10 Nisan 2022 Pazar

OSMANLI DOĞU ANADOLU’YA DEMİRYOLU YAPAMAZ, UKRAYNA NATO ÜYESİ OLAMAZ

 

Ruslar 19. yüzyılda Osmanlı Devleti'ne Balkanlar ve Kafkaslar olmak üzere iki cepheden saldırıyorlardı. Balkanlardan yapılan saldırılar kolaydı ve Ruslar için hedef saptırmaktan ibaretti. Şıpka geçidini her seferinde geçen Rus ordusunun önünde, coğrafi engellerin olmadığı dümdüz bir arazinin ardında İstanbul bulunuyordu. İstanbul’u ele geçirmek Osmanlıyı tarih sahnesinden silmek demek olduğundan, Ruslar bu kadar büyük bir hedefe yönelmek için konjonktüre uygun bir anı yakalayamıyordu. Nitekim 1878’de bu hedefe bir adım yaklaşmıştı ama uluslararası müdahaleyle geri adım atmak zorunda kalmıştı.

Rusya’nın 19. yüzyılda Osmanlıya yönelik saldırılarının esas gayesi İskenderun ve Basra körfezlerine inebilmekti. 19. yüzyılın başından itibaren çeşitli denemelerde bulundu. 1807, 1828 saldırılarındaki yoklamalarından sonra 1878'de Berlin Anlaşması ile Batum, Kars ve Ardahan'ı alarak Erzurum'a kadar yerleşti. Bu tarihten sonra bugün Ukrayna’nın NATO üyesi olma isteğine gösterdiği tepkinin bir benzerini hiç çekinmeden Osmanlılara karşı da gösterdi. Ruslar resmen kendi toprakları haline gelen Kars ve Ardahan’a mücavir bölgelere demiryolu yapılmasını istemiyorlardı. 1878 yılından sonra Samsun-Sivas, Erzurum-Trabzon arasında gerçekleştirilen çok küçük çaplı şose projelerinin haricinde ulaşım kara düzen neolitik çağ şartlarında gerçekleşiyordu. Kendileri bu bölgeyi hatta nüfuz sahalarında olan İran’ın Tebriz’e kadar olan kesimini 1878’den itibaren yepyeni şose ve demiryolu ağlarıyla donattıkları halde Osmanlıların Samsun-Sivas ve Trabzon-Erzurum arasında demiryolu projelerine engel oluyorlardı. Osmanlıların kendi imkânlarıyla bu projeleri gerçekleştiremeyecekleri ortada olduğundan yabancı şirketlere imtiyaz verilmesine şiddetle itiraz ettiler. Rusların bu baskısı girişimci ecnebi şirketlerin gözünü korkuttu. Düvel-i Muazzama da Rus nüfuzuna terk ettikleri Doğu Anadolu’da nüfuz kazanmaya yanaşmadı.

Yalnız kalan II. Abdülhamid nihayet 1900 yılında 10 yıllığına bu bölgenin demiryolu imtiyazını Ruslara verdi. Tabii ki Ruslar ne demiryolu yaptılar, ne de karayolu. Samsun’dan Kayseri’ye çizilen hattın doğusunda kalan bölge II. Abdülhamid’in istibdat yönetiminde modern ulaşımın nimetlerinden asla yararlanamadı. Ekonomik ve kültürel yönden zaten geri olan bu bölgeler Rusların Trabzon-Erzurum-Tebriz yolunun ticaretini baltalamalarıyla daha da kötü bir duruma geldiler. 1906-1907 yıllarında II. Abdülhamid rejimine yönelik vergi ayaklanmaları olarak bilinen, esaslı anlamda ilk protesto ve halk hareketlerinin en şiddetlilerinin Kastamonu, Samsun, Trabzon, Erzurum vilayetlerinde çıkması tesadüf değildir.

Rusların II. Abdülhamid’den aldıkları 10 yıllık imtiyazın süresi bittikten sonra II. Meşrutiyet rejiminde tüm çabalara rağmen bölgenin demiryolları yapılamadı ama Ruslar 1912’de son bir hamleyle Sarıkamış’ı Tiflis’e demiryoluyla bağlayıverdiler. Sonunda 1915’te Sarıkamış’ta neler yaşandığını biliyoruz. Bin bir zahmetle takviye etmek, lojistik destek sağlamak istediğimiz halde çok başarılı olamadığımız ordumuza karşılık Ruslar sahip oldukları demiryolu sayesinde bizlere tarihimizin en acı hezimetlerinden birini tattırdılar.

Hiç yorum yok: