14 Mayıs 2016 Cumartesi

MÜHENDİSHANE BASKISI VANKULU LUGATI

Türkiye'de ilk basılan kitap olan Vankulu Lugati, Müteferrika matbaasında 1729 yılında basılmıştı. Ağustos 1802 tarihinde Mühendishane (Bugünkü İTÜ) hocası Müderris Abdurrahman Efendi tekrar basmıştı. Buradaki o baskının birinci cildinin bir nüshasıdır. Kitabın temellük kaydında Divan-ı Hümayun Teşrifatçısı (Protokol Müdürü) Mehmed Esad Medhi Efendi'nin ismi bulunur. Basıldıktan iki sene sonra 45 kuruşa satın almış. Bu zat Türk Protokol tarihinin en önemli isimlerindendir. Arşivdeki Teşrifat Defterlerinin başına da buradaki gibi temellük kaydı koymuştur. Aynı zamanda klasik devirde imza yerine kullanılan katip gülü de arz-ı endam etmektedir.





BEN FENERLİYİM SEVGİLİM GALATASARAYLI

1925 Aralık ayında şöyle bir okur mektubu gelmiş;
«Ben Fenerliyim, o Galatasaraylı!
Kabataş’tan N imzasıyla.
-Bir sevgilim var. İkimiz de birbirimizi candan seviyoruz. Lakin o Galatasaraylı, ben Fenerbahçeli… Ne yapalım!
Cevap: İkinizin de Galatasaray’la Fenerbahçe’den ayrılmanız ve mesela Vefa’ya dâhil olmanızdan başka çare göremiyoruz.»


"TÜRKÇE" YERİNE "LİSAN-I OSMANİ"



Dâhiliye Nezareti’nde Tesri-i Muamelat Komisyonu vardı. Devletin işleyişini kolaylaştırıcı kararlar alınması düşünülen bu komisyonun belgelerinin birinde gördüğüm ibretlik hadiseyi sizlere nakledeyim.

Günümüzde Makedonya’da kalan Manastır Vilayeti’nde yeni istihdam edilecek polislerin Türkçe okur-yazar olması şartı telgrafla bildirilmek isteniyor. Komisyondan geçen bu kararın telgrafla Manastır’a tebliğ edilmek üzere yazılan müsveddesine aynen “Türkçe okur-yazar” ibaresi konulmuş. Ne var ki işgüzar bir Türkçe düşmanı kalem şefi Türkçenin üzerini çizip “Lisan-ı Osmani” yazmış.


Bizler kendi öz dilimize ne zamana kadar bir hanedan adından başka bir şey olmayan Osmanlılara izafetle Osmanlıca diyeceğiz yahu. Şu art niyetli katip bunu düşmanlığından yapıyordu. Bizler ise ahmaklığımızdan...


1 Mayıs 2016 Pazar

OSMANLI, İÇİŞLERİ BAKANI YAPACAĞI ADAMI BASURUNA KADAR İNCELERDİ!

Kesriyelizade Ebubekir Bey Osmanlıya devlet adamı yetiştirmiş Kesriyelizadeler adıyla bilinen bir aileye mensuptur. Sultan Birinci Abdülhamid zamanında, 1786 yılında yeni sadrazam Koca Yusuf Paşa, kendi ekibini kurarken 70’ine merdiven dayamış bu zatı Sadaret Kethüdası yapmak istemiş. Şimdi içişleri bakanı olarak adlandırdığımıza o devirde sadaret kethüdası denilirdi. Günümüzde bakanlığa seçilirken hangi kıstaslar esas alınıyor bilemiyorum ama o devirde adamın basuru bile mevzu ediliyormuş.

Kesriyeli Ebubekir Bey’i yeni kabinenin Sadaret Kethüdası adayları arasında düşünmüşler. Bundan haberi var mıydı yok muydu bilemeyiz ama yeni seçilen reisülküttabı (dışişleri bakanı) tebrik ziyaretine gittiğinde sadrazamla görüşmesi telkin edilmiş. Sadrazam Koca Yusuf Paşa da kendi yanına gelişinden itibaren birlikte çalışacağı adayı alıcı gözüyle incelemiş. Gözlemlerini aktardığı telhisi Birinci Abdülhamid’e takdim etmiş.

Bu telhiste;
-Tavrını, tarzını dikkatlice süzdüğü Ebubekir Bey'i sözü sohbeti akıllı, yaşı yetmişe dayanmış, bağlılığı ve iş göreceği umulur bir adam olarak tarif ediyor.
-Bir ufak kusuru varsa o da basura müptela olmasıdır. Neyse ki göreceği hizmete engel bir tarafı yoktur. Oturup kalkmaktan aciz değildir. 
-Devlet-i Aliyye’nin kıdemli ricalinden olduğu için tecrübelidir ve ileri bir yaşa sahiptir. Bu da onun avantajına yazılır. 
-Diğer adaylar da bilinmekle beraber kimin sadaret kethüdası olacağına karar vermek padişaha aittir. 

Bu minvaldeki telhis padişah Birinci Abdülhamid’e sunuluyor ve o da el yazısıyla “Pazartesi günü Ebubekir Bey’e tevcih edilip hilat giydirilsin” diye emrediyor. Pazartesiye kadar neden beklendiğini sormamaları için “müneccimin takvimine göre bir gün öncesinde mahzurlu olduğu yazılıdır” diye ekliyor.

Sicill-i Osmanî’ye göre Sultan Birinci Abdülhamid’in sadaret kethüdalığı tevcihini Kesriyelizade Ebubekir Bey reddetmiş ve kabul etmemiştir. Basurunu dile doladıklarını duyduğundan mı acaba? 

BELGE METNİ

Şevketlü, kudretlü, kerametlü, adaletlü, veliyyinimetim efendim padişahım,

Kesriyelizade Ebubekir Bey kulları mu’tad üzre mevlid-i şerif meclisinden sonra reis efendi kullarının tebrikine gelmiş. Ol dahi kendüsini taltif siyakında bugün sadrazam hazretlerinin yanları tenhadır görüşmez misiz deyü sevk etmekle nezd-i çâkerîye geldi. Tavr u tarzına gereği gibi dikkat ettim. Ashab-ı temkînden sözü sohbeti âkılâne ve sinni yetmişe bâliğ sadakat ve hizmet me’mûl olunur bir bendeleri görünür. Galiba basur illetine mübteladır ancak göreceği hizmete mani olur illetlerden olmamak gerek. Zira harekât ve sekenâtında acz ü fütûr yoktur. Mumaileyh kulları Devlet-i Aliyye’leri ricâlinin emekdâr ve emekdârzadesi ve kıdemi münasebetiyle umur u mesalih-i devlette dahi mücerreb olması melhuz olduğundan başka kethüdalık rütbesini kimesne kendüye çok görmeyeceği ve hadd-i zâtında pîrlik ve emekdârlığı mülâbesesiyle iş görmesi dahi ağleb-i me’mûl idüğü mukarrerdir. Mevcûdların cümlesi malum olmağın kethüdalık mütevekkilen alallah-i Teâlâ mumaileyh Bekir Bey kullarına mı ihale buyurulur yoksa sairlerinden birine mi inayet buyurulur. Her halde emr u ferman şevketlü, kudretlü, kerametlü, adaletlü, veliyyinimetim efendim hazretlerinindir.

BİRİNCİ ABDÜLHAMİD’İN TELHİS ÜZERİNDEKİ EL YAZISIYLA EMRİ (HATT-I HÜMAYUN)

Benim Vezirim,


el-Mütevekkil alallah. Pazar ertesi günü mumaileyh Ebubekir Bey’e Sadaret-i Uzma Kethüdalığı tevcih oluna. Yarın takvimlerde mahzur yazmağla ilbas-ı ferve hil’at Pazar ertesi günü bi-mennihi Teâlâ tevcih ve iksa oluna. Şıkk-ı sanilik ahara tevcihi iktiza eder. Bir hariç mansıb gibi olmağla Yazıcı-i esbak İzmirî es-Seyyid Ahmed Efendi’ye münasip midir? Yine haberi matlubumdur.