12 Kasım 2019 Salı

III. Selim'in Devlet Adamlarına Dair Bazı Görüşleri


Şehzadelikten sonra tahta oturan padişahların idari yaklaşımlarına dair önemli veriler barındıran bir belgeyi paylaşıyorum. Sultan Üçüncü Selim'in hatt-ı hümayunundan çıkarılmış belge sureti, Prusya ile Osmanlı Devleti'nin ittifak muahedesi görüşmeleri sırasında, Sadaret Kaymakamı tarafından padişaha sunulan bir takririn üzerine yazılmıştır. Prusya ile ittifak muahedesi 31 Ocak 1790'da imzalandığına göre belgenin tarihi bundan öncesine aittir. 7 Nisan 1789'da 28 yaşında tahta çıkan Üçüncü Selim'in hattında yazılı olan "ben padişah olalı bir sene dahi olmadı" cümlesi de bunu teyit eder. Muahedeye ilişkin yürütülen müzakerelerde Prusya elçisi bir an önce istediği cevapların verilmesinde ısrarcıdır. Seferde olan sadrazam yerine sadaret kaymakamı bir fikir beyan etmeyip cevabı padişaha bırakmıştır. Üçüncü Selim hatt-ı hümayunu bunun üzerine yazıyor. Daha bir yılı dolmayan bir padişah olarak, kendi fikrine göre cevap vermek istemez. Çünkü hangi cevabın devlete hayırlı olacağı hakkında bir bilgisi olmadığı için çekinmektedir. Çekinmekte de haklıdır zira yaşadığı çağda, kendinden önceki padişahlar zamanında ne kadar kerih görülen, devlet aleyhine icraatlar varsa, bunlara padişahların sebep olduğunu gösteren bir zümre vardır. O yüzden "devletimde bu kadar devlet adamı ve ulema varken onlar uygun görürse ne güzel, aksi takdirde şu iş olsun demem" diyerek öncesini bilmediği, sonunu kestiremediği işlere karışmak istemez. Yine de en azından elçinin kabul etmeyeceğini bildiğinden gerçekleşmeyecek bir önerinin de reisülküttaba (Dışişleri Bakanı) söylenmesini talep ederek idare-i maslahattan çekinmez. Onun için önemli olan sadrazamın bu konuda söyleyecekleridir.


Üçüncü Selim'in saltanatının ilk yılındaki çekingenlik ve çekimserliğini, devleti ve devlet adamlarını tanıdıkça üzerinden attığını, yine de her konuda meşveretle, istişare edilerek karar verilmesinde ısrarcı olduğunu belirtelim.

SÛRET-İ HATT-I HÜMAYUN

Kaymakam Paşa
Ben padişah olalı bir sene dahi olmadı. Devletime ne vechile hayırlı olacağını bilemem. Ve benim re'yim ile cevap vermem. Se[le]flerim zamanında olan mekrûh maddeleri hep padişahların üzerine sayarlar. Devletimde bu kadar ricâl ve ulemâ var. Münasip görürler ise ne güzel. Yoksa ben elbet şu iş olsun demem. Yine Reis Efendi'ye söyleyesin. Şuna bir çare eylesin yahut elçiye cevap versin ki "Rusya ve Nemçelü bizden sulh istiyor. Eğer şân-ı devletimize layık sulh olur ise edeceğiz. Yok, olmamış, cenk ederiz. Onun için size senet veremiyoruz. Eğer razı iseniz size senet verelim. Sulh olursak bile sulh olalım. Ne zaman bizde ve sizde cenk zuhur eder ise yine ittifâken cenk edelim." diye şöyle söyleyesin. Razı olur ise sabah senedi verelim. Eğer olmaz ise sadrazama bakalım ne cevap eder.