Bir sancağın müftüsü ve aynı zamanda bir medresenin müderrisi olduğu halde, başına geçtiği çete ile birlikte halka musallat olan ve aleni eşkıyalık ettiği için azledilen birinin sürgün edilmesi için 1706 yılında gönderilmiş bir fermanda "zalemeye muîn ve mazluma mühîn olduğu" ibaresiyle karşılaştım. Benzeri olaylara dair başka fermanlarda rastlamadığım bu ibare çok ilgimi çekti. Aslında ne güzel anlatıyor. Adaletli olmak insan olmanın şartlarındandır elbette ama bir kamu görevlisi için olmazsa olmazdır. Devletten aldığı yetkiyi "hukukun üstünlüğü" yolunda kullanmayıp, zalime yardımcı olup mazlumu aşağılayıp hakaret eden kişilerin teşhisi yolunda çok haklı ve isabetli bir formül. Cezası da sürgün hatta kalebent olmalı.
tarih yazıları - sinan çuluk
22 Şubat 2024 Perşembe
TÜRKLERİN MİLLİ OYUNLARINA NE OLMUŞTU
OSMANLI HARFLERİYLE OKUYAMADIK, LATİN HARFLERİYLE YAZIN OKUYALIM
19 Şubat 2024 Pazartesi
CEMAL PAŞA’NIN ÜSKÜDAR’DA ENTARİ YASAĞI
10 Şubat 2024 Cumartesi
DÖNME VEYA DEVŞİRME OLMAK DA ZOR ZANAAT
Osmanlının başına gelen her kötülüğün sebebini devşirmelere, dönmelere, Yahudilere yıkanların haddi hesabı yoktur. Günümüzde bir seviye daha atlayan bu güruh, artık sadece dönmelerle, devşirmelerle uğraşmıyor, kafasındaki ilkel politikaya uymayan öz be öz Türkleri bile devşirme ve dönme olarak nitelendiriyor. Oysa Kanuni devrinde Anadolu’yu gezmiş ve seyahat anılarını günlük halinde toplamış bir seyyah olan Hans Dernschwam’ın bugünkü görüşün tam aksine tespitleri bulunuyor.
GAZAVÂT-I HAYREDDİN PAŞA
İKİYAPRAKLIZADE
İbnülemin yazmaları arasında "İkiyapraklızade Seyyid Mehmed Nesib Divanı" adlı bir eser gördüm. Divanın adını da İbnülemin kendi hattıyla iç kapak sayfasına yazmış. Nesib Efendi'nin lakabını ilk okuduğumda yüzümde ister istemez mütebessim bir çehre oluştu. Kimmiş bu İkiyapraklı diye bir gugıllayalım dedim ama adamın adını herkes "İkibayraklı" diye yazmaya özen göstermiş. Kim bilir, "yaprağım" diye seslenenler olmasın diye mi bu gayretkeşlik. Öylesine bir lakapmış işte.
AYASOFYA FOTOĞRAFI
İNSAN SURETLİ HAT LEVHASI
İslam'ın büyük bir çoğunluk tarafından kabul edilen yorumlarına göre resim ve heykel haramdır. Fetvalara, fıkıh kitaplarına, ilimlerin tasnifiyle ilgili eserlere göre bu böyledir ancak şimdilerde yok şöyledir, yok böyledir diyerek fotoğrafa dair serbestlik içeren cılız yorumlara bile suyun başını tutan ulemadan ciddi itirazlar gelmektedir. Heykel bahsine hiç girmiyorum, o konuda fotoğraftan, resimden daha katı ve hırçın oldukları herkesin malumudur. Buna rağmen resim haram diyenlerin neredeyse hepsi, saniyede 30 kare fotoğrafın oynatılmasıyla elde edilen video filmleri çekerek, çektirerek, bu videolarda bile resim haramdır demeye devam ediyorlar. Eskiler de içlerinden coşup, taşan sanat aşkını teskin edebilmek için bulabildikleri her çareyle bu yasaklara rağmen bir şeyler yapmaya, üretmeye çalışmışlar. Kimi nakkaş olup nakşetmiş (minyatür), kimisi hattat olup hat ile resim çizmiş. Hattatların amentü kayığı, leylek tasviri içeren birçok eseri mevcuttur. Bir de Hurufilik itikadıyla karışık "surat" tasvirleri vardır ki bunlar başlı başına bir ekoldür. Bir yazmada böyle bir hat eserine rastlayınca paylaşmadan edemedim. Hattatın biri, ruhunu teskin edebilmek uğruna "Ya Kadıye'l-Hacat" duasını insan suretine büründürdüğü gibi adamın alnının tepesine de Rumî-Barok karışımı motiflerden saç ekmeyi ihmal etmemiş.
PERTEV PAŞA'NIN HÜZÜNLÜ PETERSBURG MACERASI
28 Ocak 2024 Pazar
BALYEMEZ – ALİ KURNA
“Cümleye Yâ Hû”
MÜTEKABİLİYET