11 Kasım 2012 Pazar

TÜRKÜ ÇAĞIRAN KATİP ADAYI HAFIZ MEHMED’İN MEKTUBU

Sinan ÇULUK 


Rumeli’nde Manastır-Preveze civarında görevli bir devletlinin yanında kâtiplik hizmetinde bulunan Hafız Mehmed’in, Manastır şehrinde Yeni Hamam yakınında Katip Mustafa Efendi'nin evine, kızkardeşi Degeşhano’ya [böyle okunuyor] yazdığı mektubu bizlere yeni bakış açıları getirecek değerdedir. Öncelikle Rumeli’nde kendi çevrelerinde gayet sade ve güzel bir Türkçe kullanıldığı belli oluyor. Hizmetinde bulunulan Paşa’nın “more” hitabını kullanması onun Arnavut olduğunu akla getiriyor. Eğer öyleyse ortak bir değer olarak yaşatılan türkülerden haz aldığını anlıyoruz. 

Mektuba, arşiv tasnif heyetince (Hicri 1220: Miladi 1805-1806) tarihi tahmini olarak verilmiştir. Bu yıllara ait olması halinde 1797’de isyan eden meşhur Vidinli asi Pazvantoğlu’na türkü yakıldığını ve bir devlet görevlisinin bu türküyü konağında çekinmeden söylettirdiğini görüyoruz. Baba Paşa Türküsü, Pazvantoğlu Türküsü ve Sultan Selim Türküsü gibi türkü repertuarımızın bu devirden tespit edilebilen üç türküsünün kayda geçirilmesi açısından da bu mektup önem kazanmaktadır.

Aşağıda, bürokrasinin en alt kademelerinde yetişmekte olan bir müptedinin duygularını aktaran, elkap kısımları dikkate alınmazsa Türkçesi itibariyle gayet sade olan mektubunun çevriyazısını sunuyorum.

Saadetli mezid-i re’fetli hemşirem Degeşhano Hazretleri

Hemâre karîn-i Tevfik-i Bari ve rehîn-i vikâye-i Kird-gârî olmanız da‘avâtiyle inhâ-i muhibbânemizdir ki: 

Eğer hal-i ahvâlimden su’âl-i şerîf buyurulur ise efendimiz Preveze’ye azimet eyledi. Bizleri yukarıda kendi odalarında koydu ve üzerimize vekîl olan Abdullah Gavas [Kavas] cümle efendimizin odalarının anahtarlarını bizlere verdi ve evine vardığı vakit yerine vekil beni kor ve efendimizin ne kadar köleleri büyük ve küçük nazarlı ve nazarsız cümlesi ve sair çocukları bizleri büyük bilüp bizlere gayet itaat ederler. Sıcağ sudan sovuk suya elimi koydurmazlar. Ve efendimiz bir gece haremden çıkarken ben ilahi söylerdim. İşitmiş efendimiz. 

-Kimdir o ilahi çağıran.
-Efendim Ali Hoca’nın oğlu.
-Varın çağırın gelsün buraya.

Vardım, bir ilâhi ve Baba Paşa’nın türküsünü ve Pazvandoğlu’nun türküsünü ve Sultan Selim’in türküsünü, bunları çağırdım. Gayet haz eyledi.

-More, çalgı bilirsin?
-Hayır efendim, bilmem.
-Öğrenesin more.
-Efendim kitâbete hevesim var.
-Gene git Divan Efendisi ilen yazını yaz.

Bizlere İslambol’dan gelmiş idi bir şarkı efendimize. Sade gümüş sedef ? yüz elli guruş eder. Üç mahda efendimiz Preveze’den gelince Âşık Ömer kadar hükm eyledik. Öyle öğrendim. Şimdi efendimiz Preveze’den geldi velâkin bundan mukaddemce sizlere bir mektup yolladım ve İbrahim Bayraktar’ın Ali’ye de bir mektup yolladım. Bizlere bir mikdar türkü yollasın. Tahrir eyleyesün, sizlere versün bizlere yollasanız. Bir haber zuhur eylemedi. Ve gündüz giderim divan efendisi tesvid ilen bizlere buyuruldu, kaime tesvidleri verir, ben yazarım, yollarım. İnşallahu Teâlâ duanız berekâtıyla kâtip zümresine kaydoluruz. Bu defa ahval-i garibi takrir siyakında işbu şukka tahrir olundu. Bi-Mennihi-Teâlâ hatır-ı şerifden ve duanızdan ihraç etmeyüp peyderpey tahrir-i muhabbet-ayâtlarıyla mesrûr buyurmanız niyazımdır.
Bende
Şerif Hafız Mehmed

[derkenar]
Ol tarafda dayım Ali Molla’ya derûn-ı hulûs üzere mahsus aşk-ı niyâz ederim ve ehli Nur valideme mahsus aşk-ı niyaz ederim ve mahdumu Narzif Hafız’a mahsus aşk-ı niyaz ederim. Allahu Teala hayırlı umurlar nasib müyesser eyleye âmin.







Hiç yorum yok: