5 Ekim 2019 Cumartesi

PARATONER

İstanbul’da yıldırım düşmesiyle çok büyük yangınların çıktığı vakidir. Bazı cephaneliklere, baruthanelere yıldırımın isabet etmesi çok sayıda cana mal olduğu gibi çıkan yangınlar İstanbul’un büyük bölümünü tahrip etmiştir. Bu durum paratonerin icadına kadar Batı dünyası için de sözkonusu idi. Benjamin Franklin’in 1760’da icat ettiği paratoner kısa zaman içinde yayılarak Amerika ve Avrupa’da resmi-sivil binalarda kullanılmaya başlanıldı. 19. Yüzyılın ilk çeyreğinde Batı dünyasında paratonerin yaygınlığına rağmen Osmanlı henüz haberdar olmadığından yıldırımın sebep olduğu yangınlar ve can kayıpları devam ediyordu.

Câbi Tarihi’nde bu zaman diliminde yıldırım düşmesiyle çıkan çok sayıda yangın anlatılır. En çok da minareler ve gemi direkleri isabet almaktadır. 3 Temmuz 1811’de Ortaköy’de demirli donanma kalyonlarından birinin direğine isabet eden yıldırımla 8 denizci yanarak ölür. 31 Ekim 1813’de Sultan Selim Camii müezzini salâ okuduğu sırada düşen yıldırımla helak olmuştur. Aynı anlarda Laleli Camii müezzini de minareye çıkmışken korkusundan kendini aşağıya bırakarak yaralanır. Câbi Tarihi’nde böyle çok sayıda örnek vardır.

Anlaşılan 1848’e kadar paratonerin cami minarelerine takılması gündeme gelmemiş. Mustafa Reşid Paşa’nın ilk sadaretinin sonlarına ait bir iradede cami minarelerine paratoner takılması için şeyhülislamdan fetva istenildiği anlaşılıyor. O tarihteki şeyhülislam Arif Hikmet Bey Efendi ulemanın aydın ve bilgili takımındandır. “Dinen hiçbir sakıncası yoksa da şu sıralarda yapılırsa bazı kendini bilmezler bunu vesile kılarak dedikodu edeceklerinden şimdilik tehir edilmesini ve ileri bir tarihte gereğine bakılmasını” öneriyor. Sadrazam Reşid Paşa da durumu Sultan Abdülmecid’e aktardığında padişah şeyhülislamın uyarısını dikkate alıyor ve minarelere paratoner takılmasını erteliyor. Minarelere ilk paratonerin ne zaman takıldığını şimdilik tespit edemesem de pek fazla zaman geçmeden uygulamanın başladığına dair bazı kayıtlar mevcuttur.

Matbaaya başlangıçta ulema izin vermemişti ama zamanla ulemanın bir kısmının yeniliklere toplumun yobaz kesiminden daha iyi uyum sağlamış olduğunu düşünüyorum. Toplumu eğitmezsen yobazlaşır. Sen de dedikodusundan, eylemlerinden çekinir, icraata girişemezsin.

BELGE METNİ

Maruz-ı bende-i kemineleridir ki

Paratoner tabir olunan telin minarât-ı cevâmiʻ-i şerifeye vazʻında bir gûne mahzur olup olmadığı bilinmek üzere keyfiyetin canib-i cenab-ı Fetvapenahî’den istiftâ olunması emr u fermân-ı hazret-i Şehinşahî muktezâ-yı münifinden olmasıyla mesele-i şerʻiyesi lede’l-istifsâr bu maddenin hiçbir gûne mahzur-ı şerʻîsi yok ise de şu aralık yapılmak lazım gelse ihtimal ki bazı kendini bilmeyenler bunu mesele-i kıylukâl edeceklerinden şimdilik tehiriyle ileride iktizasına bakılması canib-i müşarunileyhden ifade olunduğuna nazaran ol babda her ne vechile emr u fermân-ı kerâmet-unvan-ı cenâb-ı Hilafetpenahî müteallik ve şeref-sudûr buyurulur ise ona göre harekete mübaderet olunacağı rehin-i ilm-i sâmîleri buyuruldukta her halde irade ve ihsan efendimindir. Fî 8 Ca. Sene 64 [12 Nisan 1848]

Bende
Reşid

Hâk-i pâ-yi âlî-i cenab-ı sadaret-penahîlerine maruz-ı çaker-i maarif-küsterledir ki

Enmile-zîb-i tefhîm olan işbu tezkire-i samiye-i sadaret-penahîleri meşmul-i lihaza-i mealî ifaza-i hazret-i Şahane buyurulmuş ve suret-i hâle nazaran bu hususun şimdilik tehiri münasip olacağından sarf-ı nazar olunarak meskut bırakılması müteallik-i şeref-sudûr buyurulan emr u fermân-ı mealî-unvan-ı Cihan-bânî iktiza-yı âlîsinden bulunmuş olduğu muhat-ı ilm-i sâmî-i Âsafîleri buyuruldukta ol babda emr u fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir. Fî 10 Ca. Sene 64 [14 Nisan 1848]



Hiç yorum yok: