Sinan ÇULUK
Rumeli’nde Manastır-Preveze civarında görevli bir devletlinin yanında
kâtiplik hizmetinde bulunan Hafız Mehmed’in, Manastır şehrinde Yeni Hamam yakınında Katip Mustafa Efendi'nin evine, kızkardeşi Degeşhano’ya [böyle
okunuyor] yazdığı mektubu bizlere yeni bakış açıları getirecek değerdedir. Öncelikle Rumeli’nde kendi çevrelerinde gayet sade ve güzel bir Türkçe kullanıldığı belli
oluyor. Hizmetinde bulunulan Paşa’nın “more” hitabını kullanması onun Arnavut
olduğunu akla getiriyor. Eğer öyleyse ortak bir değer olarak yaşatılan
türkülerden haz aldığını anlıyoruz.
Mektuba, arşiv tasnif heyetince (Hicri
1220: Miladi 1805-1806) tarihi tahmini olarak verilmiştir. Bu yıllara ait olması
halinde 1797’de isyan eden meşhur Vidinli asi Pazvantoğlu’na türkü yakıldığını
ve bir devlet görevlisinin bu türküyü konağında çekinmeden söylettirdiğini
görüyoruz. Baba Paşa Türküsü, Pazvantoğlu Türküsü ve Sultan Selim Türküsü gibi
türkü repertuarımızın bu devirden tespit edilebilen üç türküsünün kayda
geçirilmesi açısından da bu mektup önem kazanmaktadır.
Aşağıda, bürokrasinin en alt kademelerinde yetişmekte olan
bir müptedinin duygularını aktaran, elkap kısımları dikkate alınmazsa Türkçesi
itibariyle gayet sade olan mektubunun çevriyazısını sunuyorum.
Saadetli mezid-i
re’fetli hemşirem Degeşhano Hazretleri
Hemâre karîn-i Tevfik-i Bari ve rehîn-i vikâye-i Kird-gârî olmanız da‘avâtiyle
inhâ-i muhibbânemizdir ki:
Eğer hal-i ahvâlimden su’âl-i şerîf buyurulur ise efendimiz Preveze’ye azimet
eyledi. Bizleri yukarıda kendi odalarında koydu ve üzerimize vekîl olan Abdullah
Gavas [Kavas] cümle efendimizin odalarının anahtarlarını bizlere verdi ve evine
vardığı vakit yerine vekil beni kor ve efendimizin ne kadar köleleri büyük ve
küçük nazarlı ve nazarsız cümlesi ve sair çocukları bizleri büyük bilüp bizlere
gayet itaat ederler. Sıcağ sudan sovuk suya elimi koydurmazlar. Ve efendimiz
bir gece haremden çıkarken ben ilahi söylerdim. İşitmiş efendimiz.
-Kimdir o ilahi çağıran.
-Efendim Ali Hoca’nın oğlu.
-Varın çağırın gelsün buraya.
Vardım, bir ilâhi ve Baba Paşa’nın türküsünü ve Pazvandoğlu’nun türküsünü ve
Sultan Selim’in türküsünü, bunları çağırdım. Gayet haz eyledi.
-More, çalgı bilirsin?
-Hayır efendim, bilmem.
-Öğrenesin more.
-Efendim kitâbete hevesim var.
-Gene git Divan Efendisi ilen yazını yaz.
Bizlere İslambol’dan gelmiş idi bir şarkı efendimize. Sade gümüş sedef ? yüz elli guruş eder. Üç mahda efendimiz Preveze’den gelince Âşık Ömer
kadar hükm eyledik. Öyle öğrendim. Şimdi efendimiz Preveze’den geldi velâkin
bundan mukaddemce sizlere bir mektup yolladım ve İbrahim Bayraktar’ın Ali’ye de
bir mektup yolladım. Bizlere bir mikdar türkü yollasın. Tahrir eyleyesün,
sizlere versün bizlere yollasanız. Bir haber zuhur eylemedi. Ve gündüz giderim
divan efendisi tesvid ilen bizlere buyuruldu, kaime tesvidleri verir, ben
yazarım, yollarım. İnşallahu Teâlâ duanız berekâtıyla kâtip zümresine
kaydoluruz. Bu defa ahval-i garibi takrir siyakında işbu şukka tahrir olundu.
Bi-Mennihi-Teâlâ hatır-ı şerifden ve duanızdan ihraç etmeyüp peyderpey tahrir-i
muhabbet-ayâtlarıyla mesrûr buyurmanız niyazımdır.
Bende
Şerif Hafız Mehmed
[derkenar]
Ol tarafda dayım Ali Molla’ya derûn-ı hulûs
üzere mahsus aşk-ı niyâz ederim ve ehli Nur valideme mahsus aşk-ı niyaz ederim
ve mahdumu Narzif Hafız’a mahsus aşk-ı niyaz ederim. Allahu Teala hayırlı
umurlar nasib müyesser eyleye âmin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder