14 Ekim 2022 Cuma

BAŞKASININ ESERİNDEKİ KİTABEYE ADINI YAZDIRMAK


Sultan III. Mustafa’nın Kadıköy’de yaptırdığı ama onun adından ziyade İskele Camii olarak anılan caminin minaresi II. Mahmud devrinde şiddetli bir lodos fırtınasında çatı üzerine devrilerek camiyi neredeyse tamamen yıkar. Kominoz kalfa tarafından keşfi yapılır. 15380 kuruşa tamir, 31310 kuruşa minare ile birlikte yeniden inşa edilebileceği rapor edilir (BOA.HAT. 1531/48).
II. Mahmud devrinde şiddetli bir fırtınada yıkılan minareyle çatıya ve yeniden inşa edildiğine dair üstünkörü bir araştırma yaptım ama kaynaklarda bir kayıt bulamadım. Varsa yoksa caminin yangın geçirdikten sonra II. Mahmud’un oğlu Abdülmecid tarafından yeniden inşa edildiğinden bahisler var. Bu durumu sanat tarihçilerimize havale ettikten sonra esas mevzua gelelim.
Sadrazam, cami yeniden inşa edilince eskisinden güzel oldu, şöyle oldu, böyle oldu diyerek caminin ikinci banisi II.Mahmud adına bir tarih kitabesi ile tuğra konulmasını teklif ediyor. Padişah sadrazamın bu teklifini olanca nezaketiyle geri çevirip bir ders niteliğinde şu cümleleri kâğıdın üzerine yazıyor. «Manzûrum olmuşdur. Cami-i şerife tarih yazılmak iktiza etmez. Bânîsi olan Sultan Mustafa merhûmun âsârını mahv etmek layık değildir. Heman bir güzelce tuğra yazılıp kapı üzerine mermere hakk ile vaz’ oluna».
II. Mahmud tuğrasının kapıya asılıp asılmadığını bilemiyorum ama emir verildiyse mutlaka asılmış olmalı diye düşünüyorum. Günümüzde bu tuğra yoktur ve olması gereken yerde Sultan Abdülmecid’in tuğrası vardır. II. Mahmud’un tarih kitabesi istemeyip sadece tuğra ile yetinmesi ve III. Mustafa’nın eserini kendi adına mal etmek istememesi ona özgü bir incelik elbette. Maalesef II.Mahmud’un oğlu Sultan Abdülmecid, babasının nezaketini gösterememiş, kendi adına bir tarih kitabesi ve tuğrayla camideki yerini almış.
Aslında Osmanlı kültüründe çok sayıda örnek var ki hayır eserleri tamir edildiğinde, kurucusunun, ilk inşa edenin kitabesi ortadan kaldırılmıyor. Eserin uygun bir yerine tamiri yaptıran namına yeni bir kitabe asılıyor. Sultan Abdülmecid’in yaygın bir teamül olduğunu söyleyebileceğimiz bu hareketin aksine, babasının tuğrası yerine kendi tuğrasını astırması, yangında o tuğranın da ortadan kalkmasıyla izah edilebilir ama değersiz bir tahminden öteye gitmiyor tabii ki...
Belge Metni:
Laleli Vakf-ı Şerifi’nden Kadıköyü’nde kain olup bundan akdemce inhidamına mebni müceddeden bina ve inşası hususuna mahz-ı irade-i keramet ifade-i mülûkâneleri müteallik ve erzanî buyurulan cami-i şerif saye-i adalet-vaye-i hazret-i cihan-banilerinde tekmile karib olup vüsʻat ü ruhaniyet ve manzarasında ruşena olan hüsn ü letafet cihetlerinde heyʻet-i aslîsini kat ender kat tefevvuk ve tecavüz eylediğinden bani-i sani ve mazhar-ı deavat-ı Hayriye-i ahali olduklarına binaen cami-i şerif-i mezkurun kapısı fevkına mermer üzerine mahkûk tuğra-yı gara-yı şahaneleriyle zeyline bir tarih tahriri tasmim-kerde-i çakeri olarak miftah ağaları kullarına bir mısra-ı tarih inşad ettirilip manzur-ı hümayunları buyurulmak içün takdîm-i huzur-ı feyz-gencûr-ı hazret-i tâcdârîleri kılınmağla karin-i pesendide-i devraneleri olur ise tahrîr u tanzîm pesendide olmaz ise tarih-i diğer bünyâd u terkîm ettirileceği malum-ı mekarim-melzûm-ı kâinat-aşina-yı mülûkâneleri buyuruldukta ne vechile emr u irade-i cenab-ı hilafet-penahileri buyurulur ise ol babda ve her halde emr u fermân hazret-i veliyyü’l-emr ve’l-ihsânındır.
İskele Camii Kitabe Fotoğrafı: Arif Atılgan (mimdap.org)




Hiç yorum yok: