30 Kasım 2012 Cuma

ARNAVUTÇANIN YAYILMASINA SEBEP OLACAK MEMURLAR (Devlet Haini) OLARAK NİTELENDİRİLMİŞTİ.


Sinan ÇULUK


Bugünün tarihiyle tam 100 yıl evvel 28 Kasım 1912’de Arnavutluk bağımsızlığını ilan etmişti. Karmakarışık ve sıkıntılı yılların ardından malum savaşlar, acılar yaşandı ve PARÇALANAN Devlet-i Aliyye’nin bakiyesi olarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Bu gün yüz yıl sonra da birileri bazı belgeleri eline alıp, “100 
yıl önce Türkiye’den ayrılan şu devlet bağımsızlığını ilan etmişti” dedirtmemek için tarihten ibret ve ders almalıyız. Arnavutluğun ve Osmanlı’dan ayrılan diğer devletçiklerin ayrılma süreçleri dikkatle incelenmeli, o zamanlar ortalığı karıştıran mihrakların günümüzdeki uzantıları tespit edilip etkisiz hale getirilmelidir.

Aşağıdaki belgede Taşöz Mutasarrıfı Musa Kazım’ın Dâhiliye Nezareti’ne (İçişleri Bakanlığı) gönderdiği yazışmayı görüyoruz. Memleketi Yanya olması hasebiyle o civarı iyi bilen bir gözlemcinin ağzından Arnavutların Arnavutça ile eğitim taleplerinin ardında İtalyan Katolik rahipleri olduğunu görüyoruz. Bu rahipler daha çok Müslüman Arnavutları kandırarak eyleme geçmelerini sağlamışlardır. Okullardaki çocuklara zararlı fikirler aşılayıp sonuçta bağımsızlığa giden yolu açmışlardır. Buna karşı tedbirler alan Sultan İkinci Abdülhamid devlet içinde de Arnavutların bağımsızlığı için çalışan ve Arnavutçayı yaymaya çalışan memurları (Devlet Haini) olarak tanıyacağını açıklamıştı. Bu durumdan çıkarılacak çok ders var elbette. 

SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD’İN FEHİM PAŞA’SININ MEKTUBU


Sinan ÇULUK

Fehim Paşa, Sultan İkinci Abdülhamid’in sütkardeşi Esvapçıbaşı İsmet Bey’in oğlu olup, genç yaşta Abdülhamid’in paşalık unvanı verdiği biridir. Bu unvanı öncelikle hafiye teşkilatının İstanbul ile yakın çevresindeki en önde gelen adamlarından olduğu için almıştır. İstanbul’a bir zamanlar nam salmış “Onikiler” adlı çetenin de perde arkasındaki o
rganizatörü olduğu iddia edilir. Genç yaşta gelen unvan ve şöhretten başı dönen Fehim Paşa, İstanbul gecelerinin en hovarda ismi olarak ün yapmıştır. Sınır tanımayan ihtirası da buna eklenince nerede duracağını bilememiş ve rivayete göre Alman Sefirinin şikayetçi olmasıyla soluğu Bursa sürgününde almıştır. İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte Bursa’dan Bilecik tren istasyonuna gitmek üzere uygun bir fırsat kolladığı Yenişehir’den kaçmak üzere iken ahali tarafından fark edilerek arabasından indirilip linç edilmek suretiyle öldürülmüştür.

Bu belgede sürgün olarak yaşadığı Bursa’dan bir günlüğüne İstanbul’a gelip Sultan İkinci Abdülhamid’le görüşmek isteğini gayet saf ve masumane bir üslupla ifade etmektedir. İfade ve üslup bunalımda ve takıntılı bir adamın üslubunu andırır. Bu belgeyi bence en ilginç kılan husus “Alman Sefareti bunu da men edemez ya” ifadesidir. Bu ifade bize bağımsız bir ülkenin ferik (korgeneral) rütbesindeki bir paşasının (isterse suçlu olsun) Alman Sefirinin baskısı ile mahkemesiz, duruşmasız sürgüne gönderilebildiğini ve padişahından paşasına kadar kimsenin buna ses çıkaramadığını anlatmaktadır.

Belge Metni:

Bihi

Cenab-ı Hakk zât-ı veliyy’i-ni‘met-i a‘zamilerini her türlü tehlikeden ve kazadan muhafaza buyursun âmin

Padişahım artık bu hasret ve iştiyak câna dayandı. Ben ölünceye kadar zat-ı şahanelerinizi görmeyecek miyim? Ben zat-ı şahanelerinizi görmek isterim. Ben ne rütbe ne nişan ve ne de bir memuriyet isterim. Zat-ı şahanelerinizi gö[r]meliyim. Hak-i pa-yi şahanelerinize yüz sürmeliyim. Ertesi günü Bursa’ya avdet etmeliyim. Padişahım benim anam babam velinimetim, hâmim, sebeb-i feyz ve saadetim zat-ı şahaneleridir. Zat-ı şahanelerinizi görmek isterim. Almanya Sefareti bunu da men’ edemez ya. Vallahi göreceğim ol derece geldi ki tarifi nâ-kâbil. Bursa’da saye-i şahanelerinizde pek rahatım lakin hasretinize dayanamayorum. Ertesi günü Bursa’ya gitmek üzere bir gün için abd-i memluklerinizi İstanbul’a celp etmenizi hak-i pa-yi şahanelerinizden istirham eylerim ferman.

Yâver-i Husûsî-i Hazret-i Şehriyârîleri
Abd-i Memlûkleri Ferik
Ahmed Fehim

ÜÇÜNCÜ SELİM’İN TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞıNA ALET OLMASI



Sinan ÇULUK




Yukarıdaki başlık çok yadırganabilir. Bir insan padişah da olsa suç işleme hürriyetine sahip değildir. Hükümdarlığı zamanında hukuktan üstün telakki edilerek mahkemeye çıkarılamayıp adalet tecelli etmese bile, asırlar sonra tarihin yargısından kurtulması mümkün değildir. Bu yayınladığımız belgede de Sultan Üçüncü Selim tam manasıyla tarihi eser kaçakçısı kimliğinde karşımıza çıkmaktadır. Adil yargılama imkânımız olmasa bile sadece sadrazamının takririnde belirtilen husus ve kendi ikrarı bu belgeyi hükmî delil sınıfına sokmaktadır.

Bu belge kısaca Nuruosmaniye Camii avlusundaki (muhtemelen temel kazısında ortaya çıkan) bir lahit kapağının İngiltere büyükelçisine verilmesine dairdir.

Bu kadarı bazılarına normal gelebilir ancak olayın gelişimi, yolunda gitmeyen ve devlet adabına uymayan bazı hususları göstermektedir. Belgede tarih yoktur. Kimliği meçhul sefirin, tarihî eserlere olağanüstü ilgisi ve Osmanlı topraklarından birçok tarihi eseri İngiltere’ye götürdüğü bilinen, 1799-1803 tarihleri arasında İngiltere’nin İstanbul büyükelçisi bulunan Earl of Grey (Thomas Bruce) olduğu tahmin edilebilir. Bu büyükelçi defalarca antik taşları Bab-ı Ali’den talep etmiş bazıları yerine getirilmekle beraber Nuruosmaniye Camii avlusunda bulunan bir lahit kapağı, halkın dedikodusundan çekinilerek verilmesi ertelenmiştir. Bu arada sefir ısrarla taleplerini sürdürmektedir. Sefirin isteğini yerine getirmek isteyen sadaret kaymakamı veya sadrazam, bir takrirle Üçüncü Selim’e müracaat eder, çekincelerini belirtir ve taşın doğrudan doğruya cami bahçesinden büyükelçiye verilmesinin halkın dedikodusuna sebep olacağını, bunun önüne geçmek için önce saraya aldırılıp, oradan uygun bir yerden büyükelçiye verilmesini önerir. İşte halkına karşı tuzak kuran sadaret makamındaki zatın bu önerisini kabul eden Üçüncü Selim, lahit kapağının saray avlusunda bulunan İncili Köşk’e getirilmesini ve oradan elçiye teslim edilmesini emreder. Üstelik belgenin üzerinde verevine bulunan yazı, bizzat kendi el yazısıdır. İncili Köşk, Marmara Denizi kenarında olduğundan, oradan bir gemiye yüklenip “ ver elini İngiltere” dendiğini düşünebiliriz.


Belge metni:

Bihi
İncüliye gelsün oradan alsunlar

Şevketlü kerametlü mehabetlü kudretlü veliyyü’n-niam efendim Padişahım
Asitane’de mukim İngiltere elçisi bundan akdem bazı mahalde olan somaki taş parçalarını lede’l-mütalebe Osmaniye Cami-i şerifi avlusunda olan sanduka kapağı parçasının ol taraftan ahzı münasip görülmediğinden te’hir olunmuşidi. Lakin elçi-i mersûm bu defa dahi mahsûs haber gönderip zikr olunan kapak parçasını tekrar istid‘a etmekle vakı‘a cami-i şerif avlusundan aldırılmasında kîl-u kâl derkâr olduğundan ibtida senkpare-i mezkûr ol taraftan Saray-ı Hümayûn’a nakl ettirilip badehu bir münasip mahalden elçi-i mersûm tarafına itası suretine müsaade-i seniyyeleri erzani buyurulur ise emr u ferman şevketlü kerametlü mehabetlü kudretlü veliyyü’n-niam efendim Padişahım hazretlerinindir.

SUÇ İŞLEYİP ALTI YÜZ DEĞNEK YEDİKTEN SONRA HAPSEDİLEN TOSKANALININ AF DİLEDİĞİ MEKTUBU


Sinan ÇULUK

Balıkesir Altınova’da ticaret gayesiyle gezerken alkol müptelası olduğundan çeşitli suçlar işleyen İtalya-Toskana tebaasından Sen Tolile’nin affedilmesine dair mektubu. Suçlarından dolayı Balıkesir ve Altınova’da altı yüzden fazla sopa yemiş, 6,5 ay hapis yatmış, İstanbul’a gönderilmiş, Babıali tomruğunda hapis
yatıyormuş. Bu kadar sopayı yedikten ve hapis yattıktan sonra “artık terbiye oldum, ırzım ve edebimle oturacağım” deyip affını diliyor. Ancak bu belgenin yanında çıkan diğer belgelerden affedilmek bir yana İkinci Mahmud tarafından kürek cezasına çarptırıldığını anlıyoruz.

Belge Metni:

Devletlü, inayetlü, merhametlü, efendim, sultanım, hazretleri sağ olsun.
Arzuhal-i kullarıdır ki. Toskan himayesinde olup Ayazmend tarafında tüccarlık ederken işrete mübtela olup bu sebepten türlü taksirat edip, vakıama mebni ba-mazbata bu tarafa geleli hayli müddet Babıali tomruğunda mahpus olup Ayazmend ve Balıkesir’de altı yüzden mütecaviz değnek yeyüp, üç mahalde altı buçuk mah mahpus olup, ıslah-ı nefs ve te’dip olduğum malum-ı devletleri buyuruldukta merahim-i aliyyelerinden mercudur ki: Her ne kadar cünham vaki ise de fimaba’d ırz [ve] edebimle mukayyed olmak üzere cünha-i vakıamın affıyla mahpustan halas ve azad buyurulması hususuna müsaade-i aliyyeleri erzan buyurulmak babında emr u ferman devletlü, inayetlü, merhametlü efendim sultanım hazretlerinindir.
 
Bende
Toskan himayesinde
Sen Tolile
Kulları
 
 

ERMENİDEN DÖNME SAVCI RECAİ EFENDİ’NİN TAHKİK EDİLMESİ

Sinan ÇULUK


Padişah İkinci Abdülhamid’e
Kolu kırıldığından mağduriyetini mahkemeye taşıyan Saliha Hatun, Ermeniden dönme savcı Recai Efendi’nin emriyle polisler tarafından herkesin içinde donu ve feracesi yırtılarak hapsedilmiştir. Adalet dileyen bir hatuna yapılan bu işkenceye tahammül edemediğimden savcının zalimliğini İslamiyet namına arz ve ihbar eylerim.
Hatib Hafız  Ahmed 
 
Sultan İkinci Abdülhamid’e çekilen ihbar telgrafının ardından Babıaliye, Adana'da geçen bu olayın araştırılması talimatı verilmiştir.


Belge metni:
Atebe-i ulya-yı hazret-i şehen-şahiye
Kolunun şikestiyle ma’duriyetinden dolayı Mersin’den istinaf-ı dava eden Saliha Hatun Ermeni’den mühtedi müddei-i umumi Recai Efendi’nin emr-i hoduyla polisler tarafından ala-mele’in-nas don ve feracesi yırtılarak enva-i hakaretle hapsedildi. Muhadderat-ı İslamiye’de istid’a-yı ma’delet eyleyen bir hatuna şu suretle işkence olunmasına hasebü’l-ahlak tahammül edemediğimden müddei-i umuminin mezalim-i vakıaısını İslamiyet namına arz ve ihbar eylerim.

25 Mayıs 1307 – 6 Ağustos 1891
Hatib Hafız Ahmed
 
 

POSTA TATARININ İŞTEN POSTALANMASI

Sinan ÇULUK



Mührü Hasan Hüseyin gibi okunan, muhtemelen vali sancakbeyi gibi üst yönetici bir zatın 1819 senesine ait mektubunu takdim ediyorum. Eskiden her yerleşim merkezi arasında olduğu gibi, taşra ile İstanbul a
rasında da haberleşme posta tatarları aracılığı ile yapılıyordu. Bunlar bilhassa vali, sancakbeyi, mutasarrıf gibi taşra görevlilerinin merkez ile olan irtibatını sağlarlardı. Arşiv’de incelediğim mektuplar arasında Şam’dan yazılan bir mektubun dört gün sonra İstanbul’da Bab-ı Ali’de işleme alındığını gördüm. Bugün de herhalde o kadar sürede gelir.


İşte bu tatarlar yerel yöneticilerin kapı halkı arasında sayıca epey yer tutarlardı. Bunların istihdam usullerinde de personel arasında tahrik edici fitne çıkarmak, iş barışını bozmak ve patronun isteği dışında işler yapmak işten çıkarma için gerekçe olarak kullanılıyordu. Yine de üslup bir taraftan gayet kibar “kısmetini başka yerlerde arasın”, bir taraftan incitici “defedin gitsin”.

Mektubun metni:

Atûfetkârâ Sultanım Hazretleri,

Mukaddema hizmetimizde olup tevcihatdan akdemce Dersadet’e gitmiş ve kendi keyfine bazı mahallere azimet etmiş ve yine Deraliyye’ye gelmiş Sandıklı Süleyman tatar, eğerçi tarafımıza gelmek için, taraf-ı devletlerinden iş matlub eder ise göndermeyip, varsın mahall-i sairede kısmetini arasın cevap veresiz.
Ve ondan başka bundan akdemce torba ile irsal kılınan tatarlarımız odabaşısı Mehmed tatar, tatarlarımız beyninde bazı tahrik-gûne harekete mütecasir ve mugayir-i rızamız hususlarda bulunmakla merkumu dahi maslahatımız ile iade etmeyip, mahal-i saireden kısmetini baksın kat’i cevap verip def buyurmaları mütemennadır.

16 Muharrem 1235 – 4 Kasım 1819
Mühür (Hasan Hüseyin)
 
 

KÜFÜRBAZ HARİCİYECİNİN MEKTUBU

Hariciye Nezareti memurlarından birinin kendi teşkilatındaki Zeki isimli birine yazdığı mektup bu güne kadar Osmanlı Arşivi’nde gördüğüm en “küfürbaz” belgedir. Okurken adamın küfürlerini bugün bile duyar gibi oluyorum. Mektubun sahibi biranın verdiği güç ve kahramanlıkla bu mektubu yazdığını söylüyor. Adam herhalde içmeye yeni başlamış veya içkiye çok dayanıklı biri çünkü yazısını gayet rahat yazmış. İfade ve üslup hayli enteresan. Poşetlik bu mektubu da paylaşayım dedim, sansür tatbikine elim varmadı, affola…


“Behey eşek Zeki!
Senin de artık sakızın boka düşüyor. İtimat ettiğin müdür beyefendin de hapı yakında yutacak. Zaten sen bir eşeksin. Müdür seni mümeyyiz yapacak ümidini beslemekte idin. İşte şimdi üçün aldın birini. Behey anasını avradını eşekler sikesi. Ne boş beyinli herifsin. Zaten sen bir eşeksin. Senin gibi yıpranmışlar bu teşkilatta olmazsa da altı ay sonraki teşkilatta Okmeydanı açıklarına birinci liva tayin olacaksın. Bu muhakkak zaten sen bir eşeksin. Bayağı adi bir herifsin. Biranın verdiği kuvvet ve şecaatle bunları sana yazıyorum ancak eşekliğini yüzüne vurmak için. Behey bayatlamış herif-i na-şerif. Zaten sen bir eşeksin. Seni öteden beri hiç de sevmem ve haz etmem. Sen Hariciye Nezareti’ne münasebet alır bir herif değilsin. Zaten sen bir eşeksin eşeksin eşeksin pezevenksin keratasın vesselam.
Makriköy 23 Şubat 1329”



OSMANLI DEVLETİ ARNAVUTÇA HUTBEYE İZİN VERMEMİŞTİ

Sinan ÇULUK

Günümüzdeki Cuma namazlarında Kürtçe hutbe okuma taleplerinin bir benzeri Arnavut milliyetçileri tarafından da dile getirilmiştir. Onlar da ikiye ayrılmışlar, bir kısmı Arnavutça hutbe okunmasını, diğer kısmı da Arapça hutbe okunmaya devam edilmesini istiyorlardı. Şeyhülislam Ömer Lütfi Efendi’nin bunu caiz görmemesi ve Sultan İkinci Abdülhamid’in de Arnavutça hutbenin şiddetle karşısında durması üzerine milliyetçi Arnavutlar da (o dönem için) ısrarlarından vazgeçmişlerdir.


"Şevketlü efendim hazretleri,
Arnavutluk’ta ahali iki kısım olarak bir kısmı Cuma günü minberde hutbe Arnavut lisanı üzere okunmasını iltizam, diğer kısmı Deraliyye’de (İstanbul) ve sair biladda olduğu gibi lisan-ı Arabi üzre okunmasını iltizam ile her biri aharın aleyhine kıyama hutbe bahsini sebep ittihaz eylemişler idi. Bu misilli ihtilafın def’ ve izalesini havi Şeyhülislam-ı sabık Ömer Lütfi Efendi tarafından 29 Mayıs 1307 tarihli İşkodra Valisine emirname yazılmış imiş. Şimdi inayet-i Bari ve himmet-i hazret-i Peygamberi ile saye-i hilafet-i Kübralarında bu mesele ber taraf olarak min ba’d Arnavutça hutbe kıraat olunmayacağını ahali müttefikan kabul eylemiş olduklarını müş’ir emirname-i sabıka cevaben İşkodra Valisi Abdülkerim bendeleri tarafından Bab-ı Meşihate vürud eden tahrirat leffen maruzdur.
Rebiülevvel 1310
ed-Dai Müsteşar-ı Meşihat"

BAB-I HÜMAYUN - ALİ B. SOFİ HATTI İLE MÜSENNA KİTABESİ









Sinan ÇULUK

Topkapı Sarayı Bab-ı Hümayun (Saltanat Kapısı) üzerindeki bu kitabe, yeryüzünde gördüğüm yazılar içinde meftun olduğum, nefasetini anlatmak için kelime dağarcığımın kifayet etmediği bir şâheserdir. Ali bin Yahya Sofi tarafından müsenna celi sülüs hat ile 1478 tarihinde yazılmıştır.

Bu hattat mimariden, geometriden, matematikten anlamadan bunu yazamaz. Estetik anlayışı hangi münbit iklimde bu kadar damıtılmış olabilir. Soyut sanat kavramını ortaya koyan Batı Dünyası bu kitabedeki yazı üzerine hiç düşünmüş müdür?

Kitabenin yazıları karşılıklı olarak istif edilmişlerdir. Buna müsenna yazı deniliyor. Yani aynadaki aksini yazının karşı cihetine yerleştirdiklerinde ortaya çıkan soyut resim gibi de algılanabilecek bir yazı sanatıdır.

Kitabede Hicr suresinden dört ayet yer alır. Kanunnamesi’nde kardeş katlini kanuni hale getiren Fatih Sultan Mehmed’e cevap veriliyor hissini uyandıran manaları muhtevi ayetlerin seçilmesi hayli şaşırtıcıdır.

Kitabenin metni;
Bismillahirrahmanirrahim
45- innelmuttekîne fî cennâtin ve uyûn
46- udhulûhâ bi-selâmin âminîn
47- ve neza'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sürûrin mütekâbilîn
48- la yemessühüm fîhâ nasabün ve mâ hüm minhâ bi-muhracîn

Ayetlerin Meali;
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
45- Şeytana uymayanlar muhakkak cennettedir.
46- Onlara denir ki oraya selametle emniyetle girin.
47- Biz o cennet ehlinin göğüslerinden kin ve hasedi çıkarmışızdır. Hepsi birbirine kardeş olarak tahtları üzerinde karşı karşıya otururlar.
48- Orada onlara hiçbir eziyet yorgunluk meşakkat dokunmaz. Oradan çıkarılacak da değillerdir.

İNEGÖL VERGİ DEFTERİ - 1847

Sinan ÇULUK

İnegöl'den 1847 senesinde tahsil edilen verginin kayıtlı olduğu defter Osmanlı Arşivi'nde korunmaktadır. Vergi mükelleflerinin gücüne göre sınıflandırmaya gidilmiş, en üst dilimden Cuma Mahallesi için 300 kuruş vergi tahsil edilmiştir. Cuma
Mahallesi'nde 161 hane reisi vergi mükellefi olarak kayıtlıdır. Diğer mahalle ve köylerin de kayıtlı olduğu bu defterden çok ayrıntılı istatistiki sonuçlar çıkıyor. O tarihte Cuma Mahallesi'nde sakin olan dedelerimizin isimleri ilginizi çeker umuduyla.


İNEGÖL VERGİ DEFTERİ 1847
CUMA MAHALLESİ 
 
 


Sıra No-Sınıfı- Vergi Mükellefi Hane Reisi- Vergisi kuruş
1. 1 Sadıkzâde Mehmed Ağa 300
2. 1 Şenbelzade Hacı Ahmed Ağa 300
3. 1 Çukadarzâde İbrâhim Ağa 300
4. 1 Kumaş Damadı Hüseyin Ağa 300
5. 1 Hekimzâde Hacı Ahmed Ağa 300
6. 2 Vekiloğlu İbrahim Ağa 255
7. 2 Mürselzâde İbrahim Ağa 255
8. 2 Kengerzâde Süleymân Ağa 255
9. 2 Hacı İbrâhim Ağa 255
10. 2 Hacı Ahmedoğlu Ahmed Ağa 255
11. 2 Cinoğlu Hasan Ağa 255
12. 2 Berber Gani Mustafa 255
13. 3 Hacı Salih Efendi 195
14. 3 Eskici Damadı Hüseyin Usta 195
15. 3 Enfiyeci Ali Molla 195
16. 3 Hacı Hatib Ahmed Efendi 195
17. 3 Helva Hasan oğlu Mehmed 195
18. 3 Hacı Durmuş oğlu İbrahim 195
19. 3 Otuzbiroğlu Mustafa 195
20. 3 Helva Hasan oğlu İbrahim 195
21. 3 Mihrioğlu Mehmed 195
22. 4 Muhtar Hacı Ahmed Ağa 145
23. 4 Kurşunlu Mehmed 145
24. 4 Kasap Mustafa oğulları Emin ve Ali 145
25. 4 Cenanzâde Mehmed Ağa 145
26. 4 İsmail Beşe oğlu Halil 145
27. 4 Hafız Hasan Efendi 145
28. 4 Hacı Karamustafaoğulları Salih 145
29. 4 Küçük Hacı Ali 145
30. 4 Es-Seyyid Edhem Efendi 145
31. 4 Çukadarzâde Salih Ağa 145
32. 4 Debbağ Cafer Ağa 145
33. 4 Hacı Ahmed oğlu Emin 145
34. 4 Akhisarlıoğlu İbrahim 145
35. 4 Berber Halil Usta 145
36. 4 Kaymakçı Musa oğlu Halil 145
37. 4 Benlioğlu Mehmed ve Mustafa 145
38. 4 Yetimoğulları Ali ve Hasan 145
39. 4 Gazi Boşnak Ahmed 145
40. 5 İsmail Beşe oğlu Hacı Ali 135
41. 5 Kahveci Molla Musa 135
42. 5 Hacı Ali oğlu Mustafa 135
43. 5 Semerci Hacı Mehmed 135
44. 5 Adabinnili Süleyman 135
45. 5 Hacı Molla oğlu İbrahim 135
46. 5 Hacı Molla oğlu Hacı Mehmed 135
47. 5 Hatib bekârı Mustafa 135
48. 5 Köseoğlu Mehmed 135
49. 5 Kalaycı Mustafa Beşe oğlu Hasan 135
50. 5 Kalkancıoğlu Süleyman 135
51. 5 Dikicioğlu Ali 135
52. 6 İbrahim Usta damadı oğulları Hüseyin ve İbrahim 110
53. 6 Parmaksızoğlu Ali'nin Ahmed 110
54. 6 Saraçoğlu Mustafa 110
55. 6 Ekmekçi Abdullah 110
56. 6 Cafer Ağa oğlu Mehmed 110
57. 6 Hacı Ali oğlu Ali Fevzi 110
58. 6 Sünnetçi Ahmed Usta 110
59. 6 Terzioğlu Süleyman zevcesi 110
60. 6 Mavişoğlu Hacı İbrahim ve karındaşı Hafız Hüseyin ve Ahmed 110
61. 6 Demirci Musa 110
62. 6 Hiloğlu Emin 110
63. 6 Yakub Efendi 110
64. 6 Terzioğlu Veli bedeli Abdullah 110
65. 6 Deli Süleyman damadı Koca Halil ve kaynı Mustafa 110
66. 6 Karaselük oğlu Mustafa 110
67. 6 Hacı Durmuş oğlu Molla Mehmed 110
68. 6 Balta Mehmed 110
69. 6 Mihrioğlu Ali 110
70. 6 Tıfli Hasan oğlu Mustafa 110
71. 7 Bacakoğlu Mestan 95
72. 7 Bacakoğlu Edhem 95
73. 7 Mustafa Molla 95
74. 7 Feyzioğlu Mehmed 95
75. 7 Seyisoğulları Ahmed ve İsmail 95
76. 7 Dağlı Hasan Dayı 95
77. 7 Akyeğeni Molla Mehmed 95
78. 7 Bakkal Kör Hasan 95
79. 7 Katırcı Hasan oğlu Mustafa 95
80. 7 Çamurlu bedeli Hüseyin 95
81. 7 Parmaksız İbiş oğlu Ali 95
82. 7 Kalkancıoğlu Veli 95
83. 7 Kaymakçı Mahmud Bedreli Ali 95
84. 7 Dığdı damadı Molla Mehmed 95
85. 7 Kadıyoran damadı Mustafa 95
86. 8 Osman Ağa oğlu Halil zevcesi 75
87. 8 Koca Ali oğlu Mustafa 75
88. 8 Nizam Halil 75
89. 8 Çitlili Hasan oğlu Halil 75
90. 8 Muhzır Hacı İsmail ve oğlu Ömer 75
91. 8 Aşçı damadı Halil İbrahim 75
92. 8 Yağmaz damadı Mustafa 75
93. 8 Şerbetçi Said 75
94. 8 Kasap Yusuf 75
95. 8 Yörükoğlu İbrahim 75
96. 8 Çitlili Hüseyin oğlu İsmail 75
97. 8 Hacı Ali oğlu İsmail 75
98. 8 Mehmed Alemdar 75
99. 8 Çukadarzade Mehmed Ağa 75
100. 8 Müftü damadı Ahmed 75
101. 9 Dağlı Mehmed Dayı 65
102. 9 Sarı Hüseyin zevcesi 65
103. 9 Boşnakoğlu Osman 65
104. 9 Berber İsmail 65
105. 9 Börekçioğlu Halil Usta 65
106. 9 Çolak Ahmed oğlu Halil 65
107. 9 Aliamcaoğlu Kara Mehmed 65
108. 9 Hacıömeroğlu kerimesi 65
109. 9 Kaşıkçıoğlu Hüseyin 65
110. 9 Terzi Osman Usta 65
111. 9 Kelek Mehmed 65
112. 9 Mazlumzade Mustafa 65
113. 9 Çubukçu Mehmed Usta 65
114. 9 Kalcıoğlu Molla Ömer 65
115. 9 Mehmed Alemdar oğlu Ali 65
116. 10 Eskici Yakub oğlu Emin 45
117. 10 Çoban Emin 45
118. 10 Nizam Ali 45
119. 10 Dağlı İbrahim oğulları Ali ve Halil 45
120. 10 Süleyman Ağa zevcesi 45
121. 10 Attar Ahmed Ağa 45
122. 10 Eğriboyunoğlu Molla Ömer 45
123. 10 Hacı Durmuş oğlu Hasan 45
124. 10 Hace Ömer Efendi 45
125. 10 Dağlı Mehmed Kethüda 45
126. 10 Bedreli Hüseyin oğlu Ali 45
127. 10 Bedreli Ali oğlu Mehmed 45
128. 10 Bekar Halil oğlu Ahmed 45
129. 10 Hacı İbrahim Efendi 45
130. 10 Hoppa damadı Ahmed 45
131. 10 Hamzabeyli Emin oğlu Hüseyin 45
132. 10 Enfiyeci Bekârı oğlu Mehmed 45
133. 10 Akalioğlu Koca Halil 45
134. 10 Sığırtmaç Ahmed 45
135. 10 Topalismailoğlu zevcesi 45
136. 10 Kabasakal zevcesi 45
137. 10 Debbağ Hacı Mehmed yeğeni Mustafa 45
138. 10 Cinoğlu Mestan 45
139. 10 Çakıroğlu Ali 45
140. 10 Korucu Nizam Mehmed 45
141. 10 Hamamlı damadı Ali 45
142. 10 Zenneci Ömer 45
143. 11 Tuzluoğlu Halil 35
144. 11 Kıranoğlu Mehmed 35
145. 11 Satılmış oğlu Mestan 35
146. 11 Çoban Osman 35
147. 11 Hacı Ali oğlu Emin 35
148. 11 Çolak Süleyman 35
149. 11 Aşık Cafer oğlu İdris 35
150. 11 Dikicioğlu Osman zevcesi 35
151. 11 Arık İbrahim 35
152. 11 Kamer Mehmed 35
153. 11 Çolak Halil 35
154. 11 Karabacakoğlu Ahmed 35
155. 11 Tabur bekârı İbrahim 35
156. 11 Laz Ali Beşe bedeli Mustafa 35
157. 11 Otuzbiroğlu İsmail 35
158. 11 Kakalakoğlu Ali 35
159. 12 Zenneci Bayram 26
160. 12 Deli Ahmed zevcesi 25
161. 12 Gülbe Hatun 25
 
 
İNEGÖL VERGİ DEFTERİ 1847
YENİCE MAHALLESİ

İnegöl Vergi Defteri’nden Yenice Mahallesi sakinlerinin kayıtlarını da sunuyorum. Toplam 89 vergi mükellefi kayıtlıdır.
Bu paylaşımlarımla bir kişinin bile ilgilenmesi durumunda maksat hâsıl olmuş demektir.
Bana soruyorlar, neden bunları şimdi yayınlıyorsun.
Cevabım budur ki; Zaman geçiyor, büyüklerimiz aramızdan ayrılıyor. Nakilci bir geleneğin olduğu ve bu listelerdeki şahısları belleklerinde tutan insanlar aramızdan ayrıldıkça, yeni nesil biz kimiz, nereden geldik sorularının cevabını bulacağı büyüklerinden mahrum kalıyor. Önümüz bayram, büyüklerle bayramlaşmaya gidildiğinde belki bir-iki kişi bu listelere göre aslını-neslini sorar, danışır da ipin ucunu bir yerlerden yakalar. Umarım faydalı olur…
 
 
 
 Sıra No- Sınıfı -Vergi Mükellefinin İsmi -Kuruş
1 1 Hacı Veli Ağa 345
2 2 Ayanoğlu Hacı Mehmed 300
3 2 Hacı İbrahim Ağa 300
4 2 Hacı Hüseyin Ağa 300
5 2 Hacı Veli Efendi 300
6 2 Civelek İsmail 300
7 3 Ortakçıoğlu Ali 235
8 3 Manisalı Hafız Hasan Ağa 235
9 3 Demirci Hacı Mehmed oğlu Halil 235
10 3 Demirci İbrahim 235
11 3 Hayrullah damadı Süleyman 235
12 3 Debbağ Hacı Mehmed 235
13 3 Hacı Halil Ağa’nın Mehmed Ağa 235
14 3 Nalband Mustafa Ağa 235
15 4 Muytap Salih Dayı 185
16 4 Hacı Halil Efendi 185
17 4 Beytioğlu Osman 185
18 4 Alişanoğlu İsmail 185
19 5 Kalaycı Mustafa 145
20 5 Aşçı Mehmed 145
21 5 Hacı Ahmed oğlu Abdullah 145
22 6 Hacı Mehmed oğlu İbrahim 110
23 6 Molla Süleyman 110
24 6 Tokatlıoğlu Mustafa 110
25 6 Kundakçıoğlu Mehmed 110
26 6 Koca Halil oğlu Mustafa 110
27 6 Hacı Veli Ağa oğlu İbrahim 110
28 6 Dağlı Ali Dayı 110
29 6 Kovacıklı Köse Halil 110
30 6 Hasan Beşe oğlu Mustafa 110
31 7 Muytab Mehmed 70
32 7 Berber Sağır bedeli Hasan Efendi 70
33 7 Hacı Molla Mustafa 70
34 7 Raşid Ağa 70
35 7 Berber Arif oğlu Ali 70
36 7 Dabancacıoğlu Süleyman 70
37 7 Leblebici Hasan 70
38 7 Karahisarlı Osman 70
39 7 Helvacı Kavas Mustafa 70
40 7 Uzun Ali oğlu İbrahim 70
41 7 Değirmenci Veli oğlu Ali 70
42 7 Tülekoğlu Hafız Ahmed 70
43 7 Derebeyi Halil Ağa 70
44 7 Uzun Ali oğlu Halil 70
45 7 Paşa damadı Süleyman Efendi 70
46 7 Postacı Mehmed 70
47 7 Demirci Kaya Ali 70
48 8 Keçeci Cafer oğlu Mustafa 45
49 8 Kabakçıoğlu Ahmed 45
50 8 Küçük Halil oğlu Mustafa 45
51 8 Karındaş Salih 45
52 8 Sarı Mustafa oğlu Ahmed 45
53 8 Beyti oğlu Ali 45
54 8 Kozlucalı Hasan oğlu Hüseyin 45
55 8 Kocabaş Mustafa 45
56 8 Vekilharcoğlu Mustafa 45
57 8 Mısdık 45
58 8 Çanak damadı Mustafa 45
59 8 Baba Mehmed 45
60 8 Leblebici Hafız Ahmed 45
61 8 İdris Alemdar 45
62 8 Adabinnili Mehmed 45
63 8 Mumcu Hacı Mehmed 45
64 8 Celep bedeli Hasan 45
65 8 Emin Kavas 45
66 9 Sarımustafaoğlu Halil damadı Ahmed Bey 20
67 9 Sağır Hüseyin 20
68 9 Kozlucalı Hasan 20
69 9 Hacı Ahmed zevcesi 20
70 9 Hacı Veli Efendi bekarı Mehmed 20
71 9 İnönülü bedeli Ali Osman 20
72 9 Helvacı Kadir 20
73 9 Koca Ali 20
74 9 Kazanalmaz Ali 20
75 9 Hacı Hasan Efendi 20
76 9 Semerci Abidin zevcesi 20
77 9 Topal Mehmed zevcesi 20
78 9 Eskici Mehmed zevcesi 20
79 9 Nalband Mehmed 20
80 9 Ortaköylü Koca Ali 20
81 9 Molla Mehmed zevcesi 20
82 9 Kürtoğlu zevcesi 20
83 9 Ortakçı bekârı Mehmed 20
84 9 Kara Mustafa 20
85 9 Çoban Osman 20
86 9 Nizam Halil 20
87 9 Onsekiz zevcesi 20
88 9 Leblebici Ali Molla 20
89 10 Ahmed Efendi kerimesi Fatma Hatun 14
 
 
 
 
 
İNEGÖL VERGİ DEFTERİ 1847
SİNANBEY MAHALLESİ




Sırano -Sınıfı -Vergi Mükellefinin İsmi -Kuruş
1 1 Mazlum Ağazade İsmail Ağa 315
2 1 Çörekçizade İsmail Ağa 315
3 1 Kaşıkçızade Mehmed Ağa 315
4 2 Attar Hacı Hasan Ağa 300
5 2 Emin Efendizade Mustafa Ağa ve Hurşid Ağa 300
6 3 Abdülfettahoğlu Hacı Ali Ağa 205
7 3 Pabuççu Hacı Mehmed Usta 205
8 3 Hacı Ali oğlu Hacı Hüseyin 205
9 3 Ali Ağazade Ali Bey 205
10 3 Debbağ Hacı Ahmed Ağa 205
11 3 Tavşanlılı Hacı Mehmed Usta 205
12 3 Dığdıoğlu Hüseyin Ağa 205
13 3 Attar Ahmed Efendi 205
14 3 Yörükoğlu Ali 205
15 3 Kurdoğlu Mustafa 205
16 3 Softa Ali Molla 205
17 3 Demirci Ali Usta 205
18 3 Cüce Ali Dayı 205
19 4 Mercimekoğlu Halil 175
20 4 Yüzbaşı Tekaüd Ali Ağa 175
21 4 Hacı Abdülkadir oğlu Mustafa 175
22 4 Mirasyedioğlu Hacı Halil 175
23 4 Abdüllatifoğlu Hacı İsmail Ağa 175
24 4 Çitlili Deli Mustafa 175
25 4 Berber Sütçüoğlu İbrahim 175
26 4 Mahmud damadı Hüseyin 175
27 4 Kumdakçıoğlu Mehmed 175
28 4 Adabinni karyeli Usta Mehmed 175
29 4 Yerli Mehmed Ağa 175
30 4 Yağcıoğlu Mustafa 175
31 4 Salih Kethüda oğlu Mehmed 175
32 4 Hacı Yusuf oğlu Aliş 175
33 5 Abdaloğlu Ali 150
34 5 Katibzade Ahmed Efendi 150
35 5 Şerbetçi Hacı Mehmed 150
36 5 Hacı Ahmed oğlu Ahmed Ağa 150
37 5 Debbağ Halil Kavas 150
38 5 Hafız İbrahim 150
39 5 Hacı Halil Ağa oğlu Abidin 150
40 6 Hacı Ali oğlu Hasan Ağa 120
41 6 Kalkancıoğlu Ali Osman 120
42 6 Oruç damadı Osman 120
43 6 Hamamcı Bayrakdaroğlu İsmail 120
44 6 Yörükoğlu Mehmed 120
45 6 Katiboğlu Ali Molla 120
46 6 Helvacı Ahmed 120
47 6 Helvacı Abdülkadir 120
48 6 Molla Ömer oğlu Hüseyin 120
49 6 Katiboğlu Hüseyin 120
50 6 Katiboğlu Halil 120
51 7 Menzilci bedeli Hüseyin Ağa 100
52 7 Muhzıroğlu Halil Ağa 100
53 7 Oruçoğlu Ahmed 100
54 7 Terzioğlu Durmuş 100
55 7 İçelli Hafız Ahmed Efendi 100
56 7 Karak Hasan oğlu Ali 100
57 7 Karalarlı Ahmed 100
58 7 Abdurrahman oğlu Hasan 100
59 7 Yörük Osman 100
60 7 Çitlili İbrahim 100
61 7 Boyundurukçuoğulları Ali ve Mürsel 100
62 7 Hafızoğlu Halil 100
63 7 Yeğnioğlu Halil 100
64 7 Abdülaziz Molla 100
65 7 Topal Ali damadı Mustafa 100
66 8 Hacı Mehmed Ali oğlu Hafız Ahmed Efendi 70
67 8 Hacı Osman 70
68 8 Kurşunlulu Abdullah 70
69 8 Halil Hoca oğlu Yörük Osman 70
70 8 Hacı Yusuf Ağa oğlu Ali 70
71 8 Akbıyıkoğlu Mustafa 70
72 7 Feyzi damadı Mehmed 70
73 7 İshak Paşa Cami- i Şerifi imamı Hacı Hafız Hüseyin Efendi 70
74 7 Abdüllatif oğlu Mehmed 70
75 7 Hacı Yusuf oğlu Ahmed 70
76 7 Mahmud oğlu Mehmed 70
77 7 Ömer Efendi bedeli Hacı Ahmed 70
78 8 Sepetoğlu Mustafa 60
79 8 Alibey karyeli Mehmed 60
80 8 Conguloğlu Halil 60
81 8 Demirci Hasan Kalfa 60
82 8 Deydinlerli Bayram 60
83 8 Akhisarlı Halil Bey 60
84 8 Hacı Hasan oğlu Ahmed 60
85 8 Hoca Halil bedeli Mehmed Efendi 60
86 8 Kasap Osman oğlu İsmail 60
87 8 Muytap İbrahim 60
88 8 Tosyatlıoğlu Halil 60
89 8 Dığdıoğlu Mehmed 60
90 8 Yetimoğlu İbrahim 60
91 8 Vekilharc Mehmed Ağa 60
92 8 Kürt Osman 60
93 8 Debbağ Hacı Hafız Efendi 60
94 8 Mukayyid-i sabık Hüseyin Efendi 60
95 8 Emin Kethüdanın 60
96 8 Sarı Ali oğlu Ahmed 60
97 8 Çilingir Abdurrahman 60
98 8 Mumcu İbrahim 60
99 8 Menzilcioğlu Çavuş Mustafa 60
100 8 Hacı Edhem 60
101 8 Kahveci Mustafa Çavuş 60
102 8 Saraçoğlu Ali 60
103 8 Uzunoğlu Mustafa 60
104 8 Kadimi karyeli Mehmed Efendi 60
105 8 Kara Ali bedeli Mehmed 60
106 8 Mehmed Bey oğlu Ahmed 60
107 8 Helvacı Ali Fevzi oğlu Halil ve Mehmed 60
108 9 Karaveziroğlu Ahmed 50
109 9 Berber Hacı Ali 50
110 9 Katiboğlu Salih 50
111 9 Pabuççu Himmet damadı Mehmed 50
112 9 Babasultanlı Emrullah 50
113 9 Musa oğlu Mustafa 50
114 9 Doma karyeli Hasan 50
115 9 Emir Hüseyin oğlu Ali 50
116 9 Kahveci İsmail 50
117 9 Mehmed Ağa bekârı Dağlı Hasan 50
118 9 Çoban Abdullah oğlu Salih 50
119 9 Şallak Hasan Ağa 50
120 9 Mizallı (Muzallı) Hüseyin 50
121 9 Çekmezoğlu Ali 50
122 9 Çelenkoğlu Hüseyin 50
123 9 Namazkılanoğlu Mustafa 50
124 9 Nizam Abdullah 50
125 9 Bekâr Halil oğlu Yakup 50
126 9 Salih Kethüda oğlu Ömer 50
127 9 Katiboğlu Ahmed 50
128 9 Bacaksız İsmail oğlu Mehmed 50
129 9 Salih Kethüda oğlu Salih 50
130 9 Bedreli Deli Halil 50
131 9 Bacakoğlu Mustafa 50
132 9 Kaşıkçıoğlu Ali 50
133 9 Küçük damadı Osman 50
134 9 Mizallı (Muzallı) Osman oğlu Ahmed 50
135 9 Çepnioğlu Mehmed Ağa 50
136 9 Dağlı Hasan oğlu Ahmed 50
137 10 Pabuççu Mustafa oğlu Mehmed 32
138 10 Nizam Halil 32
139 10 Alibey Karyeli Hacı Ahmed Efendi 32
140 10 Munsıfoğlu Kara Mustafa 32
141 10 Abdülfettahoğlu İsmail 32
142 10 Kırcalıoğlu Ali 32
143 10 Deli Süleyman 32
144 10 Menzilcioğlu Halil 32
145 10 Kozlucalı Mehmed Dayı 32
146 10 Tahir Efendi 32
147 10 Çakal Ahmed Ağa 32
148 10 Muhzıroğlu Ahmed 32
149 10 Kurşuncu İbrahim 32
150 10 Katibzade Halil Efendi 32
151 10 Şemginoğlu Mustafa 32
152 10 Salih Kethüda oğlu İsmail 32
153 10 Sarı Ali oğlu İbrahim 32
154 10 Kör Osman oğlu Mehmed 32
155 10 Binamaz kaynı Mustafa 32
156 10 Bekâr Halil oğlu Ali 32
157 10 Eymirli Kethüda Koca Ali 32
158 10 Kara Salih oğlu Salih 32
159 10 Topal Bekir 32
160 10 Çekmezoğlu Mehmed 32
161 10 Kara Salih oğlu Ali 32
162 10 Muhzır Hacı Ali 32
163 10 Arif Ağa damadı Kayalı Ahmed 32
164 10 Ömer Kavas oğlu Mehmed 32
165 11 Zeybek imamı Süleyman 32
166 11 Debbağ Köse Hüseyin oğlu Mehmed 32
167 11 Osman Kalfa 15
168 11 Tellak İbrahim 15
169 11 Değirmenci Halil 15
170 11 Hacı İbrahim Ağa zevcesi 15
171 11 Aşçı zevcesi 15
172 11 Köse Hüseyin zevcesi 15
173 12 Solakoğlu Halil 140
174 12 Mercanoğlu Ali 140
175 13 Keçilioğlu Usta Ahmed 100
176 13 Çalıkoğlu Ali 100
177 13 Karabaş Mehmed 100
178 13 Öksüz Hüseyin 100
179 13 Hacı Hasan oğlu Hüseyin 100
180 14 Hacı Hasan oğlu Mustafa 50
181 14 Conguloğlu Hasan 50
182 14 Çiloğlu Mehmed 50
183 14 Keloğlan Mehmed 50
184 14 Öksüz bekârı Ahmed 50
185 14 Yenişehirli Çalıkoğlu Ali 50
186 15 Sağır Ali 20

11 Kasım 2012 Pazar

TÜRKÜ ÇAĞIRAN KATİP ADAYI HAFIZ MEHMED’İN MEKTUBU

Sinan ÇULUK 


Rumeli’nde Manastır-Preveze civarında görevli bir devletlinin yanında kâtiplik hizmetinde bulunan Hafız Mehmed’in, Manastır şehrinde Yeni Hamam yakınında Katip Mustafa Efendi'nin evine, kızkardeşi Degeşhano’ya [böyle okunuyor] yazdığı mektubu bizlere yeni bakış açıları getirecek değerdedir. Öncelikle Rumeli’nde kendi çevrelerinde gayet sade ve güzel bir Türkçe kullanıldığı belli oluyor. Hizmetinde bulunulan Paşa’nın “more” hitabını kullanması onun Arnavut olduğunu akla getiriyor. Eğer öyleyse ortak bir değer olarak yaşatılan türkülerden haz aldığını anlıyoruz. 

Mektuba, arşiv tasnif heyetince (Hicri 1220: Miladi 1805-1806) tarihi tahmini olarak verilmiştir. Bu yıllara ait olması halinde 1797’de isyan eden meşhur Vidinli asi Pazvantoğlu’na türkü yakıldığını ve bir devlet görevlisinin bu türküyü konağında çekinmeden söylettirdiğini görüyoruz. Baba Paşa Türküsü, Pazvantoğlu Türküsü ve Sultan Selim Türküsü gibi türkü repertuarımızın bu devirden tespit edilebilen üç türküsünün kayda geçirilmesi açısından da bu mektup önem kazanmaktadır.

Aşağıda, bürokrasinin en alt kademelerinde yetişmekte olan bir müptedinin duygularını aktaran, elkap kısımları dikkate alınmazsa Türkçesi itibariyle gayet sade olan mektubunun çevriyazısını sunuyorum.

Saadetli mezid-i re’fetli hemşirem Degeşhano Hazretleri

Hemâre karîn-i Tevfik-i Bari ve rehîn-i vikâye-i Kird-gârî olmanız da‘avâtiyle inhâ-i muhibbânemizdir ki: 

Eğer hal-i ahvâlimden su’âl-i şerîf buyurulur ise efendimiz Preveze’ye azimet eyledi. Bizleri yukarıda kendi odalarında koydu ve üzerimize vekîl olan Abdullah Gavas [Kavas] cümle efendimizin odalarının anahtarlarını bizlere verdi ve evine vardığı vakit yerine vekil beni kor ve efendimizin ne kadar köleleri büyük ve küçük nazarlı ve nazarsız cümlesi ve sair çocukları bizleri büyük bilüp bizlere gayet itaat ederler. Sıcağ sudan sovuk suya elimi koydurmazlar. Ve efendimiz bir gece haremden çıkarken ben ilahi söylerdim. İşitmiş efendimiz. 

-Kimdir o ilahi çağıran.
-Efendim Ali Hoca’nın oğlu.
-Varın çağırın gelsün buraya.

Vardım, bir ilâhi ve Baba Paşa’nın türküsünü ve Pazvandoğlu’nun türküsünü ve Sultan Selim’in türküsünü, bunları çağırdım. Gayet haz eyledi.

-More, çalgı bilirsin?
-Hayır efendim, bilmem.
-Öğrenesin more.
-Efendim kitâbete hevesim var.
-Gene git Divan Efendisi ilen yazını yaz.

Bizlere İslambol’dan gelmiş idi bir şarkı efendimize. Sade gümüş sedef ? yüz elli guruş eder. Üç mahda efendimiz Preveze’den gelince Âşık Ömer kadar hükm eyledik. Öyle öğrendim. Şimdi efendimiz Preveze’den geldi velâkin bundan mukaddemce sizlere bir mektup yolladım ve İbrahim Bayraktar’ın Ali’ye de bir mektup yolladım. Bizlere bir mikdar türkü yollasın. Tahrir eyleyesün, sizlere versün bizlere yollasanız. Bir haber zuhur eylemedi. Ve gündüz giderim divan efendisi tesvid ilen bizlere buyuruldu, kaime tesvidleri verir, ben yazarım, yollarım. İnşallahu Teâlâ duanız berekâtıyla kâtip zümresine kaydoluruz. Bu defa ahval-i garibi takrir siyakında işbu şukka tahrir olundu. Bi-Mennihi-Teâlâ hatır-ı şerifden ve duanızdan ihraç etmeyüp peyderpey tahrir-i muhabbet-ayâtlarıyla mesrûr buyurmanız niyazımdır.
Bende
Şerif Hafız Mehmed

[derkenar]
Ol tarafda dayım Ali Molla’ya derûn-ı hulûs üzere mahsus aşk-ı niyâz ederim ve ehli Nur valideme mahsus aşk-ı niyaz ederim ve mahdumu Narzif Hafız’a mahsus aşk-ı niyaz ederim. Allahu Teala hayırlı umurlar nasib müyesser eyleye âmin.







TÜRK SİYASI TARİHİNİN (bugün belgesi mevcut olan) İLK MUHTIRASI

Sinan ÇULUK



Sevgili dostum Fikret Sarıcaoğlu'nun, Temmuz 2000 tarihli Popüler Tarih Dergisi'nin 2. sayısında yayınladığı belgeyi, bugünlerde yeniden hatırlamak üzere ben de mükerreren neşrediyorum.
..
Padişaha olağanüstü sert ve yukarıdan olan üslubun, 6 sene süren Osmanlı-Rus Savaşı'nın toplum üzerindeki tahribatının bir yansıması olarak görülmesi gerektiğine inanıyorum. Buradaki Abdülhamid, Sultan Birinci Abdülhamid olup, 1774-1789 yılları arasında saltanat sürmüştür.

Bize adı Osmanlıca diye yutturulan o devirdeki lisanımızın da bal gibi Türkçe olduğunu bir kez daha dikkatlerinize arz ediyorum...
 ---
"Sultan Abdülhamid
Bizim takatimiz kalmadı.
Aklın başına gelmiyor. Gördün ki Yusuf Paşa işi göremedi.
Niçin bu ana dek sözüne aldanıp memleketleri kâfire verdin.
Ümmet-i Muhammed’i dağlar başında açlık susuzluktan kırdın.
Senin vezirin, şeyhülislamın, kaymakamın Müslüman değildir.
Sana doğru haber vermiyorlar. Sefer fetih olmaz.
Bundan böyle asker gerek, akçe eriştiremezsin.
Hemen bir gün akdem ortalığı tebdil edip seferin sulhüne mübaşeret edesin, sancağı askeri içeri getiresin.
Vallahi sonra pişman olursun. Yusuf Paşa işi göremez, zararı sana dokunur.
Yetişir aldandığın, yetişir maskaralık eylediğin.
Mabeyncilerle devlet işi görülmez. Bir Müslüman paşaya mühür veresin.
Sulhün ucuna yapışasın. Vallahi bu seferin sonu çıkmaz.
Sonra işi sana dayarız.
Müceddit veziri, şeyhülislamı istemeyüz.
Ortalığı tebdil edesin.
Ümmet-i Muhammed’e yazık oldu. Nice beri gaflettesin.
Bu kâğıdın sahibi Ocaklı.
Bu kâğıdı sana göstermeyen karısı boş, kendi kâfir.
Görüp işine nizam veresin.
Gün vakit kalmadı.
Bundan aklın başına gelmezse artık biz işimizi görelim"

MEŞHUR REDHOUSE SÖZLÜĞÜNÜN YAZARI JAMES REDHOUSE HAKKINDA BİR TAHKİKAT RAPORU

Sinan ÇULUK



Redhouse aslında ateist iken Türkiye'de Müslüman gibi görünmüş, bizimkiler de bunu bildikleri halde hizmet almaya devam etmişler. Sözlüğünü biz bugün nasıl beğeniyorsak eskiler de demek ki öyleydi.

Bu belgede de dedelerimiz konuştukları lisana Osmanlıca yerine Türkçe diyorlar. 1839 yıllarına tahminen tarihlenen bir belge.
 
Belge Metni:

Devletlü Atufetlü Re’fetlü Seniyyü’l-Himem Me‘âlî-şiyem Efendim Hazretleri
Mabeyn-i Hümayun-ı Füyûzât-meşhûn-ı Hazret-i Padişahi’ye İngilterelü Mütercim Redhavs’a dair takdim olunan tezkire-i acizinin rahe-res-i ihtiram olan cevab-ı alisi olup takımıyla melfufen meb’ûs-ı savb-ı vâlâları kılınan tezkire-i aliyye mufâd-ı münîfi üzere mersûmun keyfiyet ve ahvâli tedkîk ve Barutçubaşı Avanes tarafından dahi tahkik buyurularak sûret-i hâlin savb-ı senâveriye iş‘âr ve tenmîk buyurulması ve irade-i seniyye ve melfûf olan evrakın dahi iâdesi hususuna himem-i atûfîleri derkâr buyurulmak mütemennâ-yı hulûs-verîdir efendim.

Atebe-i Ulyâ-yı Âsafânelerine marûz-ı çâker-i kemîneleridir ki.
Enâmil-zîb-i ta‘zîm ve ibcâl olan işbu tezkire-i âsafâneleri me’âli ve irade-i seniyye-i Hazret-i Şehen-şâhî keyfiyatı karin-i iz’an-ı çakerânem olup mersûm Redhavs İngilterelü olarak mukaddema Dersaadet’e gelmiş ve Frenklerin bazıları hiçbir din ile mütedeyyin olmayarak her nereye varırlar ise ol mahallin usulüne iktiza edegeldiklerinden ve bu dahi bu takımdan olduğundan Dersaadet’de bulunduğu hengâmda ehl-i İslam sûretinde görünmüş ve badehu Rusya memâlikine ve oradan memleketi olan Londra’ya azimet etmiş olduğu çakerlerinin sefaret memuriyetiyle Londra’ya azimet-i bendegânemde işidilmiş idüğü ve mersum elsine-i müteaddide ve fenn-i hendeseye âşinâ bir adam olarak Fransa ve İngiltere ve Türkçe lisanlarında bir lügat dahi yapmış olması ve oralarda Türkçe bilir adamın nadir bulunması cihetiyle tahsil-i fünûn zımnında Londra’da bulunan bendelerinin muallimliği hidmetine tayin olunmuş ve umur-ı memuresinde hüsn-i hidmet ile mumaileyhim bendeleri kendisinden hayli müteneffi‘ olmuş ve şimdilik orada bir işi kalmadığından bir hidmet-i münasibede istihdam olunmak emel ve arzusuyla bu tarafa gelmiş ve mersûmun terceme-i hâlinin bu vechile olduğunu Barutçubaşı Avanes kulları dahi ifade eylemiş idüğü malum-ı fehâmet-melzûm-ı Âsafîleri buyuruldukda ol babda ve her halde emr u ferman hazret-i veliyyül emr efendimizindir.