27 Haziran 2012 Çarşamba

BATI ANADOLU'DA RUM NÜFUSU NASIL ÇOĞALDI

BATI ANADOLU'DA RUM NÜFUSU NASIL ÇOĞALDI 


Batı Anadolu Tanzimat'a kadar büyük çoğunluğu Türk olan Osmanlı tebaasını barındırırken az miktarda Rum tebaa da mevcuttu. Baltalimanı Anlaşması ve Gülhane Hatt-ı Hümayunu (Tanzimat Fermanı) ile bu denge bozulmuş, Türk nüfusun yerini alan Rumlar dalga dalga sahillerden İç Batı Anadolu bölgelerine de yerleşmeye başlamışlardır. 1856 Islahat Fermanı ile hareket kabiliyetleri giderek artan bu kitle, birçok yerleşim biriminde sayı üstünlüğünü elde etmişlerdir. 1924 Mübadelesi ile Yunanistan'a geri gönderilenlerin büyük çoğunluğu bu toprakların asli unsuru değildi. Bu durumu etkileyici bir şekilde tespit eden İngiltere konsolosu Wilson'un raporundan öğreneceğimiz çok şey olduğuna inanıyorum. 

(Eski yazı tekniğinde cümleler noktayla sonlandırılmayıp "ve" bağlacıyla devam ettirilirdi. Bu belgede de aynı şekilde olduğundan ve'leri kaldırıp cümleleri noktayla sonlandırdım.)

------Metin-----

İngiltere Devleti’nin Anadolu Konsolosu Mösyö Vilson’un devletine takdim etmiş olduğu raporun Levant Herald gazetesinde münderic sureti tercemesidir.

Yirmi beş otuz seneden berü Anadolu kıt‘asının sâhil-i garbîsinde tedrîcî ve fakat şâyân-ı dikkat bir tahavvül-i milliyyet vuku‘ bulmakdadır ve sene be sene germiyeti tezâyüd itmekde olan işbu hâlin netîcesi bazı mahallerce kısmen ve bazı yerlerde külliyen ahâlî-i İslâmiyenin yerlerine Cezâyir-i Bahr-i Sefîd’den bir takım Rumların nakl-i hane ve iskânları kaziyyesidir ve bu keyfiyetin derece-i ehemmiyeti âtîyü’z-zikr ahvâl ile takdîr olunabilür, şöyle ki;

Ayvalık kasabası Mora hadise-i ma‘lûmesi münâsebetiyle bin sekiz yüz yirmi bir sene-i Mîlâdiyesinde külliyen tahrîb edilmiş ve otuz sene müddet arazîsi hâlî kalmış iken bu günkü gün mahall-i mezkûrda otuz beş kırk bin nüfuslu bir Rum memleketi görülmekdedir. Bundan başka karaya birkaç yüz metro bu‘diyeti olan Lasfendiyazi nâm cezîre üzerinde dahi ehemmiyet cihetiyle Ayvalık ile iddi‘â-yı rekâbet idecek derecede bir memleket-i cedîde inşâ olunmakdadır. Mezkûr Ayvalık kasabasının tahrîbinde müşâreket-i külliyesi olup münhasıran İslâm ile meskûn bulunan Ayazmend kasabasında el-haletü hâzihî on iki aded İslâm hânesi kalup mâ‘adâsı Rumlara geçmişdir. Dikeli kasabasında bundan on beş sene mukaddem on on iki aded harâb hâne görülmekde iken bugünkü gün beş yüz aded Rum hânesi mevcûddur. Bu Rumlar palamut ve pamuk ticâret ve zirâ‘atiyle me’lûfdurlar ve Edremid’den İzmir’e varıncaya kadar arada mevcûd olan köyler cümleten Rumlar ile meskûndur.

Bu hâvâlîde İslâmdan hiçbir büyük emlâk sâhibi mevcûd olduğunu işitmedim ve İzmir civârında kâ’in Burunâbâd, Hacılar, Pınarbaşı, Kokluca ve Südiğri ki bunlar elli sene mukaddem münhasıran İslâm ile meskûn iken bu günkü gün kâmilen Rumlar ile dolmuşdur. İzmir şehrinde tebe‘a-yı Devlet-i Aliyye’den otuz iki ve Elinozlardan yirmi üç bin ki cem‘an elli beş bin nefer Rum mevcûddur ve bunların tekessür-i nüfûsu yalnız sevâhilde vâki‘ memleketlere münhasır olmayup içerü taraflarda dahi bu hâl müşâhede olunmakdadır. Zîrâ Mağnisa ve Akşehir ve Bergama kasabalarında dahi Rum ahâlî ne derece sür‘atle tezâyüd itmekde ise ahâlî-i İslâmiye dahi ol sûretle tenâkus itmekdedir.

Rum ahâlî ifrât-ı zekâ ve gayret ve efkâr-ı ticâret ile mecbûl olup tahsîl-i ma‘lûmatca olan hâhîş ve arzûları ise fevka’l-âdedir. İçlerinde mütemevvilce olanları evlâdlarını ikmâl-i tahsîlât-ı müktesebe-i ilmiyyeleri zımnında İstanbul’a ve Atina’ya göndermekdedirler ve bu gençler memleketlerine doktor ve tüccâr ve sâ’ir ebnâ-yı cinslerine kendülerini misâl olarak gösterüp gayretlerini tehyîc içün mektep mu‘allimi olarak avdet etmektedirler. Bunların serbestiyyete pek ziyâde meyl u muhabbetleri olup hükûmet-i ecnebiyyeden derece-i gâyetde müteneffirdirler ve eğerçi bu hâl bir elli sene müddet devâm edecek olur ise bundan büyük ve mühim bir mes’ele-i politikıyye hâdis olacakdır. İşbu Rum kolonileri çok kere kendü milliyetlerine mahsûs olan nakâyıs-ı efkâr-ı tezvîriyye ve televvün-i ahlâk ve kizb u düruğ ve fart-ı hırs-ı intifa‘ ve bazılarının sirkat ve haydûdlukla ta‘ayyüşe tenezzülü ve kesret-i isti‘mâl-i müskirât misillü ahvâl-i reddiyye ve mezmûme ile izhâr itmekdedirler.

Ayvalık kasabası Rumların ticâretce olan gayret ve inhimâklerini isbâta kâfîdir. Kasaba-i mezkûrede bir ka’im-i makâm ve seksen nefer mikdârı asker-i nizâmiyeden mâ‘adâ İslâmdan ferd-i vâhid yokdur. Mezkûr kasabadan senevî Hazîne-i Devlet yetmiş beş bin lira kadar vâridât alup buna mukâbil iki nefer candarma ve birkaç nefer ma‘âşları müterâkim ve elbiseleri fenâ hâlde zabtiye istihdâm etmekdedir fakat Rumlar kendü mesâlih-i mülkiyelerini pek güzel idâre itmekdedirler. Şöyle ki ahâlî-i merkûme kendü zeytünlüklerini görüp gözetmek üzere altmış nefer korucu ve geceleri mahallâtı dolaşmak üzere on beş nefer bekçi istihdâm idüp bunlar içün beher sene iki bin lira sarf itmekdedirler. Bir o mikdâr meblağ dahi dört aded harîk tulumbası îçün istihdâm eyledikleri seksen nefere ma‘âş virirler. Bunlardan mâ‘ada evlâdlarının terbiyesi içün Atina’dan celb eyledikleri mu‘allim ve mu‘allimeler içün dahi senevî bin dört yüz lira tahsîl etmişlerdir. Kasaba-i mezbûrede bir büyük mektep mevcûd olup Hendese ve Tarih ve Coğrafya ve Fransızca ve Elenika ve Türkçe ve sâ’ire ta‘lîm olunur. Kızlar içün dahi başkaca bir büyük mektep mevcûd olduğundan mâ‘adâ gerek erkek ve gerek kızlar içün bir çok sıbyân mektepleri vardır. Kasaba-i mezkûrede on iki aded kilise ve büyücek bir hastahâne ve iki bin dükkân ve iki hotel ve zeytünyağı çıkarmak içün iki aded vapur makineli ve doksan aded el ile kullanılur ma‘saralar mevcûddur. 

Bunlardan başka bir çok sabun fabrikaları ve yirmi aded hava değirmeni ve yüz kıt‘a balık saydına mahsûs kayık ve bir çok kahvehaneler ve arak fabrikaları mevcûddur. Kasaba-i mezkûrenin mu‘âmelât-ı ticâreti gereği gibi tevessü‘ eylediğinden bu kere İzmir rıhtımını inşâ etmiş olan Mösyö Doser ile bir kumpanya limâna büyük gemiler girebilmek içün bin beş yüz metro tûl ve kırk dört metro arz ve altı metro umkunda bir kanal inşâsını mukâvele itmişdir. 

Kasaba-i mezkûrede yalnız Rumca tekellüm olunduğundan mesâlih-i câriyeye dâir mu‘âmelât ve muhâberât bu lisânda cereyân itmekdedir. Ka’im-i makâm Giridli olduğu gibi nâ’ib dahi Kesriyeli bir Arnavud olup a‘zâ-yı meclis ise cümleten Rum bulunmalarıyla Türkçe lisân tekellümüne ihtiyâc yokdur. Mahkemelerde dahi muhâkeme ve sâ’ire Rumca cereyân idüp mazbatalar dahi lisân-ı mezkûrde terkîm olunur ve fakat i‘lâmlar Türkçe yazılur. Rum ahâlînin bu sûretde memâlik-i sâhiliyyeye hicret ve oralarda takarrür ve ikametleri Yunanın takrîr-i istiklâlinden sonra Devlet-i Aliyye’nin zîr-i tasarrufunda bulunan Cezâyir-i Bahr-i Sefîd’de emniyet-i mâl u cân hâsıl olmuş ve Kırım Muharebesi’nden sonra konsoloslukların müdâhale ve tavassutları bu hâli bir kat daha te’yîd eylemişdir. Binaenaleyh cezâyir-i mezbûre ahâlîsinin nüfûsu tezâyüd etmeğe başlamış olduğundan cezâyir-i mezbûre arâzîsi bunları besleyemeyecek bir hâle gelmesiyle zarûrî mahall-i sâ’ireye hicret lâzım gelmişdir. Bunun üzerine ahâlî-i merkûme Anadolu-i garbînin münbit ve mahsûldâr olan sevâhili arâzîsine hicret etmişlerdir. Kırk sene müddetde Cezâyir-i mezbûreden Aydın Vilâyeti’ne geçmiş olan Rumların mikdârı iki yüz bin raddesinde tahmîn olunmakdadır. 

Müslümanlar ile Rumlar beyninde yaşamak içün vukû‘ bulmakda olan mesâ‘îde galebe Rumlar tarafında kalmışdır zîrâ Rumlar genç te’ehhül idüp yaşayışları dahi İslâmdan daha eyü hâlde yani tenâsüle müsâ‘id sûretdedir. Bir de zâten hîlekâr ve komşusu olan Müslümândan ziyâde ma‘lûmâtlı ve hükûmetin ta‘addiyâtından ve ale’l-husûs hidemât-ı şâkka-i askeriyeden masûndur.

İslâma gelince bunlar nâdiren bir büyük familya teşkîl idebilür ve bu dahi şehirlerde iskât-ı cenîn ve itlâf-ı müvellidât maddelerinin kesret üzre vukû‘undan neş’et itmekde ve köylülerce dahi ta‘ayyüşce müzâyaka ve zarûret ve müsta‘id kâbileler ve tabiblerin fikdânı tedennî-i nüfûsa sebebdir. Köylülerin çocuklarından bir çoğunun senesine varmaksızın telef olmakda olmaları muhtemeldir. Bir de İslâmın îfâsına mecbûr olduğu askerlik ve katırcılık ve zabtiyelik misillü hıdemât pek ağır olduğu gibi kayıdsızlık ve ma‘lûmâtsızlık dahi munzam olmasıyla Rumlarla uğraşmaları gayr-i kabildir. 

Şimdi bu İslâm takımının ne sûretle terk ve tahvîl-i mahal itmekde oldukları bahsine nakl-i kelâm idelim, şöyle ki;

Bir Rum bir karyeye gelür ve evvel emirde bir ufak ticâretle iştigâl yolunu tutar. Az müddet zarfında zengin olur ve köylüler ise evvel fakir olmağa başlarlar. Ba‘dehû merkûmun akrabâ ve müte‘allikâtı birer birer gelüp kendüsüne iltihâk iderler. Birkaç sene birbirini müte‘âkıben sû’i-hasâd vukû‘ bulur ise köylüler diğer mahallere dağılurlar. Bu hâlde arâzîleri Rumların yedlerine geçer ve zengince bulunan ba‘zı beyler dahi bu yolda terk-i arâzîye mecbûr olur. Çünkü mukaddemleri bunlar muhtâc oldukları şeyleri şundan bundan meccânen almağa muktedir iken şimdi çocuklarını evlendirmek içün Rumdan yirmi beş otuz faiz ile akçe istikrâzına mecbûr olup aldığı akçeyi ise asla te’diye ve îfâya muktedir olamadığından ve bu cihetle düyûnu tezâyüd eylediğinden mutasarrıf olduğu arâzîyi dâyine terk etmeğe mecbûr olur. Her yerde bu misillü fakîr Müslümanlar görülmekdedir. 

Ma‘a hâzâ ki bunların birkaç sene mukaddem hâllerince servet ve iktidârları olduğu söylenmekdedir ve her nerede arâzî fürûht olunur ise Rumlar tarafından iştirâ olunmakda olup İslâm’dan hiç kimsenin arâzî mübâya‘a iylediği işidilmemekdedir. Rumların böyle koloni teşkîl etmeleri bir kâ’ide ve nizâma müstenid olmayup İslâmın tenâkusu ise esbâb-ı tabî‘iyyedendir ve bu dakîkayı Rumlar dahi anlamamakdadırlar. Müslümanlar kayıdsız oldukları gibi me’mûrîn-i hükûmetin bu hâle nazar-ı dikkatleri celb olundukda "ne yapabilirüz, kader ve kısmet böyle" cevâbını viriyorlar. Ve’l-hâsıl derûn-ı memâlikde bir azîm tahavvülât hazırlanmakda olduğundan mes’ele-i Şarkıyye ile iştigâl idenlerce bu dekâyıkın bilinmesi elzemdir.


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Kıymetli arkadaşım ve depo yoldaşım Sinan, Ayvalık'ın tarihindeki bilinmeyen veya az bilinen birçok hususu aydınlatması açısından çok önemli olduğu belli olan bu belgeyi yayınladığın için çok teşekkür ederim. Belgenin muhtevası ile ilgili olarak daha sonra bazı fikirlerimi daha sonra yazacağım, fakat belgenin kimliğini koymayı unutmuş olduğunu öncelikle bildirmeyi gerekli gördüm. Selamlar.
Uğurhan