Sinan ÇULUK
On dokuzuncu yüzyılda Batı ve emperyalist
dünyanın tazyiki altında bunalan Osmanlı, ülkesinde yapılması elzem olan
ıslahatların batının zorlamasıyla yapılmadığı görüntüsünü verebilmek için,
ricâl ve erkân-ı devletin fikirlerine sıklıkla müracaat eder olmuştur. Bu
meyanda Anadolu Islahat Komisyonu ve müfettişlikleri kurulurken, yeni organize
edilen Hamidiye Alayları teşkilatı da bilhassa Vilayat-ı Sitte için önem arz
ediyordu. Erkân-ı devletin sunduğu layihalar da bu manada uygulanacak
politikalara bir yön tayin ediyordu. Bilhassa Sultan İkinci Abdülhamid'in
Yıldız Sarayı'nda oluşturduğu yönetim mekanizması, devletin icraatlarını Bab-ı
Ali'den de etkin bir biçimde, mahalli sivil otoriteler yanında, taşra bürokratlarının
talep ve tespitleri doğrultusunda hazırladıkları raporları da dikkate alarak
gerçekleştiriyordu.
Bu raporlardan biri de Reşkotan Aşireti ve
civarındaki bölgelerin ıslahatına memur edilen Salih Safi Paşa tarafından
hazırlanmıştır. Yaver-i Ekrem ve Umum Rumeli Kumandanı Derviş Paşa'ya
gönderilen ve günümüzde Osmanlı Arşivi Yıldız Perakende Evrakı Fonu'nda bulunan
Kasım-Aralık 1890 tarihli bu rapor, ekinde mevcut harita ile birlikte
Sason-Siirt-Bitlis civarındaki aşiretler, madenler ve coğrafi mevkilere dair
önemli bilgiler içermektedir. Bilhassa Sason Ermenileri ile mahalli Arap halkı
arasındaki tapu ve arazi meselesine dair malumatın, Sason isyanından öncesine
ait olması önemlidir. Kürtlerin, idarecilerin adil ve cebini doldurmaya niyetli
olmayanlarını görünce ıslahata rıza gösterdikleri, aslında devlete bağlı
oldukları gibi tespitleri dikkate değer. Günümüzde de süregelen sorunların o
devirdeki farklı ve benzer yanları ile çözüm yöntemlerine dair gözden
kaçırılmaması gereken bu raporu, üslûp özelliklerini korumaya çalışarak,
günümüz Türkçesi ile sunuyoruz.
REŞKOTAN ISLAHATI RAPORU[i]
Siirt mutasarrıflığında bulunduğum esnada[ii] Bitlis
Vilayeti’nde iskân edilmiş bütün aşiretler içinde en vahşisi olup defalarca
ıslahat fırkalarını püskürtüp girişimleri sonuçsuz bırakmış ve etraftaki
aşiretler ve Kürtlerin hepsini yıldırmış olan Reşkotan aşiretinin ıslahı için
emir verildi. Bendeniz de memur oldum. İki yüz on asker, iki dağ topu ve bir
bölük süvari mevcuduyla Reşkotan’ın ortasına varıldı. Âdetleri uyarınca
kadınlar ve çocuklarla, malları ve hayvanlarını evlerinde bırakıp, kendileri
firar ederek gizlenmişlerdi. Gelen aracılarla konuşuldu. Devletin bu harekâtı
yapmaktaki gayesinin aşiretin malına el koymak olmayıp, edepsizleri terbiye
etmek ve zayıflarla suçsuzları kötülerin elinden kurtarmak olduğu anlatıldı. Bu
aşiretin namusluları iki güne kadar gelip itaat etmedikleri takdirde
hanelerinde bıraktıkları çocuk ve kadınların, mal ve hayvanlarıyla beraber
kocaları ve akrabaları yanına gitmeleri için zor kullanılacağı cevabı ile
aracılar geri gönderildiler.
Ertesi günü ehl-i ırz takımı gelip
kayıtsız-şartsız teslim ve gizlenen ağalar ile eşkıyanın ele geçirilmesinde
hizmet ve yardım eylediler ki aşiret ağalarının cümlesi dâhil olmak üzere yüz
otuz cani ve katil ile yol kesen soyguncu bir damla kan dökülmeksizin
yakalandılar. Hepsinin malları mahfuz kaldı. Aşiretin ortasında Hamidiye
isminde, halkın yardım paralarıyla Ordu-yı Hümayun’dan gelen resim (plan) ve kurmay
subaylarının nezaretiyle bir tabur alır mükemmel kışla yapıldı. Aşiretin
eşkıyalık defterine az zaman içinde son çizgisi çekildi. Öyle ki bugün Reşkotan
aşireti itaatkâr halkın birincilerinden sayılıyor. İşte aşiretler ve Kürtler,
Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’ye sadakat ve itaat ile bağlılıkları yanında
hakikaten adalet istediklerini fiilen gösterdiler.
Bohtan kıt´asının idaresini ihlal eden
Batvan ve Dudiran aşiretlerinin de inzibat dairesi içine alınmalarının
çaresinin, meskûn bulundukları Deyr-i Göl nahiyesinin Diyarbakır'dan ayrılarak
Siirt’e bağlanması olduğu anlaşılıp arz edildi ve iradesi alınıp gereği
yapıldıktan sonra düşmanlık ortadan kaldırıldı. Deyr-i Göl nahiyesi ilk önce
Bedirhan Paşa’nın merkezi ve gayet mamur bir yer olduğu, bir boğaz ile sınırlı
Cemkari Yaylası’nın ve doğru tabir ile Bohtan kıt´asının hâkim noktasında
bulunduğu cihetle Eruh kaymakamlığının işbu Deyr-i Göl’e nakliyle, ahalinin
yardımlarıyla hükümet konağı inşası taahhüt olundu. İşbu taahhüt o zaman
vilayete arz edildiği cihetle orada bir hükümet konağıyla bir de kışla inşa
edilirse sağlanacak güvenli ortamın, Deyr-i Göl nahiyesinin geniş arazilerinin
celp edeceği rağbet sebebiyle ziraat faaliyetlerini ve gelirleri arttıracağı
şüphesizdir. Yaz mevsiminde oraya ilticaya mecbur olan aşiretlerin vergi
vermeksizin beraber getirdikleri sürülerden kolaylıkla tahsil olunacak vergiden
ve Cemkari’de olup yararlanılamayan tuzlaların inzibat altına alınıp
açılmalarından, senede en az on bin lira fazla gelir elde edileceği gibi
bölgenin karışıklıktan kurtarılmış olacağı delil gerektirmez.
Adeta yabancı halinde kalıp ahvali
bilinmeyen Sason halkının düşüncelerini anlamak ve mevkileri görüp öğrenmek
için sekiz jandarma askeri ile dağlık bölgenin merkezi olan Kabilcevz’e
gidildi. Nahiyelerin reisleri ile konuşuldu ve içlerinde yirmi beş gün
kalınarak her tarafı gezilip görüldü. Bu büyük dağlık bölgenin esaslı olarak
ıslahına bakılmadığı ve ahalisinin İslam'dan olmasına rağmen İslamlıklarının
bir kuru isimden ibaret olduğu görüldü. Özellikle içlerinde Malaşigo, Bedri,
Asi ve Celali nahiyeleri halkı[iii], kendilerince
aziz bildikleri ve İsmail Hakkı Paşa hazretlerinin kırdırdığı taşın yerine
yirmi ve daha ziyade para bırakmakla nikâhlarını kıymakta ve eşlerini boşayıp
diğer bir hanımla evlenmektedirler. İçlerinde sünnet olan yoktur. Aralarına
hoca gitse kovarak kabul etmezler. Bunlar dağdan çıkıp bir yere
gitmediklerinden ve kimse ile karışıp görüşmediklerinden dünyadan
habersizdirler. Sason’daki eski manastırı uğurlu bilmekte ve birçok işlerinde
manastır papazının nasihatlerine uygun hareketle adeta Ermenilere benzemekte ve
çok yaşamak için evlatlarına Ermeni ismi takmaktadırlar. Tamamına yakını
başlarında Ermeni takkeli ve giydikleri elbise ise Ermeni elbisesidir. Bunların
lisanları Arapça ve sonradan öğrendikleri Ermenice olup, Kürtçe hemen nadir bilirler.
Bunların evlâd-ı fatihândan ve bu havali ahalisini İslam’a dâhil edenlerin
evlâdından oldukları, bazılarının ellerinde görülen berat ve fermanlarda
Abbasi’lerden oldukları anlaşılmıştır. Şimdi ise bu hale girmeleri cidden daha
büyük üzüntü sebebidir. Bu hal devam ederse git gide İslamiyet’ten eser kalmaz.
En ziyade dikkat çeken hal ise bundan
önceki umumi sayım sırasında dağda da emlak sayımı olduğu vakit
gerçekleşmiştir. Şöyle ki; İslam ahali vergi vermemek için sayıma rıza
göstermediklerinden, Ermeniler aşiret ağalarını bir şekilde ikna etmişler ve
olurlarını almışlardır. Ermeniler ağaların yüzüne gülüp bağlılıklarını
bildirerek kendileri zaten aşiret ağalarının köleleri olduklarını belirtmiş,
sayım için verilecek vergi ve masrafı kendilerinin ödeyeceklerini beyan
etmişlerdir. Ağalar da Ermenileri vekil edip yazdırmış, fakat İslam'dan vergi
alınmamak için emlak ve arazinin Hıristiyanların olduğuna dair beyanname verip,
hemen tamamına yakını yani yazılan miktarı Ermeniler üzerine kayıt düşürülmüş
ve tapu senetleri dahi Ermeniler namına verilmiştir. Ermeniler fırsat bulunca
davaya kalkışıp, Müslümanları mülk ve araziden mahrum bırakmak ve âlemin
nazarında kendilerini haklı çıkarmanın peşindedir. Müslümanların bu işten
haberdar olmaları halinde Ermenilerin tamamını dağdan kovma veya yok etmeye
kalkışmaları sakıncası mevcuttur.
Bu sebeplerden dolayı Siirt’te ve
sonraları Muş’ta bulunduğum sırada Sason’un ıslahı gerektiğini vilayete arz ve
vilayet de Bab-ı Ali’den izin istemiş ve ıslahat emri alınmış ise de Ordu-yu
Hümayun’ca bu gibi harekâta ve asker sevkiyatına müsait zaman olmadığı cevabı
alınmıştır. O vakit vali bulunan Arif Paşa hazretlerinin gayreti, o büyük
toprak parçasını devlete kazandırmak için asayiş zamanını beklemeye mani oldu.
İki bölük asker ile beni de beraber alıp Kabilcevz’e gidildi. Dağdaki aşiret
reisleri gelip bağlılık bildirmekle öteden beri vermedikleri vergileri vermek
için acele ettiler. Bunlara din telkin etmek ve korkularını cehalet uçurumundan
kurtarmak için uygun yerlerde ileride genelge olunmak üzere şimdilik
Kabilcevz’e bir cami-i şerif ve bir de sıbyan mektebi inşa ve ikmali ile vergi
tahsilâtının arkasını almak, halkın güvenini kazanarak tasarlanan ıslahatı
tamamlamak için gereken talimatı vererek vali yerine döndü. İmam ve muallim
tedarik olunarak beş vakit namaza başladıkları gibi, çocukları da okumağa ve
cenazelerini pek uzak mahallerden getirip imamlara yıkatıp, cami civarına defn
etmeğe başladılar. Dağ halkı üç yüz bin kuruşa yakın vergiyi düşünmeden
ödediler. Yapılacak hükümet dairesiyle kışla, camiler ve mektepler için nakden
ve fiilen yardıma hazır bulunduklarını garanti ve taahhüdü havi mazbata
verdiler. Artık dağ bölgesinde tasarlanan ıslahatın kolaylıkla yürütüldüğüne
kanaat geldi, bir engel ve zorluk kalmadığına emniyet hâsıl oldu. O konudaki
arzımın cevabî emri alınmamış ve inşaat mevsiminin geçmiş olması yüzünden lazım
gelen ıslahatın ve hükümet dairesiyle kışla, cami ve mekteplerin inşaatı
ilkbahara ertelenerek dönülmüş, kısa süre sonra da oradaki görevden ayrılmam
vuku´ bulmuştur.
O sırada Ermenilerin sayımdaki
niyetlerinin anlaşılmasına sebep olmayacak şekilde başkalarının üzerine kayıtlı
tapu senetleri asıl sahipleri isimlerine kaydedilip, yeni senetlerin
düzenlenmesi ve bazı yanlış yazılan tapu senetlerinin iptali gerek aşiret
ağalarına, Hıristiyanlara ve gerek kaymakam ile mahalli heyetlere tavsiye ve
bir takımı da tashih edilmiş idi.
Hasenanlı aşiretinin Kıstarik ve Necar ve
mücavir halkın mallarını yağmaladıklarına dair şikâyetler gelmeye devam
ettiğinden yeni görev yerim Muş’a giderken merkeze uğramaksızın doğruca
Hasenanlı aşiretine varıldı. Aşiret halkı gelip bağlılık bildirdi ve yetmiş beş
şaki ve edepsizi teslim ettiler. Bunlar da sancak merkezine gönderilerek
mahkemeye yollandı. Gasp edilen mallar geri alınarak sahiplerine verildi. Nüfus
sayımı ile askerlik kurası tespiti de icra edildi. Aşiretler ve Kürtlerin
cümlesi devletin sadık tebaası olduklarından ciddi ıslahat murad olunduğunu
görür ve ıslahat memurunun gözünde şahsi menfaat olmadığını ve maksadın adaleti
yerine getirmek olduğunu anlarlarsa, kendi elleriyle istenen şahısları tutup
ıslahat memuruna teslim eder ve bağlı kalır. Her bir emir hükmüne cân-ı
gönülden rıza gösterip kabulde tereddüt etmezler. Bu hale bakıldığında zor
sayılan ve büyük tedbirlere bağlı görülen ıslahatın, elde kuvvet bulundurmakla
beraber, adaletin hakikaten tesis edildiği zaman gayet kolaylıkla yürütüleceği
şüphesizdir.
Bu icraat üzerine Malazgirt ve Bulanık
kazaları ahalisi Malazgird kalesinde bir alay süvari alır kışlanın halkın
yardımı ile inşasına hazır olduklarını umumi mazbatalar ile bildirdiler.
Buralarını arzdan maksadım Kürtler ve aşiretlerin devlete sadık ve her
fedakârlığı kabul ve icra ede geldiklerini izah eylemektir.
Sason Dağı'nın ıslahıyla, Mutki ve Cot ve
Hiyan kaza ve nahiyeleri ile bilcümle aşiretler halkı tereddütsüz bağlılık
dairesine girip, vilayette her fenalığın ortadan kalkmasına ve her bir saadetin
elde edilmesine sebep olacağı gibi senede on bin liradan fazla gelir elde
edileceği şüphesizdir.
Rebiulahir sene 1308 - Teşrin-i Sani sene
1306 - [Kasım-Aralık 1890]
İpek Mutasarrıfı
Sabık
bende
Mehmed Salih Safi
HARİTA YAZILARI
BİTLİS
VİLAYETİ’NDE NÜFUS-I UMUMİNİN MİKTARINI HAVİ CETVELDİR
Aşiret
|
Nahiye
|
Kaza
|
Protestan
|
Katolik
|
Süryani
|
Ermeni
|
İslam
|
Kaffe-i yekûn
|
|
4
|
2
|
4
|
Bitlis
sancağı
|
317
|
375
|
650
|
22689
|
67986
|
92797
|
3
|
2
|
5
|
Muş sancağı
|
200
|
700
|
0
|
35576
|
89096
|
135572
|
11
|
4
|
6
|
Siird sancağı
|
268
|
3042
|
2352
|
29385
|
125398
|
160345
|
3
|
3
|
3
|
Genç sancağı
|
0
|
0
|
0
|
9310
|
47511
|
59821
|
21
|
11
|
18
|
785
|
4117
|
3002
|
96960
|
329991
|
438535
|
Bade’t-teşkil
ilhak olunan Deyrgöl nahiyesiyle Romat Aşireti
|
0
|
0
|
0
|
0
|
10250
|
10250
|
785
|
4117
|
3002
|
96960
|
329991
|
438535
|
|
Batvan
Aşireti bu dahi teşkilden sonra ilhak olunmuştur.
|
4250
|
4250
|
||||
785
|
4117
|
3002
|
96960
|
344491
|
443035
|
Yekun-ı
nüfus-ı Protestan
|
Yekun-ı
nüfus-ı Keldani Katolik
|
Yekun-ı
nüfus-ı Süryani
|
Yekun-ı
nüfus-ı Ermeni
|
Yekun-ı
nüfus-ı İslam
|
Yekun-ı
kaffe-i nüfus
|
785
|
4117
|
3002
|
96960
|
348491
|
447035
|
İki kazalı Sason ve Mutki
ve üç nahiye ki Göynük ve Hıyan ve Hayut ve yirmi bir aşiretde otuz bin
hane mevcuddur. Bunların beher haneye beş nüfusdan itibar olunup kayd
olunmuşdur. Olunan tahkikat-ı sahiha nazaran daha otuz bin ve belki ziyade
nüfusun mevcudu olup ilavesi lazım gelen nüfus-ı İslam
|
30000
|
30000
|
|||
785
|
4117
|
3002
|
96960
|
378491
|
477035
|
Protestan nüfusu yediyüz
seksen beşdir
|
Keldani yani Katolik
nüfusu dört bin yüz on yedidir
|
Süryani nüfusu üç bin
ikidir
|
Ermeni nüfusu doksan altı
bin dokuz yüz altmış
|
İslam nüfusu üç yüz
yetmiş sekiz bin dört yüz doksan birdir
|
Vilayetin mecmu-ı nüfusu
dört yüz yetmiş yedi bin otuz beşdir
|
Vilayet-i müşarunileyha riyaset-i
ubeydanemde bil-cümle elviye ve kaza ve nevahi hey’etiyle İslam ve Hıristiyan
erbab-ı vukuftan müteşekkil komisyon marifetiyle teşkil ve ol vakit dahi
marifet-i çakeranemle tersim olunan haritası da takdim kılınmış ve muahharan
vilayetin her ciheti gezilip görülmüş olduğundan haritası tashih olunduğu gibi
nüfusu dahi sıhhate pek karib olarak kayd u terkim olunmuştur.
Vilayet-i müşarunileyhada gösterilen
meadinden başka külliyetli ve müteaddid meadinin vücudu şüphesizdir. Hizan’daki
kurşun madeni gayet zengin olduğu gibi Hıyan ve Muş’daki demir madeni de zengin
ve birinci demirdir. Varto kazasındaki kırmızı mermer hakikaten hem güzel ve
hem de külliyetli olup ikişer ve ziyade metre tulunde köylüler çıkarıp haneleri
kapılarıyla pencere etrafını onunla tezyin etmektedirler.
Şirvan’daki altın madeni vaktiyle işlemiş
şimdiki halde muattaldır. Tuzlaların kesreti ve hususan kaya tuzunun fevkalade
vefreti vardır. Ilıcalar müteaddid olduğu gibi Nemrud Dağı’nda kömür madeni de
vardır. İçilir ekşi sunun birisi Bitlis’de ve birisi de Malazgird kazasında
olup içimi gayet hoştur.
Sason kazasında vaki Kabilcevz karyesinde
hükûmet konağıyla bir kışla inşa ve kaymakamlık merkezinin oraya nakl
buyurulduğu takdirde o cesim cebel kazanılmış ve ebniye için ahali-i cebel
memulden ziyade ianede bulunacakları şeksizdir. Ol halde cebel-i mezkur dest-i
inzibata alınmasıyla mutlu ve habut bi’t-tab´ daire-i vazifeden hariç hareket
edemeyeceği diğer Ekrad dahi Muş cihetinde edna taaddiyata bulunamazlar. Bundan
başka senevi varidat dahi külliyetlice tezayüd eder. Haritada işaret kılınan
Deyrgöl mevki´i vaktiyle Bedirhan Paşa’nın oturduğu mahal olup aşairin
taaddiyatından naşi bir çok kura dağılmış ve orası hali kalmıştır. Eruh
kaymakamlığı Deyrgöl’e ve Deyrgöl müdiri Eruh’a nakil ve oraya bir hükümet
dairesiyle bir kışla inşa buyurulur ise Bohtan kıt´ası her gûne teşvişatdan
kurtarılmış ve inzibat husule gelmiş [olur] ve çünkü Cemkari yaylasına her sene
Cezire ve Çöl aşairi gelmekde olduklarından nokta-i mezkur elde bulunmasıyla
yalnız resm-i ağnamdan senevi beş yükden ziyade varidat vücuda geleceği gibi on
binden ziyade muhacirin kalmış olan arazi-i haliyeye iskan olunması kabil olmuş
bu cihetle birkaç yük varidat vücud bulmuş olur.
Salih Safî Paşa Kimdir? [iv]
Hacı Ali Bey isminde birinin oğlu olarak,
bir Osmanlı şehri iken, günümüzde Karadağ'ın başkenti olan Podgoriçe’de 1247
(1832-1833) tarihinde doğdu. Podgoriçe Sıbyan Mektebi'nde Kuran-ı Kerim ve bazı
dini risaleler okuyup sonradan İşkodra Medresesi’nde Arapça’dan Molla Cami’ye
ve Farsça’dan Hafız Divanı’na kadar ders görüp, geometri ve coğrafya
tahsili de yapmıştır. Türkçe, Sırpça ve Hırvatça okur-yazar, Arnavutça konuşur.
1271’de 23 yaşında İşkodra Tahrirat
Kalemi’ne girerek devlet memuriyeti başlamıştır. 1275-77 senelerinde Aydın
Tahrirat Kalemi’nde görev yapmıştır. 1278’de Aydın Zeybek Askeri Binbaşılığı
ile Karadağ Muharebesi’ne gitmiş dört ay sonra dönmüştür. 1279’da Zadrime
Müdürlüğü sonrasında Bar, Bilege ve Trebin kaymakamlığı vekâletinde
bulunmuştur. Sıra ile bazı müdürlüklerde daha görevlendirildikten sonra 1284
tarihinde Bihke Sancağı Mutasarrıflığı’na getirilmiştir. 1288’de Bosna
Vilayeti’nin merkezi Saray şehri Belediye Başkanlığı ile Darüşşafaka ve Matbaa
Nezareti’ne memur edilmiştir. Trebin Kaymakamlığı ve Debre Mutasarrıflığı’ndan
sonra 1290’da Mamuretü’l-Aziz (Elazığ) mutasarrıfı olmuştur. 1292 senesinde
İşkodra Vali Muavinliği’ne getirilmiş, 1293’de Banaluka Mutasarrıfı olmuştur.
1278’deki Karadağ Muharebesi’ndeki başarılarına mükâfaten Dördüncü Rütbeden
Mecidi Nişanı ve Zadrime Hükümet Konağı’nı basan eşkıyaya karşı gösterdiği
dirayet ve metanete mukabil Emirü’l-Ümeralık rütbesi tevcih olunmuştur.
1 Eylül 1295’de (13 Eylül 1879) Siirt
Mutasarrıflığı’na tayin edilerek 1 Receb 1300'de (8 Mayıs 1883) uhdesine Mir-i
Miran rütbesi tevcih edildi. 23 Haziran 1299'da (5 Haziran 1883) Muş
Mutasarrıflığı'na nakledildi. 24 Zilkade 1300'de Üçüncü Rütbeden Mecidi Nişanı
verildi. Ahalinin mutasarrıfa yönelik şikayetlerinin artmasına binaen,
yapılacak tahkikatın sonucunda gereği yapılmak üzere1302 Şubat 22'de azledildi
17 Cumadelahire 1303'de nişanı İkinci Rütbeden Mecidi'ye yükseltildi.
21 Muharrem1305'de tahkikatın sonucu
alınmadan Yenipazar Sancağı Mutasarrıflığı'na tayin edildi. 18 Zilhicce 1305'de
Nişan-ı Âlî-i Osmanî ihsan olundu.
17 Rebiulevvel 1307 'de Rumili
Beylerbeyiliği payesine terfi ederek aynı ayın 29'unda İpek Sancağı
Mutasarrıflığı tevcih edildi. 8 Zilkade 1308'de Prizrin Sancağı Mutasarrıfı
oldu 17 Cumadelula 1311'de azl edildi. 13 Kanun-ı Evvel 1309'da tekrar İpek
Mutasarrıflığı'na tayin edildi. 10 Temmuz 1310'da İşkodra Vilayeti
Müsteşarlığı'na nakledildi.
İşkodra'da fesat çıkarmağa meyilli yerli
halktan bazılarını gizlice evinde toplayıp vilayetin bazı noktalarında karakol
inşa edilmez ve asker bulundurulmazsa yabancılardan bilhassa Karadağlılardan
emin olamayacakları telkininde bulunduğu,[v] Cizvit ve Latin
milleti ile Müslümanlar arasında fesat çıkarmaya çalıştığı, İşkodralıların
silah ve cephane tedarik etmeleri gerektiğini kendilerine hissettirerek halkın
zihnini karıştırdığı suçlamasıyla İşkodra Valiliği tarafından görevden alınması
istenmiş ve 2 Eylül 1311'de azl edilmiştir.
Salih Paşa, İşkodra Vilayeti
Müsteşarlığı'ndan azledilmesi hadisesine itirazını Şura-yı Devlet'e [Danıştay]
götürmüştür. Yapılan ön soruşturmada iddiaların mesnetsiz olduğu şu cümle ile
açıklanmıştır. "Kadınları bile silahlı olan İşkodra ahalisine Salih Paşa
silahlanmaları telkininde bulundu denilmesi diğer iddiaların da sıhhatinin
niteliğini açıklar". Dosyası üzerinden yapılan soruşturmada mahkemeye
gerek duyulmamıştır.
7 Mayıs 1312'de Halep Vilayeti'ne bağlı
Maraş Mutasarrıflığı'na tayin edildi. Aynı ayın 15'inde, sadece en önemli
devlet ricaline verilen, Birinci Rütbeden Mecidi Nişanı ihsan edilmiştir. Halep
Valiliği tarafından dile getirilen, Salih Paşa'nın iktidar ve ehliyetinin
Maraş'ın önemiyle uyuşmaması yüzünden yönetimin bozulduğu iddiası ile azl edildi.
Salih Paşa'nın idaresinden memnun olduklarına dair ahali ve askeriye tarafından
gönderilen mazbatalara rağmen bu azlin gerçekleşmesi, iddiaların gerçeği
yansıtmaktan uzak, şahsi garez sebebi ile ortaya atıldığını düşündürmektedir.
Hayatının bundan sonraki safhaları
şimdilik tespit edilemeyen Salih Paşa, bulunduğu mevkilerde görevini hakkıyla
yerine getirdiği anlaşılan bir idarecidir. Devlet ile toplumun çelişkilerinin
ortadan kaldırılıp[vi], asayişin
sağlanarak gelir kaynaklarının işletilmesiyle refahın artmasına, devletin de
topladığı vergileri çoğaltarak topluma faydalı yatırıma dönüştürmesine yönelik
politikalar geliştirmiştir.
Hakkındaki şikâyetlerin, daha çok eski
düzenleri bozulan yerel eşraf ve mütegallibe tarafından yapıldığını[vii], yönetiminden
memnun olanların da bu şikâyetlere tepkilerini çekinmeden dile getirdiklerini görüyoruz.[viii]
Devletin de hizmetlerinden gayet memnun
olduğu, şikâyetlerin artmasıyla görevinden maslahata binaen azledilmişse bile,
az müddet zarfında rütbe veya nişanla taltif edilerek yeniden istihdam
edilmesinden anlaşılmaktadır.[ix]
Aile fertleri hakkında sadece Esad Bey
ismindeki oğlunun, Siirt Mutasarrıfı iken maiyetinde kitabet hizmetinde
bulunduğu tespit edilebilmiştir.[x]
[i] Başbakanlık Osmanlı Arşivi BOA. Y.PRK. UM 19/64
[ii] 13 Eylül 1879-5 Haziran 1883 tarihleri arasında Siirt Mutasarrıflığında bulunmuştur.
[iii] Salname-i Vilayet-i Bitlis, Birinci Defa, Vilayet Matbaası, Hicri 1310-Rumi 1308, Bitlis, s.180-181 ve s.221'de bu aşiretler hakkında malumat vardır.
[iv] Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan resmî sicil kaydından derlenmiştir. BOA. Sicill-i Ahval Defteri 1/100
[v] BOA. Y.EE 8/16. Bu iddia edilen hususları muhtemelen Seraskerliğe sunduğu gayet ayrıntılı bir harita ekli 28 Eylül 1887 tarihli Karadağlı Filip Duda ve Merditalıların isyan tasavvurlarına dair layihasında dile getirmektedir.
[vi] Salname-i Vilayet-i Bitlis, s. 232. Siirt Mutasarrıfı iken devletin o zamanki eğitim politikalarının aksine, mahallî isteklere daha çok cevap veren bir medrese inşa ettirerek, adını kendine izafeten "Salihiyye Medresesi" koymuştur.
[vii] BOA. İ.DH. 70746. 18 Haziran 1299. Dâhiliye Nezareti'nden Sadaret'e tahrirat. " Siirt halkının iki fırkaya ayrılarak birbirleri aleyhinde ve mutasarrıf aleyhindeki şikâyetlerinin sebebi, nüfus sayımının engellenmesi için Siirt Mutasarrıfı Salih Paşa ile Muş Mutasarrıfı Süleyman Paşa'nın becayişlerinin sağlanması olduğu ve Bitlis Valiliği'nin bu talebi uygun bulduğu."
[viii] BOA. İ.DH. 70746, 1 Eylül 1299. Bitlis eşraf ve ahalisinden Dâhiliye Nezareti'ne telgraf. " Bitlis Valisi ve Siirt Mutasarrıfının gayretleriyle aşiretlerin tedib edilerek asayişin geri gelmesinden duyulan mutluluğu ve teşekkürü bildirir" ahali tarafından çekilen telgraf."
[ix] BOA. İ.DH. 77589. 11 Mart 1302 tarihli İrade-i Seniyye. "Muş Mutasarrıfı Salih Paşa kıdem ve emektarlığı yanında aşiretleri yola getirmekteki mahareti sebebiyle Üçüncü Rütbeden Mecidi Nişanı ikinci rütbeye yükseltilerek taltif edilmiştir." Ayrıca; BOA. İ.ŞD. 3748. 25 Nisan 1299. Reşkotan'da inşa edilen kışlanın hizmete girmesi ve idari teşkilatın başarıyla gerçekleştirilmesi sebebiyle Salih Paşa'nın rütbesi Mirimiranlığa yükseltilmiştir.
[x] BOA. İ.DH. 71629. 17 Ekim 1299.