8 Temmuz 2019 Pazartesi

PENÇE



Tepedelenli Ali Paşa'nın pençesi. "Ali Mutasarrıf-ı Liva-i Yanya ve Tırhala" ibareli



SANATLI BİR MÜHÜR

Sanatlı bir mühür

Reisülküttab Mehmed Vesim Efendi'nin mührü. "İde Muhammed Vesim kârını zer u sîm" olarak okunması isabetli olur.


ŞEYH UÇMAZ MÜRİT UÇURUR

Osmanlı döneminde halk arasındaki fısıltı gazetesi haberleri merkezi yönetim tarafından merak edilir ve jurnal memurları vasıtasıyla bu haberler merkeze ulaştırılır ve orada değerlendirilirdi. Buna benzer bir uygulamanın Cumhuriyet devrinde de devam ettiği, halk arasından her vasıta ile istihbarat toplandığı bilinmektedir. Aşağıdaki örnekte olduğu gibi akıllara zarar bazı hikayeler de bu belgelerde dile gelmektedir.

BAB-I DEFTERİ


Osmanlı üç kıtaya hükmettiği devirlerde bürokrasiyi en hızlı ve verimli şekilde işletmesiyle diğer dünya devletlerinden açık ara ayrılır. Ülkemizi seyahat eden seyyahların ve burada görevli ecnebi elçilerin, kendi ülkelerindeki düzen ile mukayese ederek Osmanlıyı göklere çıkaran, kendi ülkelerini yerin dibine batıran seyahatname ve raporları ortadadır. Her devirde devlet ve toplum arasındaki bürokrasi genellikle halkın menfaatine iş görmeyi birinci vazifeleri addetmiştir. Rüşvet ve menfaat çarkı elbette ki bazı dönemlerde yayılmış ve akıl sahipleri sistemin sekteye uğramasına fırsat vermeden düzeni asli hüviyetine döndürmüşlerdir.

Babıali döneminde merkezi bürokrasi ana gövde olarak Bab-ı Asafi ve Bab-ı Defteri diye ikiye ayrılır. Bab-ı Asafi-Sadrazam yani bugünkü başbakan ve Divan-ı Hümayun kalemlerini, Bab-ı Defteri ise Defterdar yani bugünkü Maliye Bakanı ve kalemlerini temsil eder. Hızlı, etkili ve işlevsel bir bürokrasi ile devrine göre en içinden çıkılmaz meseleleri pratik çözümlere kavuşturmuşlardır. Personel sayısı ve iş hacmi itibarıyla Bab-ı Defteri, Bab-ı Asafi’nin en az 6-7 katı büyüklüktedir. İnsan gücüne dayalı zamanların kamu sektörü üç kıtaya yayılmış bir devleti bugüne nazaran bir avuç personel ile idare ediyordu.

Defterdarın nezaretinde yürütülen işlerin görüldüğü mekanı 18. yüzyılda tasvir eden bir gravür bugün elimizdedir. İş odaklı ve sadeliğin doruklarındaki bu büroyu tasvir eden gravürü takdim ediyorum.




ERMENİCE BİLEN KÜRT HAFİYE İSTİHDAMI


Bihi

Bab-ı Ali
Daire-i Umur-ı Dahiliye
Mektubî Kalemi
Aded
944

Huzur-ı Alî-i Hazret-i Sadaretpenâhîye

Maruz-ı Çâker-i Kemineleridir ki
Sinekli’de şimendüfer amelesi çavuşlarından bir Kürdün Ermeni lisanına aşina olmağla beraber kendisi de Ermeniden pek de fark edilmediğinden merkumun Silivri’ye celbiyle ve bir iş aramak vesilesiyle Silivri’deki Ermenilerin arasında düşüp kalkmak ve bir iş bulur ise sıfatını hissettirmemek için çalışmak üzre üç yüz guruş maaşla hafiyelikde istihdamı Silivri Kaymakamlığı’ndan bildirildiğinden bahisle istifsar-ı muameleyi ve ol babda bazı ifadeyi havi Çatalca Mutasarrıflığı’ndan tevarüd eden 17 Mayıs sene 310 tarih ve elli üç numerolu tahrirat leffen takdim kılınmış olmağın suret-i iş’ara nazaran iktizasının ifa ve emr u inbası merhûn-ı müsaade-i aliyye-i cenab-ı Sadaretpenâhîleridir. Ol babda emr u ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir.

Fî 8 Zilhicce sene 31 ve Fî 31 Mayıs sene 310 [12 Haziran 194]

Nazır-ı Umur-ı Dahiliye
bende
Rifat [İmza]