30 Haziran 2012 Cumartesi

OSMANLI ARŞİVİ'NİN 1950 YILI KADROSU







UMUM MÜDÜR


Kenan Tuna



MESAİ GRUPLARI VE KADROLAR
MUHTELİF
Halil Tekin Bucaklı
MÜHİMME DEFTERLERİ
Zahir Hasırcıoğlu
Resuhi Baykara
İbrahim H. Atis
Abdülfettah Baykurt
Murtaza Dede
MALİYE DEFTERLERİ
Muzaffer Erdoğan
Rifat Apan
Nijad Göyünç
TELHİS EDİLEN VESİKALAR
Fazıl Işıközlü
Faiz Demiroğlu
Kemal Şenkıl
Lutfi Aygün
Bedri Okyay
Ulviye Doğrucular
Ahmed Tanyeli
Fehmi Pekol
TELHİS KAYDI
Celal Kılınç
Riza Altuncu
İRADE İŞLERİ
Kemal Çolpan (Dahiliye)
Hüsnü Erdemli (Meclis-i Mahsus)
YILDIZ EVRAKI
Muhtar Dağlı
Kemal Talayman
Rukiye Bulut
S. Gürvardar
Tevfik Çağdaş
Şahap Akalın
Mehmed Yiğit
Remzi Gözükara
ALİ EMİRİ TASNİFİ
Nureddin Tür
Muhiddin Kayacık
Turgut Işıksal
Lütfi Hersan
ENDEKS İŞLERİ
Ülker Bilge
Cavide Işıksal
Ayfer Güçlü
TETKİK
Mithat Sertoğlu
Ziya Öğünç
Rauf Tuncay
DAKTİLO İŞLERİ
Ziya Salih Elmalı
Sabri Tunçay
İbrahim Köklüoğlu
HAZİNE-İ HASSA EVRAKI
Hakkı Ş. Önel
DAHİLİYE EVRAKI
Kemal Özerk
Bahaddin Sobutay
Hamdi Maral
Münir Güngörer
Derviş Aybar
Hilmi Karagülle
Sadık Çelebioğlu
Mazhar T. Yürek
Tahir Cantur
Kazım Aydoğan
Osman Dede


KÖŞK'TEN KİOSK'A LİSANIMIZIN SEYRİNE BİR NAZAR


Sinan ÇULUK
Güzel Türkçemizin her yönden saldırıya uğradığı bu zamanda, yabancı dillerden alınan kelimelerden Türkçeleştirilenlerin de dilimizden kovulduğuna şahit oluyoruz. Yıllardır “plaja gidenlerimiz” artık “beach”lere koşmakta, “havalimanı” yerine “airport”lardan uçağa binilmekte, “apartman” yerine “rezidans”larda oturulmaktadır. Yemekler “lokanta” yerine “restaurant”larda yenilmektedir. Hatta “kasaba” da yaşamayı banal! bulan bazıları “casaba”lar inşa ederek farklılıklarını vurgulamakta sakınca görmüyorlar.
Bazı resmi ve özel kurumlarımız sanki bu nevzuhur kelimelerin yaygınlaşması için ellerinden geleni ardına koymaz bir tavır içindedirler. Bu örneklerde olduğu gibi yıllardır “büfe” lerden satın alınan gazeteler artık “kiosk”larda satılmakta, belediyeler ve bazı marketler hizmet servisleri için değişik “kiosklar” ihdas etmektedirler.
Fransız kültür dairesinden ithal “bouffet” kelimesinin “büfe” imlasıyla yazılarak Türkçeleştirilmesi bazılarının hızını kesmeyince ihdas edilen bu “kiosque” kelimesi de ne ola ki? diye düşündüğümüzde müracaat ettiğimiz, Fransızların ünlü ansiklopedik sözlüklerinde[1], bu kelimenin Türkçe “köşk” kelimesinden Fransızca’ya “kiosque” olarak iktisab edildiğinin kaydını hayretle gördük. Şemseddin Sami'de Kamus-ı Fransevî'sinde bu kelimenin Türkçe’den me’hûz olduğunu kaydeder.[2] Köşk kelimesi genellikle Farsça olarak bilinmesine rağmen, Şinasi Tekin de aslen Türkçe olduğunu iddia etmektedir.[3] Biz de buna itibar ediyoruz.
XIX. yüzyılın Osmanlı entellektüellerinin bir “kriz” anında bile, “buhran” kelimesini lisânımıza yerleştirme gayretlerindeki bilincin[4] farklı bir boyutuna, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bir belgede rastladık. Üstelik Ermeni bir vatandaşımız bu lisân hassasiyetini gösteriyordu.
İbret Gazetesi’nin[5] imtiyaz sahibi Aleksan Sarafyan[6] haberdar olduğu veya muhtemelen bizzat Paris’te gördüğü bir uygulamayı İstanbul’a taşımak istemiştir. 15 Haziran 1870’de yazdığı arzuhalinde, Paris’te gazetelerin sokaklarda gelişigüzel satılmasının önüne geçilerek muayyen yerler tayin olunduğunu bildirmektedir. Bunlara günümüzde olduğu gibi, o gün de “kiosque” adı verilmektedir. Sarafyan bu isimden bahsetmeden ama bu isimden mülhem olarak İstanbul’un yirmi değişik mahallinde hususi “köşkler” inşa etmek ve başka yerlerde gazete satılmasının engellenerek imtiyazının kendisine verilmesini talep etmektedir. Bir anlamda “yap-işlet-devret” modelinin teklif edildiği projesinde yirmi yerde inşa edeceği “köşklerden” ilk beş yılı ücretsiz, beşinci senenin sonundan onuncu seneye kadar senelik yüz lira, onuncu seneden yirminci seneye kadar senelik ikiyüz lira kira bedelini devlete ödemek ve yirmi yılın sonunda tüm köşkleri bedelsiz olarak devlete terk etmek üzere yirmi senelik imtiyaz müddetinin kendine verilmesini talep etmektedir. [7]
Sarafyan’ın arzuhali, havale edildiği Şura-yı Devlet’de değerlendirilmeye dahi alınmadan “arzuhal sahibi sorarsa böyle şeyler için imtiyaz verilmesinin uygun olmadığı cevabı verilsin” notuyla battal torbasına atılmıştır. [8]
Eğer bu uygulama o zaman hayata geçmiş olsaydı bizler gazetelerimizi yıllarca “gazete büfelerinden” almayacak, son zamanlardaki “kiosk” garabetiyle de karşılaşmayacaktık. Daha o zamandan, bugüne kadar gazetelerimiz “köşklerde” satılacaktı.
EK-I

3 numaralı şekilde Paris’te gazete satılan bir köşk görülmektedir.
Le Larousse Pour Tous Nouveau Dictionnaire Encyclopedique, Paris, Tarihsiz.
EK-II

Şura-yı Devlet, 2857/21

Ma’ruz-ı Çaker-i Kemineleridir ki
İhrâc olunan gazetelerin emti‘â misillü sokaklarda filan mahallin havâdisi diyerek fürûht olunması mu‘ayyebâttan olmak mülâbesesiyle Paris'de gazetelerin sokakta fürûhtı men‘ olunarak satılmasiyçün mevâkı‘-i mahsûsa ta‘yîn olunmuş ve Dersaadet'de ise gazeteler çarşu ve pazarlarda fürûht olunmakda bulunmuş olduğundan kâffe-i gazetelerin fürûhtiyçün taraf-ı bendegânemden münâsib mahallerden yirmi mahalde mahsûs köşkler inşâ olunmak ve sâ’ir mahalde satılmamak ve beş sene mürûrundan onuncu seneye kadar beher sene cânib-i mîrîye yüz aded ve onuncu seneden yirminci seneye kadar senevi ikişeryüz lira i‘ta kılınmak ve müddeti hitâmında inşa olunacak yirmi aded köşkler meccânen taraf-ı Devlet-i Aliyye'ye terk olunmak üzere yirmi sene müddet-i imtiyâzının kullarına i‘tâ ve ihsânı mütevakkıf-ı re’y u irâde-i celîle-i Âsafâneleridir. Ol bâbda ve her halde emr u ferman hazret-i veliyyü'l-emrindir
Fî 16 Rebiülevvel sene [12]87[9] ve Fî 6 Haziran sene [12]86
[ 15 Haziran 1870 ]
Bende
İbret Gazetesi Sahib-i
İmtiyazı Aleksan
Sarafyan

EK-III
Şura-yı Devlet, 2857/21

Böyle şeyler içün imtiyaz i‘tası münâsib olamayacağından su‘âl vukû‘ında müsted‘îye cevâb verilerek mezkûr arzuhâlin battal edilmesi dâ’irede tezekkür kılınmışdır.

[1] KIOSQUE. I. architecture. — Mot d'origine orientale désignant un petit édifice, polygonal ou circulaire, de construction légère, élevé en bois ou en fer sur un soubassement de pierre ou de brique, et le plus souvent isolé dans un jardin ou une promenade publique dans lesquels les kiosques servent de pavillons de plaisance ou d'estrade couverte recevant un orchestre. On donne aussi ce nom de kiosque aux petits abris où se tiennent les marchands de journaux et de menus objets sur la voie publique et dans les expositions.
La Grande Encyclopedie, Paris, Tarihsiz.
Ayrıca;
Le Larousse Pour Tous Nouveau Dictionnaire Encyclopedique, Paris, Tarihsiz.
Kiosque” maddesinin görüntüsü EK-I dedir.
( Fransızca maddelerde yardımını esirgemeyen Dr. Nihal Somer'e teşekkür ederim.)
[2] Şemseddin Sami, Resimli Kâmus-ı Fransevi, s.1323, IV. Baskı, İstanbul 1322.
[3] Şinasi Tekin,Köşk Kelimesi Farsça Değil, Türkçedir!” Tarih ve Toplum, c. XI , sayı 66, Haziran 1989.
[4] Ahmed Cevdet Paşa, Tezakir, (Prof. Cavit Baysun neşri), c.I, III. Baskı, Ankara 1991, s.21.
[5] Sultan Abdülaziz devrinin en önemli gazetesi haline gelerek, Ahmed Midhat Efendi ve Namık Kemal’in idaresinde Yeni Osmanlılar’ın yayın organı olmuştur. Ayrıntı için bkz., Nesimi Yazıcı, “İbret”, TDV İslam Ansiklopedisi, c.XX1, s.368.
[6] Aleksan Sarafyan daha sonra Mısır’a firar etmiş, orada El-Zaman, Kıbrıs’da Dîk-i Şarkî isimli bir gazete çıkarmıştır. Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın Mısır komiserliği zamanında sürekli takip altında tutulmuştur. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Y.PRK.MK, 2/28, 4/53.
[7] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, ŞD, 2857/21. Belgenin transkribesi EK-II’de verilmiştir.
[8] Arzuhalin leffindeki pusla. EK-III.
[9] İbret Gazetesi’nin II. Dönem yayını bu tarihten bir gün sonra başlamaktadır. Bkz. Nesimi Yazıcı, Aynı eser.
"Arşiv Dünyası Dergisi, sayı 6, Haziran 2005, s.6-8" de yayınlanmıştır.

MİLLİ SARAYLAR HAZİNE-İ HASSA ARŞİVİ



Sinan ÇULUK-Mustafa SERİN



Bu sayımızdan itibaren Türk Arşivleri hakkındaki yazı dizimizi röportaj halinde sunmaya karar verdik. Bu maksatla ilkönce Dolmabahçe Sarayı'na müracaat ettik. Talebimizin kabul edilmesinden sonra Hazine-i Hassa Arşivi sorumlusu Sayın Cengiz Göncü ile bu röportajı gerçekleştirdik. Arşiv personelinden Ünal Karıncalı, Hüseyin Akkaya, Kültür Tanıtım Daire Başkan Yardımcısı Mehmet Kadri Sayılgan ve Milli Saraylar Daire Başkanı Dr. Cemal Öztaş'a katkılarından dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Arşiv Dünyası: Sohbetimize öncelikle arşivin yani Hazine-i Hassa Arşivi’nin tarihçesi ile başlayalım. Bilindiği gibi Hazine-i Hassa evrâkı 1949 yılında Dolmabahçe Sarayı'ndan Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'na taşınmış. Burada da o zamanlar bir miktar evrak kalmış. İşte burada kalan evrakın oluşturduğu arşivin tarihçesinden bahsedebilir misiniz?
Cengiz GÖNCÜ: Bizim elimizdeki kayıtlara göre Milli Saraylar'dan Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığına bu güne kadar 1949, 1966-1967 ve 1971 yılında olmak üzere üç defa evrak gönderilmiş. 1970'li yıllara gelinceye kadar elimizde bulunan belgelerin tasnif edilip değerlendirilmesi, araştırmaya açılması yönünde ciddi bir çalışma yapılmamıştır. 1978 yılından başlayarak, Osmanlı Arşivi'ne gönderilen evraktan geriye kalan, Saray'ın özellikle ana bina bodrum katında bulunan belgeler, Topkapı Sarayı Eski Eserler Uzmanı Zarif Ongun başkanlığında bir heyet tarafından, öncelikle defter ve belge olmak üzere kaba bir şekilde ayrılmış. Bu çalışma, 1978 yılından 1983-1984 yıllarına kadar devam etmiş. Daha sonra bu iş akamete uğruyor, 1985 yılının başlarından itibaren yine aynı şahıs başkanlığında yeni bir heyet teşekkül ettiriliyor, evraklar tasnif ediliyor, araştırmaya açılması isteniyor. 1987 yılında dönemin yöneticileri tarafından, bu tasnif kaba tasnif olduğu için henüz bu evrakın araştırmaya açılmaya hazır olmadığı, envanterlerinin yapılmadığı, yapılan tasnifin bu hâliyle araştırmaya açılmasının mahzurları olacağı, tasnifinin tamamlandıktan sonra araştırmaya açılmasının uygun olacağı rapor ediliyor. 26 Mart 1992 tarihinde Dolmabahçe Sarayı yöneticileri tarafından TBMM Başkanlığı'na bir yazı gönderilerek, uzmanlar tarafından konunun incelendiği, her şeyin tamam olduğu, evrakın envanterlerinin çıkartıldığı, araştırmaya açılmasında herhangi bir mahzurun bulunmadığı bildiriliyor. Yöneticiler de uzmanların verdiği raporlar doğrultusunda, doğal olarak bunu onaylıyorlar ve TBMM Milli Saraylar Hazine-i Hâssa Arşivi adıyla tasnif edilen evrak araştırmaya açılıyor.
Arşiv Dünyası: Ben dâhil birçok araştırıcı, birçok akademisyen burasını Dolmabahçe Sarayı Arşivi olarak biliyor veya adlandırıyor. Şimdi siz diyorsunuz ki burası Hazîne-i Hâssa Arşivi. Sizden burasının tam adını alabilir miyiz?

Cengiz GÖNCÜ: Arşivin tam adı "TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Hazîne-i Hâssa Arşivi", Evrakın kodu da "MS.HHA"dır.
Hazine-i Hâssa Arşivi'nin kuruluş süreci böyle gelişiyor. 1992 yılından, bizim görevi devraldığımız 2004 yılı başlarına kadar yaklaşık 12 yıl boyunca sarayın hem çalışanı, hem mütercimi, hem de araştırmacısı olarak biz de zaman zaman bu arşive gelerek araştırmalar yapıyorduk. 1992 yılından bu güne kadar Milli Saraylar Hazîne-i Hâssa Arşivi'ne araştırma yapmak üzere müracaatta bulunan ve izin verilen araştırıcıların sayısı 121'dir.

Arşiv Dünyası: Arşivinizde bulunan evrakın koruma, konservasyon ve restorasyon çalışmaları yapılabiliyor mu?
Cengiz GÖNCÜ: Hazîne-i Hâssa Arşivi'nin kuruluş sürecinde, üst yöneticilere böyle bir teklifte bulunulmuş. Sarayın içinde bulunan klasik cilt atölyesi, sadece sarayda bulunan kitap ve belgelerin restorasyonunun yapılması, ciltlerinin tamir ve bakımının sağlanması için kurulmuş ama ekipman tabii ki yetersiz kalmış. Böyle olduğu için de Milli Saraylar Daire Başkanlığı, bu belgelerin Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü (DAGM) tarafından korunması gerektiğine inanıyor.
Bunun için DAGM ile yapılmış olan protokol taslakları var. Amaç, bunların dijital kopyalarının alınarak, muhafaza ve restorasyonlarının DAGM tarafından yapılmasını sağlamak. Temel ideal bu, çünkü Milli Saraylar Daire Başkanlığı, kuruluş veya meslekî olarak arşivcilik üzerine kurulan bir kurum değil. Milli Saraylar, elinde bulunan arşiv belgelerini en iyi şekilde koruyacaktır. TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı, her türlü imkâna sahip olmasına ve bu belgeleri en iyi şekilde koruyabilecek durumda bulunmasına rağmen ideal olarak, düşünce olarak bu evrakın asıl yerinin, yani en sıcak yuvasının DAGM olduğu inancındadır. Böyle olduğu için de son dönemlerde, bu evrakın DAGM'ne devredilmesi teklifi bizzat Milli Saraylar Daire Başkanlığı'ndan gitmiştir. Önceki dönemlerde mesela 1998, 1999, 2000 yıllarında bu teklif Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nden gelirken, çeşitli nedenlerden dolayı bu gerçekleşememiştir. İlk defa 2005 yılının Mart ayı içerisinde bu evrakın DAGM'ne devredilmesi için resmî olarak Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nın talebi olmuştur. Bu çerçevede Milli Saraylar Daire Başkanlığı iki adet dijital  kamera alarak DAGM'ne hibe etmeyi bile taahhüt etmişti. Protokol taslağında bütün bunlar yazılı.
Sonuç itibarıyla TBMM çatısı altında, elimizde bulunan arşiv malzemesinin restorasyon ve bakımı rahatlıkla yapılabilir ama bizim amacımız bu belgelerin bilgilerinden yararlanma, bir kurum arşivi bir bilgi bankası oluşturmaktır. Bununla birlikte bu tür tarihi arşiv belgelerinin DAGM çatısı altında toplanması gerektiğine de inanmaktayız. Şu anda belgeler bizim elimizde, böyle olduğu süre içerisinde de bu belgeleri en iyi şekilde korumak bizlerin görevi.
Arşiv Dünyası: Hazine-i Hâssa Arşivi envanteri hakkında da bilgi verebilir misiniz? Yani ne kadar defter, ne kadar evrak var? Sayı itibarıyla durum nedir?
Cengiz GÖNCÜ: Şöyle söyleyeyim, arşivimizde evrak ve defter bulunmakta. Biz 2004 yılı Ağustos ayı içerisinde bunun envanterini çıkarttık. Elimizde 3104 zarf ve bu zarfların içerisinde belgeler bulunmakta. Ayrıntılı bir çalışmayla zarfların içerisindeki belgelerin tek tek sayılmasıyla kesin belge sayısı bulunabilir. Ayrıca 5000 civarında da kataloglarda kayıtlı olan defter var. Bunlarla birlikte hâlen sarayın değişik yerlerinden zaman zaman gelen tasnif edilmemiş, yığınlar halinde bulunan ve gerçekten de önemli sayılabilecek, özellikle Osmanlı'nın Mütareke Dönemi, II. Meşrutiye Dönemi, Saray ve çevresinde gelişen hadiseleri anlatan yazışmalarla ilgili belge ve defterlerle birlikte sayı git gide artmakta. Bunlar sadece Hazine-i Hâssa ile ilgili evrak da değil. Mâbeyn, Meclis-i Mebusan gibi önemli kurumlara ait evrak ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan Maruzat Defterleri'nin devamı niteliğinde 1909 yılından başlayıp –ki Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan Maruzat Defterleri 1908 yılında bitiyor‑ 1922 yılına kadar devam eden 280 civarında defter bulunmakta ve bu sayı yukarıda verilen sayıya dâhil değil. Ama kaba bir sayı istenirse, daha önce Evrak-I üzerinde yaptığımız sayımda, yaklaşık 55000 civarında bir belge tespit etmiştik. Tabii bu, gayri resmi sayı, bu çalışmanın gayesi tek tek belgeleri saymak değil, bir fikir edinmeye yönelikti. Esas envanter komisyonu daha sonra kuruldu. Evrak-II'yi saymadık, fakat Evrak-II, belge yoğunluğu olarak Evrak-I'den yaklaşık üç katı daha fazla. Bütün bunları da hesaba katarsak, Evrak-I ve Evrak-II ile birlikte elimizde bulunan evrakın sayısı tahminen 150-200 bin civarında denilebilir. Sarayın içerisinde bulunan diğer belgeleri de bu rakamın içerisine katarsak, belge sayısı yaklaşık 200-250 bini bulmakta.
Arşiv Dünyası: Defter sayısını verebilir misiniz?
Cengiz GÖNCÜ: Kayıtlı olanları 5000 civarında, kayıtsızlarla birlikte 6000΄i bulabilir.
Arşiv Dünyası: Biraz önce Saray'ın bazı yerlerinden hâlen belge gelmekte dediniz, bu nasıl oluyor?
Cengiz GÖNCÜ: Dolmabahçe Sarayı içerisinde, özellikle bodrum katlarda son yıllarda yoğun bir çalışma var. Bu güne kadar uzun süredir açılmamış mekânlar açılıyor, el değmemiş yerler değerlendiriliyor. Bundan 7-8 sene önce Dolmabahçe Sarayı ile ilgili olarak kamuoyuna yansıyan bazı hadiseler oldu, bunların giderilmesiyle ilgili uzun soluklu bir çalışma hızla devam ediyor. Açılan yeni mekânlarda bulunan her şeyin envanterinin çıkartılmasına devam ediliyor, her şeye numara veriliyor, bu işlem saray içerisinde devam ederken yeni açılan mekânlarda, çeşitli sandıkların içerisinde de birtakım evraklar ortaya çıkıyor. Bunlar bize intikal ediyor. Ayrıca 1998 yılında Üniversite öğretim üyeleri ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden M.Akif Terzi ve Orhan Şen'in de katılımıyla oluşan bir komisyon tarafından ayıklamaya tabi tutulan evrak da halen bekliyor. Bunların merkez arşivimize intikal ettirilmesi şimdilik mümkün görülmüyor. Çünkü merkez arşiv depolarımız pek sağlıklı değil, şu anda depolarımızda bulunan evrak da sıkışık durumda. Elimizde mevcut bulunan belge ve defterlerin DAGM'ne devri düşünülmekte. Bu olmazsa, yine sarayın bodrum katında bulunan odalardan bir veya birkaçı bu iş için ayrılıp, evrakın saklanmasına uygun nem ve iklimlendirme çalışmaları yapılarak bir depo oluşturmayı düşünmekteyiz. Böylece daha sağlıklı bir ortam sağlanmış olacaktır.
Arşiv Dünyası: Yani Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, sizin elinizdeki arşiv malzemesini teslim almazsa yeni depo yaptırmayı düşünüyorsunuz.
Cengiz GÖNCÜ: Bu konuda önümüzdeki günlerde hangi gelişmeler olur bilemeyiz. Biz, DAGM bizim elimizdeki belgeleri teslim almayacakmış gibi düşünüp, elimizdeki malzemeyi en iyi şekilde koruyup saklamak zorundayız, buna da mükellefiz. Bu teslimat yarın da olabilir, uzun bir süre de alabilir. Biz bu konuda elimizden gelen her şeyi yapmaktayız. En azından elimizde bulunan evrak, Devlet Arşivlerine devredileceği zaman yığınlar, koliler, sandıklar veya çuvallar içerisinde değil, envanteri çıkartılmış, tasnifi yapılmış olarak teslim edilsin. Bunun DAGM açısından bir de zorluğu bulunmakta. Tabii biz tasnif işlemini yapmadan devir işlemi gerçekleşirse, tasnif provönans sisteme göre yapılır ve DAGM envanterinde bulunan evrak ile birleştirme imkânı olur. Ama bizim de kurum olarak bazı zorunluluklarımız var. Hazîne-i Hâssa Arşivi'nde şu an çalışmakta olan yedi personel içerisinden, 2005 yılında TBMM Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın olurlarıyla bir komisyon kuruldu. Bu komisyonun adı "Milli Saraylar Hazine-i Hâssa Arşivi Tasnif ve Düzenleme Komisyonu". Bu komisyon artık, Saray'da bulunan belge ve defterleri tasnif etmekle mükellef. Yani bizim burada zorunluluklarımız var. Biz, DAGM ile bir birleşme olur düşüncesiyle, komisyon kurulmasına rağmen çalışmalarımıza başlamadık, hazırladığımız raporlarda da bunu belirttik. Elimizde bulunan evrakı tasnif ettiğimiz takdirde, bu evrakın DAGM'ne devredilmesi halinde özellikle tasnif yönünden bir kargaşa oluşabileceğini düşünmekteyiz. Biz, tasnif sistemine elimizde mevcut olan Evrak-I, Evrak-II ve Defterler olarak devam edecek olursak, yarın Devlet Arşivleri'ne bu evrak devredildiği zaman bizim yaptığımız iş bozulmuş olacak. Bu durumda yapılan işin bir değeri kalmayacağı gibi, evrak üzerinde de bir tahrifat oluşacak. Bu nedenle biz, DAGM tarafından devir işiyle ilgili olarak bir gelişme olacağını düşünerek tasnif işine 2005 Kasım ayına kadar başlamadık. Fakat beklenen devir gerçekleşmediğinden veya ne zaman gerçekleşeceği hakkında net bir bilgi bulunmadığından dolayı biz de tasnif işlerini başlattık. Elimizde bulunan tasnif edilmemiş evrakı Evrak-III adıyla tasnif etmeye başladık. Kodunu da MS.HHA.CMH (Milli Saraylar Hazîne-i Hâssa Arşivi, Cumhuriyet Dönemi Evrakı) olarak tespit ettik. Bizim arşivimizde sadece Osmanlı Dönemi evrakı yok. Cumhuriyet dönemine ait 1924'ten son geldiğimiz döneme kadar, özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere ondan sonra gelen cumhurbaşkanlarıyla ilgili evrak da bulunmakta. Dolmabahçe Sarayı, "Riyâset-i Cumhur Makamı" olarak da geçmekte. Yani Dolmabahçe Sarayı'nın Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanları tarafından da nasıl kullanıldığına dair çok önemli belgeler var arşivimizde. Amacımız, elimizde bulunan bu önemli belgeleri uzun süre elimizde tutmak değil, bir an önce tasnif ederek araştırıcıların hizmetine sunmaktır.
Bilgisayar teknolojileri, özellikle tasnif konusundaki farklılıkları giderebiliyor. Bilgiler birleştirildikten sonra, farklı tasniflerde elde edilen bilgiler sıralanabiliyor, sorgulanabiliyor. Nitekim arşivlerde genellikle provönans sistem uygulanmakta ve analitik tasnif yapılmakta. Biz de aynı sistemle tasnifimizi yapıyoruz. Küçük bazı değişiklikler olmakla birlikte, bizim belgelerimiz milyonlarla ifade edilmediğinden ve bir ihtisas arşivi niteliğinde olduğundan, tasnif sistemlerimizde bazı küçük ayrılıklar olabiliyor. Osmanlı Arşivi’nde uygulanmakta olan Dosya Usulü Envanter Tasnif sistemi, yani yarı analitik tasnif sistemi bizim kurum içi tasnif sistemimizde biraz zorlayıcı olmakta. Elimizdeki evrakın sayısı sınırlı olduğundan ve evrakımız dosyalarda değil, zarflarda bulunduğundan bu tasnif sistemini uygulayamıyoruz. Analitik Tasnif Sistemi bizim için daha uygun olduğundan, tasnifimizi analitik usûle göre yani klasik usûle göre yapıyoruz. Analitik sisteme göre, bilgisayara girdiğimiz bilgilerden sorgulama yaptığımızda anında belgeye ulaşılabildiğinden, aradığımız konuya direkt ulaşabildiğimizden dolayı bu tasnif sistemi bize daha uygun diyebiliriz.
Arşiv Dünyası: Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün 2001 yılında uygulamaya koyduğu Osmanlı Arşivi Otomasyonu Projesi var. Bu projede, bugüne kadar tasnifi yapılmış ve araştırmaya açık fonlardan bilgisayar ortamına aktarılan kataloglar İstanbul'da Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'nın araştırma salonunda, Ankara'da ise Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı'nın araştırma salonunda araştırmacıların hizmetine sunuldu. Ayrıca internet ortamında da aynı kataloglar isteyen herkes tarafından sorgulanabiliyor. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün, Ankara veya İstanbul'da bulunan araştırma salonlarından birine gelen bir araştırıcı, bilgisayardan araştırma konusu ile ilgili anahtar kelimeleri sorguladığı zaman birkaç dakika gibi kısa bir zamanda ilgili defter, dosya ve gömleklere ulaşabiliyor. Hatta internet ortamında araştırma yapıp, ulaşabildiği referans numaralarını alarak arşive gelip belge talebinde bulunabiliyor. Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'nda olduğu gibi, Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı'nda da durum aynı. Tabii, araştırıcılar veya arşive ilgi duyan, tarihe ilgi duyan, geçmişi araştırıp öğrenmek isteyenler için bu büyük bir kolaylık. Daha önce günlerce, hatta haftalarca katalog taramak için zaman harcayan araştırıcılar artık bilgisayar ortamına aktarılan katalogları birkaç dakika içinde tarayabiliyorlar. Bulunan defter ve gömlek özetleri fonlara, dosya numaralarına ve gömlek numaralarına göre istenen şekilde sıralanabiliyor. Böyle olunca, araştırma konusuyla ilgili değişik fonlarda bulunan özetler bir arada geliyor. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün bilgisayar ortamında bulunan katalogları ile birlikte Milli Saraylar Hazine-i Hâssa Arşivi, Topkapı Sarayı Arşivi, Deniz Müzesi Arşivi, ATASE Arşivi, Kuyûd-ı Kadîme Arşivi, Vakıflar Arşivi ve tarihi arşiv malzemesini elinde bulunduran diğer arşivlerin katalogları ve belgelerin dijital kopyaları da "Arşiv Portali" adıyla toplu olarak araştırmaya açılsa ve Osmanlı Tarihi ile ilgili araştırma yapacak olan araştırıcılar bilgisayar ortamında sorgulama yaptıklarında, araştırma konularıyla ilgili bu arşivlerin katalogları üzerinde de araştırma yapma imkânını bulabilseler daha sağlıklı bir araştırma olmaz mı? Ayrıca dijital  kopyaları alınan ve elektronik ortama aktarılan belge ve defterlerin görüntülerinin de yine DAGM üzerinden araştırıcıların hizmetine sunulması büyük bir kolaylık olmaz mı? Sizin bu konulardaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Cengiz GÖNCÜ: Hazîne-i Hâssa Arşivi'nde bu çalışmaya başladık. Öncelikle elimizde bulunan defterlerden başlayarak tarama çalışmasına devam ediyoruz. TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı, kuruma bir tarama ünitesi kazandırdı. Elimizdeki belge ve defterlerin dijital  ortama aktarılma süreci başladı. Defterlerden başlamamızın sebebi de, elimizde bulunan defterlerimiz müteselsil numaralı, daha sonra çeşitli yerlerden çıkabilecek defterleri ilave etme imkanımız var. DAGM ile bir anlaşma veya protokol yapılması durumunda zaman kaybetmemek için öncelikle defterlerin görüntülerinin taranıp elektronik ortama aktarılması işine başlandı. Şüphesiz ki bu işlem bittikten sonra, araştırmacılar bundan mahrum bırakılmayacak, bir şekilde araştırmacıların hizmetine sunulacak. Muhtemelen Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün uyguladığı sistem Hazine-i Hâssa Arşivi'nde de uygulanır.
Arşiv Dünyası: Bu uygulamaya geçildiğinde, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'nda bulunan Hazine-i Hâssa'ya ait defter ve belgelerle birlikte, Milli Saraylar Hazîne-i Hâssa Arşivi'nde bulunan defter ve belgeler kendiliğinden birleşmiş olacaktır. Hazîne-i Hâssa üzerine araştırma yapacak olan araştırıcılar her iki arşivde bulunan defter ve belgeleri tarihlerine göre sıralamaya tâbi tuttuğunda birliktelik sağlanmış olacak. Ayrıca, iki arşivden birden araştırma izni almak için uğraşmayacak. Bu durum araştırıcıya büyük kolaylık sağlayacaktır.
Cengiz GÖNCÜ: Ben kendi açımdan şunu söyleyebilirim: Milli Saraylar Hazine-i Hâssa Arşivi'nin şu anda araştırmaya açık olan defter ve belgeleri ile ilgili katalog bilgileri, bir protokolle DAGM'ne verilebilir ve oradaki kataloglarla birlikte araştırmaya açılabilir. Devlet Arşivleri'nde gerek araştırma salonunda, gerekse internet ortamında araştırma yapacak olan bir araştırıcı, Hazine-i Hâssa ile ilgili olarak iki arşivdeki katalog bilgilerini de aynı anda karşılarında görebilirler.
Arşiv Dünyası: DAGM'ne araştırma yapmak üzere gelen bir şahıs, kimlik fotokopisini verip, iki adet form doldurarak hemen araştırma yapmaya başlayabiliyor. Araştırma izni çıktıktan sonra da ‑muhtemelen ertesi günü izin çıkıyor‑ belge talebinde bulunabiliyor. Özellikle İstanbul dışından ve yurt dışından gelen araştırıcılar için zaman çok önemli. Milli Saraylar Hazine-i Hâssa Arşivi'nde araştırma yapmak isteyen bir şahsın izleyeceği yol nedir?
Cengiz GÖNCÜ: Bizim yönetmeliğimiz, DAGM tarafından hazırlanan ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanıp Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmeliğin aynıdır. Devlet Arşivleri'nin uyguladığı prosedür bizde de aynen uygulanıyor. Hatta formları bile aynıdır. Araştırmacı, Milli Saraylar Daire Başkanlığı'na araştırma konusunu belirten bir dilekçe ile müracaat ediyor. Dilekçesi Kültür ve Tanıtım Şubesi'nden bize yani Hazine-i Hâssa Arşivi'ne havale ediliyor. Olağanüstü bir durum yoksa üç veya en geç dört gün içerisinde araştırma izni çıkıyor ama biz, bürokrasideki bu zamanı da Devlet Arşivleri'nde olduğu gibi –diğer arşivleri demiyorum, çünkü diğer arşivlerden bu konuda daha hızlıyız‑ bir güne çekmeye gayret ediyoruz. Tabii ki bu prosedür devam ederken yani karar bir taraftan verilirken, diğer taraftan araştırıcıya aynı gün, fiili olarak katalogları taramasına ve araştırmaya başlamasına izni veriyoruz. Bunun için 3-4 gün geçmesini beklemiyoruz. Yalnız, kurum dışı araştırıcılara şu anda açık belgemiz yok, sadece defterler üzerinde araştırma yaptırabiliyoruz.
Arşiv Dünyası: Hazine-i Hâssa Arşivi'nde bulunan en eski tarihli belgeniz hangisi? Arşivinizde hangi dönemlere ait ne tür belgeler veya defterler bulunuyor?
Cengiz GÖNCÜ: II. Mahmud, Sultan Abdülmecid dönemi, Dolmabahçe Sarayı'nın inşasıyla ilgili belgeler var. Siyakat yazılı, Sultan Abdülmecid Dönemi'ne ait bir keşif defteri var. Sultan Abdülmecid'in kızı Fatma Sultan'ın maaş beratı var. Eski tarihli sayılabilecek belgeler bunlar. Tabii bunların bir kısmı araştırmaya daha açılmadı. Şu anda  sadece defterlerimiz kurum dışı araştırmacılara açık. Sultan Abdülaziz dönemine ait bir kısım belgelerin tasnifini yaptık, envanterini çıkarttık, önümüzdeki günlerde gerekli onayı aldıktan sonra hem kurum içinde, hem de kurum dışında araştırmaya açacağız.
Arşiv Dünyası: Sultan Abdülaziz Dönemi'ne ait  ne kadar belgeniz bulunuyor?
Cengiz GÖNCÜ: Sultan Abdülaziz Dönemi'ne ait belgeler 50 zarfa yaklaştı. Zarftan kasıt, sizin anladığınız dosyadır. Özellikle Pertevniyal Valide Sultan'ın yazışmaları, yardımları, onun dairesine yapılan harcamalarla ilgili yazışmalar var. Bu zarfların içerisinde yaklaşık 200 adet belge bulunmakta.
Arşiv Dünyası: Hazîne-i Hâssa Arşivi'nde ne tür belge çeşitleri vardır? Osmanlı Arşivi'nde bulunan fonlarda mesela Sadaret fonunda her türlü belge bulabilmeniz mümkün. Ama Tapu Kadastro Arşivi'nde, Vakıflar Arşivi'nde belli konularda belgeler var. Belge türlerini araştıran kişiler açısından bakmaya çalıştığımızda Hazîne-i Hâssa'nın kendi içerisinde üretilen belge çeşitleri nelerdir?
Cengiz GÖNCÜ: Evrak tasnifimiz içerisinde özellikle saltanat sarayları ve kasırlarının inşaat işleriyle ilgili yazışmalar bulunmakta. Bu saray ve kasırların daha çok onarım işleriyle ilgili yazışmalar mevcut. Provönans Sisteme göre baktığımızda Hazine-i Hâssa Ebniye Ambarı'na ait belgeler yoğunlukta. Onu takiben defterler tasnifinde Mefruşat Ambarı defterleri, Ebniye Ambarı, Depo İdaresi, Kuyudât Kalemi, Muhasebe Kalemi, Matbah-ı Âmire, 1922-1924 yılları arasında Sarayda halife olarak görev yapan Halife Abdülmecid Efendi ile ilgili belge ve defterler bulunmakta. Hazine-i Hâssa Levâzım Meclisi'nin alım-satımlarıyla ilgili belgeler, saraya alınmış olan eşya ve malzemelerle ilgili Galata ve Pera semtlerinde bulunan alışveriş merkezleri ve ticarethanelerden alınan faturalar var. Bu faturalara baktığımızda, faturaların üzerinde bulunan ticarethanelerin resimleri, mahalle ve sokak isimleri, alınan malzemelerin cinsi, fiyatı, miktarı, şehircilik tarihi, fiyat hareketleri ve saraydaki alışveriş alışkanlığı ile o dönemde bir cazibe merkezi olarak kabul edilen Galata ve Pera ile ilgili araştırma yapmak isteyenler için önemli ölçüde bilgiler vermekte. Bunun yanında cariyelerden, şehzadelerden, elçilerden, saray efradından, sanatçılardan gelen özel mektuplar, davetiyeler bulunmakta. Halife Abdülmecid Efendi'ye kız kardeşi Nâzime Sultan'dan ve kayın biraderi Halit Bey'den gelen mektuplar bulunmakta. Gerçi Abdülmecid Efendi bunlara cevap yazmamış ama özellikle Nâzime Sultan'ın mektuplarında bulunan armalar, çiçekler, süslemeler, görsel ve estetik açıdan bakıldığında bize önemli bilgiler vermekte.
Hazine-i Hâssa'nın kendi belgelerinden başka teşrifatla ilgili Mâbeyn Kalemi evrâkı kategorisine girecek belgeler de var. Bunlar arasında saraya gelen elçiler, yerli ve yabancı misafirler, büyükelçilerle ilgili yazışmalar, büyükelçiler tarafından çeşitli vesilelerle padişaha yazılmış telgraflar ve Hazine-i Hâssa ile Mâbeyn Kalemi arasındaki yazışmalarla ilgili belgeler de bulunuyor.
Arşiv Dünyası: Hazîne-i Hâssa ile ilgili belgelerin arşivlenmesi esnasında, Hazine-i Evrak'ta istihdam edilenler gibi herhangi bir görevli istihdam edilmiş mi, yani o dönemde sarayda görev yapan bir arşivci var mı?
Cengiz GÖNCÜ: Her ne kadar Hazine-i Hâssa ile ilgili belgeler şu anda burada bulunmakta ise de Hazîne-i Hâssa'nın daha önce bulunduğu yer, 1877 yılının ortalarına kadar Topkapı Sarayı'nın birinci avlusunun içerisinde Darphâne-i Âmire yanında, şu anda mevcut olmayan bir mekanda idi. II.Abdülhamid ile birlikte Hazîne-i Hâssa, Dolmabahçe Sarayı'na Yâverân Dâiresi'ne intikal etti. Hazîne-i Hâssa'nın merkezdeki işlerini Daire-i Merkeziyye adlı kalem yürütmekteydi. Burada Sergi Kalemi, Muhasebe Kalemi, Kuyudat Kalemi gibi kalemler vardı. Kuyûdat Kalemi, Hazîne-i Hâssa ile ilgili belgelerin kaydedildiği, saklandığı ve arşivlendiği yerdir. Burada bir arşivci istihdam edilip edilmediğini  araştırmak için Kuyûdât Kalemi belgelerine bakmak lâzım. Burada daha önce doktora tezi için çalışmalarda bulunan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Arzu Terzi hanımefendi, Saray içerisinde bir arşiv binasının yapımı ile ilgili belgelere rastladığını ifade etmişti. Daha sonra bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadı.
Arşiv Dünyası: Tüm Arşivciler Derneği olarak daha önce yaptığımız araştırmalarda, elinde tarihi arşiv malzemesi bulunduran arşivlerin çoğunluğunda yetişmiş arşiv personeli bulunmadığını, buralarda arşivcilik sahasında bilgi ve tecrübesi olmayan görevlilerin istihdam edildiğini gördük. Bu konuda DAGM son yıllarda iyi bir duruma geldi. Sayıları yeterli olmasa da bilgi ve tecrübe yönünden belli bir seviyeye gelmiş arşivciler Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde görev yapmakta. Şu anda Hazîne-i Hâssa Arşivi'nde durum nedir? Arşivinizde ne kadar personel istihdam edilmekte?
Cengiz GÖNCÜ: 2004 yılına gelinceye kadar Milli Saraylar Daire Başkanlığı Kültür ve Tanıtım Şubesi'ne bağlı olarak bulunan Hazine-i Hâssa Arşivi'nde istihdam edilen personel sayısı 3'tür. 2004 yılında bu sayı 7'ye çıkmıştır. Milli Saraylar Daire Başkanlığı, bu konuya çok önem vermektedir. Arşivimize bir tarama cihazının alınması, personel sayımızın arttırılması, DAGM ile işbirliği yapılması, Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nın, hâssaten de Daire Başkanımız Sayın Dr. Cemal Öztaş Bey'in bu konuya ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Sarayın alt katında kapalı durumda bulunan ve uzun süredir açılamayan odaların ve depoların açılarak büyük bir çalışma başlatılmış olması, tasnifsiz evrakın tasnif edilmesi, envanterinin yapılması çalışmalarında mevcut personelin yetersiz kaldığı görülmekte. Mevcut 7 kişiye ilave olarak önümüzdeki aylarda bu sayının arttırılması yönünde çalışmalar devam etmektedir.
Arşiv Dünyası: Tasnif personeliniz, tasnif esnasında ne gibi güçlüklerle karşılaşıyor, sağlık açısından ne gibi tedbirler alıyorsunuz? Mesela bodrum katlardan çıkan bir evrakta nemin yanı sıra muhtelif bakteriler de bulunabilmekte. Yılların tozu da dikkate alındığında, tasnif esnasında ne gibi sıhhî tedbirler alıyorsunuz?
Cengiz GÖNCÜ: Öncelikle, içinde bulunduğumuz arşiv binasının yeterli olmadığını düşündüğümüzden, arşivcilik standartlarına uygun ayrı bir mekân yapılmasını düşünmekteyiz. Daire Başkanımız Sayın Dr. Cemal Öztaş Bey'in bu konuda çalışmaları bulunmakta. Tasnif yapan personelimizden, önceki yıllarda astım ve bronşiyal enfeksiyonlardan dolayı rahatsızlık geçirenler, görevlerinden ayrılanlar oldu. Burada tasnif yaparken, eldiven, maske ve bone takmaktayız. Tabii bu şekilde de sürekli çalışılamıyor. Bunun dışında herhangi bir tedbirimiz yok. Bizim tek tesellîmiz, nice devlet görevlilerinin ellerinden çıkmış ve bu güne kadar hiçbir şekilde el değmemiş bir belgeyi ilk defa elimize alıp okuyor olmamız. Bu heyecanımız, evrakın üzerindeki toz veya bakterilerin sağlığımıza ne gibi zararları olduğunu aklımıza bile getirmiyor.
Arşiv Dünyası: Arşivcilerin tek tesellisi de o zaten.
Cengiz GÖNCÜ: Tasnifini yaptığımız belgelerin araştırıcılar tarafından kullanıldığını görmek, tarihe ışık tutmak bize büyük bir sevinç veriyor. Belgeleri okudukça birçok olaydan haberdar oluyoruz, belgeler bizi yönlendiriyor. Belgeler bizim öğretmenimiz, danışmanımız, bizlere ilham veren kaynaklar. Biz tasnifini yaptığımız belgelere bu gözle baktığımızdan dolayı, sağlığımıza vereceği hasarı pek düşünemiyoruz.
Arşiv Dünyası: Biraz önce arşiv binanızın yetersiz olduğu ve yeni mekan arayışı içerisinde olduğunuzdan bahsetmiştiniz. Türkiye'de özellikle tarihi arşiv malzemesini ellerinde bulunduran kurum veya kuruluşların ellerindeki malzemelerin yapılacak olan bir "Milli Arşiv Sarayı" bünyesinde toplanması daha doğru olmaz mı? Türkiye dışındaki birçok ülkede milli arşiv sarayı var. Türkiye'de Osmanlı Arşivi, Topkapı Sarayı Arşivi, Dolmabahçe Sarayı Arşivi, Deniz Müzesi Arşivi, Tapu Kadastro Arşivi ve diğer arşivlerin ellerinde bulunan Osmanlı dönemine ait malzemelerin tek çatı altında toplanması, bu malzemelerin standartlara uygun ortamlarda korunup gelecek nesillere ulaştırılması ve tek elden araştırmaya açılması açısından daha iyi olmaz mı?
Cengiz GÖNCÜ: Ben, Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nda görevli bir arşivci olarak, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nü, arşivciliğin merkezi olarak görmekteyim. Tüm arşivlerimizle ilgili planların yapıldığı, stratejilerin ve standartların belirlendiği üst kurum olarak görmekteyim. DAGM tarafından getirilen bütün önerilere sıcak bakmaktayız. DAGM ile birlikte çalışmanın doğru olduğunu düşünmekteyim.
Arşiv Dünyası: Milli Saraylar Daire Başkanlığı Hazîne-i Hâssa Arşivi'nde görevli arşiv personelinizin statüsü nedir?
Cengiz GÖNCÜ: Milli Saraylar Daire Başkanlığı Hazîne-i Hâssa Arşivi'nde görevli 7 arşivci bulunmakta. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre kadrolu olarak çalışmaktadır. Bunlardan 4'ünün kadro unvanı "Rehber"dir. 2004 yılından itibaren Milli Saraylar Daire Başkanlığı bünyesinde yapılan yeniden yapılandırma çalışmaları içerisinde Hazine-i Hâssa Arşivi personeli için de özlük haklarında iyileştirici çalışmaların yapılmasının planlandığını görmekte ve bunun yapılacağını ümit etmekteyiz.
Bizim kadromuzun "Rehber" olması aslında büyük bir avantaj. Rehberlik yaparken, yıllarca Dolmabahçe Sarayı'nın değişik mekânlarını ziyaretçilere gezdirdik, tarihi kişiliklerin nefes aldığı, olayların geçtiği yerleri gördük, âdeta geçmişteki olayları yaşadık. Tasnifini yaptığımız belgeler arasında bu tarihi şahsiyetlerin isimlerine ve olaylara da rastlayınca bizim için büyük tecrübe oldu. Yani olgu ile mekânı birleştirme gibi bir şansımız var. Tarihi mekanlar arasında dolaşıyoruz.
Arşiv Dünyası: 1998 yılında "Tüm Arşivciler Derneği" adıyla kurulan bir meslekî derneğimiz var. Türkiye'de arşivcilikle ilgilenen herkesi bir çatı altında toplamayı, arşivciliğin ve Türk arşivlerinin dünyaya tanıtımını hedefleyen meslekî bir dernek. Son olarak derneğimiz hakkındaki görüşlerinizi de alabilir miyiz?
Cengiz GÖNCÜ: 1998 yılında böyle bir derneğin kurulması, öncelikle arşivcilerin kendi meslekî sorunlarına sahip çıkması açısından önemli olmuştur. Arşivcilerin varlığını gösterebilmeleri ve seslerini daha iyi duyurabilmeleri açısından önemli bir sivil toplum kuruluşu. Bu noktada diğer sivil toplum kuruluşlarına da örnek olabilecek bir dernek. Üyelerinin çoğunluğunun Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü çalışanlarından oluşması ve Genel Müdürlüğün de derneğin çalışmalarına duyarsız kalmayıp destek vermesi –ki biz öyle bir görüntü algılıyoruz‑ Tüm Arşivciler Derneği'ne ayrı bir önem kazandırıyor. Derneğin açmış olduğu ve benim de devam ettiğim Siyakat Kursu ve Belge Okuma Seminerleri de göz önünde bulundurulduğunda dernek son derece önemli faaliyetler yapmakta. Kendi faaliyetlerinin yanı sıra araştırıcılara yönelik olarak böyle faaliyetlerde bulunması da takdire şâyan bir durum. Tüm Arşivciler Derneği'nin kurucu kadrosu, üyeleri ve yönetimi, bir amaç, bir hedef uğruna büyük bir gayret gösteriyorlar. Bütün bu çalışmalar, takdir etmekten başka ne ile açıklanabilir ki?
Arşiv Dünyası: Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Cengiz GÖNCÜ: Ben teşekkür eder, başarılarınızın devamını dilerim..
"Arşiv Dünyası Dergisi, sayı 7, Ocak 2006, s.30-36" da yayınlanmıştır.