9 Ekim 2022 Pazar

TÜRKÇENİN BAYRAKTARLARINDAN HAFIZ HASAN HULUSİ EFENDİ

 

İÜ. Nadir Eserler Kütüphanesi’nde Türkçe Yazmalar 941 numarada kayıtlı “Anadolu’da Kullanılan Sözlerin Birazı” adlı, mürettibi Hafız Hasan Hulusi Efendi olan 1319-(1903-1904) yılında yazılmış bir yazma mevcut. Yazar Batı Anadolu halk dilinden derlediği bazı kelimeleri ilginç bir tasnif ve açıklamalarla kaydetmiş. İki sayfada da gramer bilgilerine yer vermiş. Kitabı sunduğu üstadının adı belli değil, tespit etmem de mümkün olmadı. İÜ Nadir Eserler Kütüphanesi aynı Süleymaniye’de olduğu gibi kitapları koleksiyon sahiplerine göre tasnif etseydi belki de bir ipucu çıkabilirdi. Yazarının da kim olduğunu tespit edemedim. Kitabın başlangıç bölümündeki besmeleyi hüsn-i hatla yazdığına göre belki meşhur talik üstadı Hattat Hulusi Efendi olabileceğini zannediyorum ancak metnin çok kötü yazısını dikkate alarak hattat olsaydı bu kadar özensiz yazamayacağını düşünerek zannımdan vazgeçiyorum.

Kitabın kelime derlemesi çok güzel ve orijinal ancak ben en fazla “başlangıç” başlığıyla verdiği önsözü orijinal buldum. Türkçeye aşık bir Türk tarafından çok sade bir Türkçe ile yazılmış. Osmanlı devrinde Türkçenin nasıl ihmal edildiğine dikkat çekiyor. Hatta öldüğüne ve diriltmeye çalışmanın mezar başında ağlamak kadar faydasız bir iş olduğunu söyleyenlere inat güzel Türkçemizin “kullanmamazlık hastalığından” bittiği düşüncesiyle gittikçe kullanma isteğinin arttığını söylüyor.


METİN:

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

BAŞLANGIÇ

Birkaç yıllık okumanın verdiği bir istekle ve siz üstad-ı faziletmendimizin emirlerine imtisal maksadıyla toplayabildiğim şu sözleri –böyle yanlışlıklarıyla, yanlış yazılış ve anlatışlarıyla- takdime cüret ettiğimden muaheze buyrulmam sanırım:

Şu ufacık işin bile bu kadar güç olması lugatnüvisliğin en güç bir sanat olduğunu bendenize ne güzel gösterdi. Bundan birkaç yıl evvel bir arkadaşımla Türkçemiz, ana ata dilimiz sevgili Türkçemiz için edilen bir musahabede, “Türkçemizin büsbütün ölmüş bir dil olduğunu bunu diriltmeğe çalışmak da bir mezar başında ağlamak kadar faidesiz olduğunu” anlattığı zaman, o sözler bayağı kafama girdiği olmuştu, ama hayır! Türkçemize hiçbir vakit ölmüş gözüyle bakanlardan olmadım, olamam da. Türkçemiz daha ölmemiş, belki silsile-i kelimât korkunç bir vebaya tutulmuş gibi, günden güne kökü kurumakta. Arap dili “Lisan-ı Şer’î” miz ise bu şeriati yeryüzünde yaşatmağa en çok çalışan Türklerin dili niçin iyi olmasın? Hem ana ata dili… Yukarıda dediğim gibi bendeniz sevgili dilimizin günden güne –kullanmamazlık hastalığından- bittiğini görerek acıyorum. Bundan ötürü bırakacak yerde gittikçe isteğim artıyor.

 Şu sözleri yazışımdan bu meydanda –haşa!- at oynatmak istediğim değil ancak sırası geldi de yazıldı. Bunları büyüklerimize, siz üstadlarımıza bırakarak boynumuzun borcu olan “padişahım çok yaşa” duasıyla şu başlangıcı bitiririm.

H. Hulusi





Hiç yorum yok: