22 Haziran 2012 Cuma

XIX. YÜZYILDA GÜNEYDOĞU ANADOLU ISLAHATINA DAİR BİR RAPOR; SALİH SAFİ PAŞA'NIN "REŞKOTAN ISLAHATI RAPORU"



Sinan ÇULUK



On dokuzuncu yüzyılda Batı ve emperyalist dünyanın tazyiki altında bunalan Osmanlı, ülkesinde yapılması elzem olan ıslahatların batının zorlamasıyla yapılmadığı görüntüsünü verebilmek için, ricâl ve erkân-ı devletin fikirlerine sıklıkla müracaat eder olmuştur. Bu meyanda Anadolu Islahat Komisyonu ve müfettişlikleri kurulurken, yeni organize edilen Hamidiye Alayları teşkilatı da bilhassa Vilayat-ı Sitte için önem arz ediyordu. Erkân-ı devletin sunduğu layihalar da bu manada uygulanacak politikalara bir yön tayin ediyordu. Bilhassa Sultan İkinci Abdülhamid'in Yıldız Sarayı'nda oluşturduğu yönetim mekanizması, devletin icraatlarını Bab-ı Ali'den de etkin bir biçimde, mahalli sivil otoriteler yanında, taşra bürokratlarının talep ve tespitleri doğrultusunda hazırladıkları raporları da dikkate alarak gerçekleştiriyordu.


Bu raporlardan biri de Reşkotan Aşireti ve civarındaki bölgelerin ıslahatına memur edilen Salih Safi Paşa tarafından hazırlanmıştır. Yaver-i Ekrem ve Umum Rumeli Kumandanı Derviş Paşa'ya gönderilen ve günümüzde Osmanlı Arşivi Yıldız Perakende Evrakı Fonu'nda bulunan Kasım-Aralık 1890 tarihli bu rapor, ekinde mevcut harita ile birlikte Sason-Siirt-Bitlis civarındaki aşiretler, madenler ve coğrafi mevkilere dair önemli bilgiler içermektedir. Bilhassa Sason Ermenileri ile mahalli Arap halkı arasındaki tapu ve arazi meselesine dair malumatın, Sason isyanından öncesine ait olması önemlidir. Kürtlerin, idarecilerin adil ve cebini doldurmaya niyetli olmayanlarını görünce ıslahata rıza gösterdikleri, aslında devlete bağlı oldukları gibi tespitleri dikkate değer. Günümüzde de süregelen sorunların o devirdeki farklı ve benzer yanları ile çözüm yöntemlerine dair gözden kaçırılmaması gereken bu raporu, üslûp özelliklerini korumaya çalışarak, günümüz Türkçesi ile sunuyoruz.

 
REŞKOTAN ISLAHATI RAPORU[i]

Siirt mutasarrıflığında bulunduğum esnada[ii] Bitlis Vilayeti’nde iskân edilmiş bütün aşiretler içinde en vahşisi olup defalarca ıslahat fırkalarını püskürtüp girişimleri sonuçsuz bırakmış ve etraftaki aşiretler ve Kürtlerin hepsini yıldırmış olan Reşkotan aşiretinin ıslahı için emir verildi. Bendeniz de memur oldum. İki yüz on asker, iki dağ topu ve bir bölük süvari mevcuduyla Reşkotan’ın ortasına varıldı. Âdetleri uyarınca kadınlar ve çocuklarla, malları ve hayvanlarını evlerinde bırakıp, kendileri firar ederek gizlenmişlerdi. Gelen aracılarla konuşuldu. Devletin bu harekâtı yapmaktaki gayesinin aşiretin malına el koymak olmayıp, edepsizleri terbiye etmek ve zayıflarla suçsuzları kötülerin elinden kurtarmak olduğu anlatıldı. Bu aşiretin namusluları iki güne kadar gelip itaat etmedikleri takdirde hanelerinde bıraktıkları çocuk ve kadınların, mal ve hayvanlarıyla beraber kocaları ve akrabaları yanına gitmeleri için zor kullanılacağı cevabı ile aracılar geri gönderildiler.

Ertesi günü ehl-i ırz takımı gelip kayıtsız-şartsız teslim ve gizlenen ağalar ile eşkıyanın ele geçirilmesinde hizmet ve yardım eylediler ki aşiret ağalarının cümlesi dâhil olmak üzere yüz otuz cani ve katil ile yol kesen soyguncu bir damla kan dökülmeksizin yakalandılar. Hepsinin malları mahfuz kaldı. Aşiretin ortasında Hamidiye isminde, halkın yardım paralarıyla Ordu-yı Hümayun’dan gelen resim (plan) ve kurmay subaylarının nezaretiyle bir tabur alır mükemmel kışla yapıldı. Aşiretin eşkıyalık defterine az zaman içinde son çizgisi çekildi. Öyle ki bugün Reşkotan aşireti itaatkâr halkın birincilerinden sayılıyor. İşte aşiretler ve Kürtler, Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’ye sadakat ve itaat ile bağlılıkları yanında hakikaten adalet istediklerini fiilen gösterdiler.

Bohtan kıt´asının idaresini ihlal eden Batvan ve Dudiran aşiretlerinin de inzibat dairesi içine alınmalarının çaresinin, meskûn bulundukları Deyr-i Göl nahiyesinin Diyarbakır'dan ayrılarak Siirt’e bağlanması olduğu anlaşılıp arz edildi ve iradesi alınıp gereği yapıldıktan sonra düşmanlık ortadan kaldırıldı. Deyr-i Göl nahiyesi ilk önce Bedirhan Paşa’nın merkezi ve gayet mamur bir yer olduğu, bir boğaz ile sınırlı Cemkari Yaylası’nın ve doğru tabir ile Bohtan kıt´asının hâkim noktasında bulunduğu cihetle Eruh kaymakamlığının işbu Deyr-i Göl’e nakliyle, ahalinin yardımlarıyla hükümet konağı inşası taahhüt olundu. İşbu taahhüt o zaman vilayete arz edildiği cihetle orada bir hükümet konağıyla bir de kışla inşa edilirse sağlanacak güvenli ortamın, Deyr-i Göl nahiyesinin geniş arazilerinin celp edeceği rağbet sebebiyle ziraat faaliyetlerini ve gelirleri arttıracağı şüphesizdir. Yaz mevsiminde oraya ilticaya mecbur olan aşiretlerin vergi vermeksizin beraber getirdikleri sürülerden kolaylıkla tahsil olunacak vergiden ve Cemkari’de olup yararlanılamayan tuzlaların inzibat altına alınıp açılmalarından, senede en az on bin lira fazla gelir elde edileceği gibi bölgenin karışıklıktan kurtarılmış olacağı delil gerektirmez.

Adeta yabancı halinde kalıp ahvali bilinmeyen Sason halkının düşüncelerini anlamak ve mevkileri görüp öğrenmek için sekiz jandarma askeri ile dağlık bölgenin merkezi olan Kabilcevz’e gidildi. Nahiyelerin reisleri ile konuşuldu ve içlerinde yirmi beş gün kalınarak her tarafı gezilip görüldü. Bu büyük dağlık bölgenin esaslı olarak ıslahına bakılmadığı ve ahalisinin İslam'dan olmasına rağmen İslamlıklarının bir kuru isimden ibaret olduğu görüldü. Özellikle içlerinde Malaşigo, Bedri, Asi ve Celali nahiyeleri halkı[iii], kendilerince aziz bildikleri ve İsmail Hakkı Paşa hazretlerinin kırdırdığı taşın yerine yirmi ve daha ziyade para bırakmakla nikâhlarını kıymakta ve eşlerini boşayıp diğer bir hanımla evlenmektedirler. İçlerinde sünnet olan yoktur. Aralarına hoca gitse kovarak kabul etmezler. Bunlar dağdan çıkıp bir yere gitmediklerinden ve kimse ile karışıp görüşmediklerinden dünyadan habersizdirler. Sason’daki eski manastırı uğurlu bilmekte ve birçok işlerinde manastır papazının nasihatlerine uygun hareketle adeta Ermenilere benzemekte ve çok yaşamak için evlatlarına Ermeni ismi takmaktadırlar. Tamamına yakını başlarında Ermeni takkeli ve giydikleri elbise ise Ermeni elbisesidir. Bunların lisanları Arapça ve sonradan öğrendikleri Ermenice olup, Kürtçe hemen nadir bilirler. Bunların evlâd-ı fatihândan ve bu havali ahalisini İslam’a dâhil edenlerin evlâdından oldukları, bazılarının ellerinde görülen berat ve fermanlarda Abbasi’lerden oldukları anlaşılmıştır. Şimdi ise bu hale girmeleri cidden daha büyük üzüntü sebebidir. Bu hal devam ederse git gide İslamiyet’ten eser kalmaz.

En ziyade dikkat çeken hal ise bundan önceki umumi sayım sırasında dağda da emlak sayımı olduğu vakit gerçekleşmiştir. Şöyle ki; İslam ahali vergi vermemek için sayıma rıza göstermediklerinden, Ermeniler aşiret ağalarını bir şekilde ikna etmişler ve olurlarını almışlardır. Ermeniler ağaların yüzüne gülüp bağlılıklarını bildirerek kendileri zaten aşiret ağalarının köleleri olduklarını belirtmiş, sayım için verilecek vergi ve masrafı kendilerinin ödeyeceklerini beyan etmişlerdir. Ağalar da Ermenileri vekil edip yazdırmış, fakat İslam'dan vergi alınmamak için emlak ve arazinin Hıristiyanların olduğuna dair beyanname verip, hemen tamamına yakını yani yazılan miktarı Ermeniler üzerine kayıt düşürülmüş ve tapu senetleri dahi Ermeniler namına verilmiştir. Ermeniler fırsat bulunca davaya kalkışıp, Müslümanları mülk ve araziden mahrum bırakmak ve âlemin nazarında kendilerini haklı çıkarmanın peşindedir. Müslümanların bu işten haberdar olmaları halinde Ermenilerin tamamını dağdan kovma veya yok etmeye kalkışmaları sakıncası mevcuttur.

Bu sebeplerden dolayı Siirt’te ve sonraları Muş’ta bulunduğum sırada Sason’un ıslahı gerektiğini vilayete arz ve vilayet de Bab-ı Ali’den izin istemiş ve ıslahat emri alınmış ise de Ordu-yu Hümayun’ca bu gibi harekâta ve asker sevkiyatına müsait zaman olmadığı cevabı alınmıştır. O vakit vali bulunan Arif Paşa hazretlerinin gayreti, o büyük toprak parçasını devlete kazandırmak için asayiş zamanını beklemeye mani oldu. İki bölük asker ile beni de beraber alıp Kabilcevz’e gidildi. Dağdaki aşiret reisleri gelip bağlılık bildirmekle öteden beri vermedikleri vergileri vermek için acele ettiler. Bunlara din telkin etmek ve korkularını cehalet uçurumundan kurtarmak için uygun yerlerde ileride genelge olunmak üzere şimdilik Kabilcevz’e bir cami-i şerif ve bir de sıbyan mektebi inşa ve ikmali ile vergi tahsilâtının arkasını almak, halkın güvenini kazanarak tasarlanan ıslahatı tamamlamak için gereken talimatı vererek vali yerine döndü. İmam ve muallim tedarik olunarak beş vakit namaza başladıkları gibi, çocukları da okumağa ve cenazelerini pek uzak mahallerden getirip imamlara yıkatıp, cami civarına defn etmeğe başladılar. Dağ halkı üç yüz bin kuruşa yakın vergiyi düşünmeden ödediler. Yapılacak hükümet dairesiyle kışla, camiler ve mektepler için nakden ve fiilen yardıma hazır bulunduklarını garanti ve taahhüdü havi mazbata verdiler. Artık dağ bölgesinde tasarlanan ıslahatın kolaylıkla yürütüldüğüne kanaat geldi, bir engel ve zorluk kalmadığına emniyet hâsıl oldu. O konudaki arzımın cevabî emri alınmamış ve inşaat mevsiminin geçmiş olması yüzünden lazım gelen ıslahatın ve hükümet dairesiyle kışla, cami ve mekteplerin inşaatı ilkbahara ertelenerek dönülmüş, kısa süre sonra da oradaki görevden ayrılmam vuku´ bulmuştur.

O sırada Ermenilerin sayımdaki niyetlerinin anlaşılmasına sebep olmayacak şekilde başkalarının üzerine kayıtlı tapu senetleri asıl sahipleri isimlerine kaydedilip, yeni senetlerin düzenlenmesi ve bazı yanlış yazılan tapu senetlerinin iptali gerek aşiret ağalarına, Hıristiyanlara ve gerek kaymakam ile mahalli heyetlere tavsiye ve bir takımı da tashih edilmiş idi.

Hasenanlı aşiretinin Kıstarik ve Necar ve mücavir halkın mallarını yağmaladıklarına dair şikâyetler gelmeye devam ettiğinden yeni görev yerim Muş’a giderken merkeze uğramaksızın doğruca Hasenanlı aşiretine varıldı. Aşiret halkı gelip bağlılık bildirdi ve yetmiş beş şaki ve edepsizi teslim ettiler. Bunlar da sancak merkezine gönderilerek mahkemeye yollandı. Gasp edilen mallar geri alınarak sahiplerine verildi. Nüfus sayımı ile askerlik kurası tespiti de icra edildi. Aşiretler ve Kürtlerin cümlesi devletin sadık tebaası olduklarından ciddi ıslahat murad olunduğunu görür ve ıslahat memurunun gözünde şahsi menfaat olmadığını ve maksadın adaleti yerine getirmek olduğunu anlarlarsa, kendi elleriyle istenen şahısları tutup ıslahat memuruna teslim eder ve bağlı kalır. Her bir emir hükmüne cân-ı gönülden rıza gösterip kabulde tereddüt etmezler. Bu hale bakıldığında zor sayılan ve büyük tedbirlere bağlı görülen ıslahatın, elde kuvvet bulundurmakla beraber, adaletin hakikaten tesis edildiği zaman gayet kolaylıkla yürütüleceği şüphesizdir.

Bu icraat üzerine Malazgirt ve Bulanık kazaları ahalisi Malazgird kalesinde bir alay süvari alır kışlanın halkın yardımı ile inşasına hazır olduklarını umumi mazbatalar ile bildirdiler. Buralarını arzdan maksadım Kürtler ve aşiretlerin devlete sadık ve her fedakârlığı kabul ve icra ede geldiklerini izah eylemektir.

Sason Dağı'nın ıslahıyla, Mutki ve Cot ve Hiyan kaza ve nahiyeleri ile bilcümle aşiretler halkı tereddütsüz bağlılık dairesine girip, vilayette her fenalığın ortadan kalkmasına ve her bir saadetin elde edilmesine sebep olacağı gibi senede on bin liradan fazla gelir elde edileceği şüphesizdir.
Rebiulahir sene 1308 - Teşrin-i Sani sene 1306 - [Kasım-Aralık 1890]


İpek Mutasarrıfı
Sabık
bende
Mehmed Salih Safi



HARİTA YAZILARI
BİTLİS VİLAYETİ’NDE NÜFUS-I UMUMİNİN MİKTARINI HAVİ CETVELDİR

Aşiret
Nahiye
Kaza

Protestan
Katolik
Süryani
Ermeni
İslam
Kaffe-i yekûn
4
2
4
Bitlis sancağı
317
375
650
22689
67986
92797
3
2
5
Muş sancağı
200
700
0
35576
89096
135572
11
4
6
Siird sancağı
268
3042
2352
29385
125398
160345
3
3
3
Genç sancağı
0
0
0
9310
47511
59821
21
11
18

785
4117
3002
96960
329991
438535



Bade’t-teşkil ilhak olunan Deyrgöl nahiyesiyle Romat Aşireti
0
0
0
0
10250
10250

785
4117
3002
96960
329991
438535
Batvan Aşireti bu dahi teşkilden sonra ilhak olunmuştur.




4250
4250

785
4117
3002
96960
344491
443035



Yekun-ı nüfus-ı Protestan
Yekun-ı nüfus-ı Keldani Katolik
Yekun-ı nüfus-ı Süryani
Yekun-ı nüfus-ı Ermeni
Yekun-ı nüfus-ı İslam
Yekun-ı kaffe-i nüfus
785
4117
3002
96960
348491
447035



İki kazalı Sason ve Mutki ve üç nahiye ki Göynük  ve Hıyan ve Hayut ve yirmi bir aşiretde otuz bin hane mevcuddur. Bunların beher haneye beş nüfusdan itibar olunup kayd olunmuşdur. Olunan tahkikat-ı sahiha nazaran daha otuz bin ve belki ziyade nüfusun mevcudu olup ilavesi lazım gelen nüfus-ı  İslam
30000
30000
785
4117
3002
96960
378491
477035
Protestan nüfusu yediyüz seksen beşdir
Keldani yani Katolik nüfusu dört bin yüz on yedidir
Süryani nüfusu üç bin ikidir
Ermeni nüfusu doksan altı bin dokuz yüz altmış
İslam nüfusu üç yüz yetmiş sekiz bin dört yüz doksan birdir
Vilayetin mecmu-ı nüfusu dört yüz yetmiş yedi bin otuz beşdir



Vilayet-i müşarunileyha riyaset-i ubeydanemde bil-cümle elviye ve kaza ve nevahi hey’etiyle İslam ve Hıristiyan erbab-ı vukuftan müteşekkil komisyon marifetiyle teşkil ve ol vakit dahi marifet-i çakeranemle tersim olunan haritası da takdim kılınmış ve muahharan vilayetin her ciheti gezilip görülmüş olduğundan haritası tashih olunduğu gibi nüfusu dahi sıhhate pek karib olarak kayd u terkim olunmuştur.

Vilayet-i müşarunileyhada gösterilen meadinden başka külliyetli ve müteaddid meadinin vücudu şüphesizdir. Hizan’daki kurşun madeni gayet zengin olduğu gibi Hıyan ve Muş’daki demir madeni de zengin ve birinci demirdir. Varto kazasındaki kırmızı mermer hakikaten hem güzel ve hem de külliyetli olup ikişer ve ziyade metre tulunde köylüler çıkarıp haneleri kapılarıyla pencere etrafını onunla tezyin etmektedirler.

Şirvan’daki altın madeni vaktiyle işlemiş şimdiki halde muattaldır. Tuzlaların kesreti ve hususan kaya tuzunun fevkalade vefreti vardır. Ilıcalar müteaddid olduğu gibi Nemrud Dağı’nda kömür madeni de vardır. İçilir ekşi sunun birisi Bitlis’de ve birisi de Malazgird kazasında olup içimi gayet hoştur.

Sason kazasında vaki Kabilcevz karyesinde hükûmet konağıyla bir kışla inşa ve kaymakamlık merkezinin oraya nakl buyurulduğu takdirde o cesim cebel kazanılmış ve ebniye için ahali-i cebel memulden ziyade ianede bulunacakları şeksizdir. Ol halde cebel-i mezkur dest-i inzibata alınmasıyla mutlu ve habut bi’t-tab´ daire-i vazifeden hariç hareket edemeyeceği diğer Ekrad dahi Muş cihetinde edna taaddiyata bulunamazlar. Bundan başka senevi varidat dahi külliyetlice tezayüd eder. Haritada işaret kılınan Deyrgöl mevki´i vaktiyle Bedirhan Paşa’nın oturduğu mahal olup aşairin taaddiyatından naşi bir çok kura dağılmış ve orası hali kalmıştır. Eruh kaymakamlığı Deyrgöl’e ve Deyrgöl müdiri Eruh’a nakil ve oraya bir hükümet dairesiyle bir kışla inşa buyurulur ise Bohtan kıt´ası her gûne teşvişatdan kurtarılmış ve inzibat husule gelmiş [olur] ve çünkü Cemkari yaylasına her sene Cezire ve Çöl aşairi gelmekde olduklarından nokta-i mezkur elde bulunmasıyla yalnız resm-i ağnamdan senevi beş yükden ziyade varidat vücuda geleceği gibi on binden ziyade muhacirin kalmış olan arazi-i haliyeye iskan olunması kabil olmuş bu cihetle birkaç yük varidat vücud bulmuş olur.

Salih Safî Paşa Kimdir? [iv]
Hacı Ali Bey isminde birinin oğlu olarak, bir Osmanlı şehri iken, günümüzde Karadağ'ın başkenti olan Podgoriçe’de 1247 (1832-1833) tarihinde doğdu. Podgoriçe Sıbyan Mektebi'nde Kuran-ı Kerim ve bazı dini risaleler okuyup sonradan İşkodra Medresesi’nde Arapça’dan Molla Cami’ye ve Farsça’dan Hafız Divanı’na kadar ders görüp, geometri ve coğrafya tahsili de yapmıştır. Türkçe, Sırpça ve Hırvatça okur-yazar, Arnavutça konuşur.
1271’de 23 yaşında İşkodra Tahrirat Kalemi’ne girerek devlet memuriyeti başlamıştır. 1275-77 senelerinde Aydın Tahrirat Kalemi’nde görev yapmıştır. 1278’de Aydın Zeybek Askeri Binbaşılığı ile Karadağ Muharebesi’ne gitmiş dört ay sonra dönmüştür. 1279’da Zadrime Müdürlüğü sonrasında Bar, Bilege ve Trebin kaymakamlığı vekâletinde bulunmuştur. Sıra ile bazı müdürlüklerde daha görevlendirildikten sonra 1284 tarihinde Bihke Sancağı Mutasarrıflığı’na getirilmiştir. 1288’de Bosna Vilayeti’nin merkezi Saray şehri Belediye Başkanlığı ile Darüşşafaka ve Matbaa Nezareti’ne memur edilmiştir. Trebin Kaymakamlığı ve Debre Mutasarrıflığı’ndan sonra 1290’da Mamuretü’l-Aziz (Elazığ) mutasarrıfı olmuştur. 1292 senesinde İşkodra Vali Muavinliği’ne getirilmiş, 1293’de Banaluka Mutasarrıfı olmuştur. 1278’deki Karadağ Muharebesi’ndeki başarılarına mükâfaten Dördüncü Rütbeden Mecidi Nişanı ve Zadrime Hükümet Konağı’nı basan eşkıyaya karşı gösterdiği dirayet ve metanete mukabil Emirü’l-Ümeralık rütbesi tevcih olunmuştur.

1 Eylül 1295’de (13 Eylül 1879) Siirt Mutasarrıflığı’na tayin edilerek 1 Receb 1300'de (8 Mayıs 1883) uhdesine Mir-i Miran rütbesi tevcih edildi. 23 Haziran 1299'da (5 Haziran 1883) Muş Mutasarrıflığı'na nakledildi. 24 Zilkade 1300'de Üçüncü Rütbeden Mecidi Nişanı verildi. Ahalinin mutasarrıfa yönelik şikayetlerinin artmasına binaen, yapılacak tahkikatın sonucunda gereği yapılmak üzere1302 Şubat 22'de azledildi 17 Cumadelahire 1303'de nişanı İkinci Rütbeden Mecidi'ye yükseltildi.

21 Muharrem1305'de tahkikatın sonucu alınmadan Yenipazar Sancağı Mutasarrıflığı'na tayin edildi. 18 Zilhicce 1305'de Nişan-ı Âlî-i Osmanî ihsan olundu.

17 Rebiulevvel 1307 'de Rumili Beylerbeyiliği payesine terfi ederek aynı ayın 29'unda İpek Sancağı Mutasarrıflığı tevcih edildi. 8 Zilkade 1308'de Prizrin Sancağı Mutasarrıfı oldu 17 Cumadelula 1311'de azl edildi. 13 Kanun-ı Evvel 1309'da tekrar İpek Mutasarrıflığı'na tayin edildi. 10 Temmuz 1310'da İşkodra Vilayeti Müsteşarlığı'na nakledildi.

İşkodra'da fesat çıkarmağa meyilli yerli halktan bazılarını gizlice evinde toplayıp vilayetin bazı noktalarında karakol inşa edilmez ve asker bulundurulmazsa yabancılardan bilhassa Karadağlılardan emin olamayacakları telkininde bulunduğu,[v] Cizvit ve Latin milleti ile Müslümanlar arasında fesat çıkarmaya çalıştığı, İşkodralıların silah ve cephane tedarik etmeleri gerektiğini kendilerine hissettirerek halkın zihnini karıştırdığı suçlamasıyla İşkodra Valiliği tarafından görevden alınması istenmiş ve 2 Eylül 1311'de azl edilmiştir.

Salih Paşa, İşkodra Vilayeti Müsteşarlığı'ndan azledilmesi hadisesine itirazını Şura-yı Devlet'e [Danıştay] götürmüştür. Yapılan ön soruşturmada iddiaların mesnetsiz olduğu şu cümle ile açıklanmıştır. "Kadınları bile silahlı olan İşkodra ahalisine Salih Paşa silahlanmaları telkininde bulundu denilmesi diğer iddiaların da sıhhatinin niteliğini açıklar". Dosyası üzerinden yapılan soruşturmada mahkemeye gerek duyulmamıştır.

7 Mayıs 1312'de Halep Vilayeti'ne bağlı Maraş Mutasarrıflığı'na tayin edildi. Aynı ayın 15'inde, sadece en önemli devlet ricaline verilen, Birinci Rütbeden Mecidi Nişanı ihsan edilmiştir. Halep Valiliği tarafından dile getirilen, Salih Paşa'nın iktidar ve ehliyetinin Maraş'ın önemiyle uyuşmaması yüzünden yönetimin bozulduğu iddiası ile azl edildi. Salih Paşa'nın idaresinden memnun olduklarına dair ahali ve askeriye tarafından gönderilen mazbatalara rağmen bu azlin gerçekleşmesi, iddiaların gerçeği yansıtmaktan uzak, şahsi garez sebebi ile ortaya atıldığını düşündürmektedir.

Hayatının bundan sonraki safhaları şimdilik tespit edilemeyen Salih Paşa, bulunduğu mevkilerde görevini hakkıyla yerine getirdiği anlaşılan bir idarecidir. Devlet ile toplumun çelişkilerinin ortadan kaldırılıp[vi], asayişin sağlanarak gelir kaynaklarının işletilmesiyle refahın artmasına, devletin de topladığı vergileri çoğaltarak topluma faydalı yatırıma dönüştürmesine yönelik politikalar geliştirmiştir.

Hakkındaki şikâyetlerin, daha çok eski düzenleri bozulan yerel eşraf ve mütegallibe tarafından yapıldığını[vii], yönetiminden memnun olanların da bu şikâyetlere tepkilerini çekinmeden dile getirdiklerini görüyoruz.[viii]

Devletin de hizmetlerinden gayet memnun olduğu, şikâyetlerin artmasıyla görevinden maslahata binaen azledilmişse bile, az müddet zarfında rütbe veya nişanla taltif edilerek yeniden istihdam edilmesinden anlaşılmaktadır.[ix]

Aile fertleri hakkında sadece Esad Bey ismindeki oğlunun, Siirt Mutasarrıfı iken maiyetinde kitabet hizmetinde bulunduğu tespit edilebilmiştir.[x]


[i] Başbakanlık Osmanlı Arşivi BOA. Y.PRK. UM 19/64

[ii] 13 Eylül 1879-5 Haziran 1883 tarihleri arasında Siirt Mutasarrıflığında bulunmuştur.

[iii] Salname-i Vilayet-i Bitlis, Birinci Defa, Vilayet Matbaası, Hicri 1310-Rumi 1308, Bitlis, s.180-181 ve s.221'de bu aşiretler hakkında malumat vardır.

[iv] Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan resmî sicil kaydından derlenmiştir. BOA. Sicill-i Ahval Defteri 1/100

[v] BOA. Y.EE 8/16. Bu iddia edilen hususları muhtemelen Seraskerliğe sunduğu gayet ayrıntılı bir harita ekli 28 Eylül 1887 tarihli Karadağlı Filip Duda ve Merditalıların isyan tasavvurlarına dair layihasında dile getirmektedir.

[vi] Salname-i Vilayet-i Bitlis, s. 232. Siirt Mutasarrıfı iken devletin o zamanki eğitim politikalarının aksine, mahallî isteklere daha çok cevap veren bir medrese inşa ettirerek, adını kendine izafeten "Salihiyye Medresesi" koymuştur.

[vii] BOA. İ.DH. 70746. 18 Haziran 1299. Dâhiliye Nezareti'nden Sadaret'e tahrirat. " Siirt halkının iki fırkaya ayrılarak birbirleri aleyhinde ve mutasarrıf aleyhindeki şikâyetlerinin sebebi, nüfus sayımının engellenmesi için Siirt Mutasarrıfı Salih Paşa ile Muş Mutasarrıfı Süleyman Paşa'nın becayişlerinin sağlanması olduğu ve Bitlis Valiliği'nin bu talebi uygun bulduğu."

[viii] BOA. İ.DH. 70746, 1 Eylül 1299. Bitlis eşraf ve ahalisinden Dâhiliye Nezareti'ne telgraf. " Bitlis Valisi ve Siirt Mutasarrıfının gayretleriyle aşiretlerin tedib edilerek asayişin geri gelmesinden duyulan mutluluğu ve teşekkürü bildirir" ahali tarafından çekilen telgraf."

[ix] BOA. İ.DH. 77589. 11 Mart 1302 tarihli İrade-i Seniyye. "Muş Mutasarrıfı Salih Paşa kıdem ve emektarlığı yanında aşiretleri yola getirmekteki mahareti sebebiyle Üçüncü Rütbeden Mecidi Nişanı ikinci rütbeye yükseltilerek taltif edilmiştir." Ayrıca; BOA. İ.ŞD. 3748. 25 Nisan 1299. Reşkotan'da inşa edilen kışlanın hizmete girmesi ve idari teşkilatın başarıyla gerçekleştirilmesi sebebiyle Salih Paşa'nın rütbesi Mirimiranlığa yükseltilmiştir.

[x] BOA. İ.DH. 71629. 17 Ekim 1299.