30 Kasım 2018 Cuma

ERMENİ GENCİ TOROS’UN HİDAYETE ERİP MÜSLÜMAN OLMASI

İhtida kavramı gayrimüslimlerin hidayete ererek Müslüman olmalarını ifade eder. Teorik olarak insanların Müslüman olması için bir törene, kayıt kuyuda ihtiyaç yoktur. Kişinin Müslüman olması için “Ben Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in onun kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim” demesi yeterlidir.

Klasik dönemde toplu ihtida dışındaki bireysel ihtidalar hoş karşılanmıştır. Hatta Müslüman olanlara gayrimüslim kıyafetini terk edip, Müslüman kıyafetine bürünmeleri için hatırı sayılır meblağlar ödenir, bu paraya “kisve baha” denilirdi. Bazen de bir vakıftan ücret tahsis edilirdi. Ancak Osmanlı zamanında her önüne gelen gayrimüslim “ben kelime-i şehadet getirdim, artık Müslümanım” diyemezdi. Dediği Allah katında kabul olsa bile devlet nazarında geçerli değildi. Öncelikle mensup olduğu cemaat itiraz ederdi. Müslümanlarda olduğu gibi gayrimüslimlerin de yerine getirmeye zorunlu oldukları yükümlülükleri vardı.

Bunlar uzun Osmanlı asırlarında 1856’ya kadar cizye denilen vergiyi ödemekle yükümlüydüler. Ayrıca mensup oldukları kiliselere de belirli paralar öderlerdi. Devlet, bir köyün, kasabanın gayrimüslimlerinden tahsil edeceği cizyeyi yıllar öncesinde kelle sayımıyla belirlediği fiyat üzerinden bir mültezime satar, satın alan da önce devlete ödediği parayı çıkarıp üzerinden kâr etmeye bakardı.

Tek tük ihtidalar pek sorun olmasa da bir köyün, kasabanın topluca “biz topyekûn Müslüman olduk, artık cizye yerine öşür ödeyeceğiz” demesi asla kabul edilemezdi. Çünkü cizye üzerine kurulu bütün hesaplar şaşardı. Mültezim zarar eder, o köyün cizye gelirinin ilhak edildiği valide sultan veya padişah kızı sultanların vakıflarının muhasebeleri açık verirdi. O yüzden toplu ihtidalar asla kabul edilmemiştir ve verilen fetvalarda da bunların cizyeden kurtulmak için Müslüman oldukları düşüncesiyle ihtidaları geçerli sayılmamıştır. 

Kiliseler de tek tük gerçekleşen ihtidalara gelirleri azaldığı için veryansın eder, bunların baskıyla, zorla Müslüman edildikleri veya yaşlarının küçük olduğu bahanesiyle kendilerini himaye eden (Osmanlı bu himayeyi hiçbir zaman kabul etmek istememiştir) devletlere şikâyet yağdırırlardı. Tanzimat sonrasında Batılı ülkelerin müdahalesi daha da artınca işin ciddiyeti değişti. Artık mahalli meclislerde gayrimüslim cemaat temsilcilerinin huzurunda ihtidalar gerçekleştiriliyor ve tanzim edilen mazbata İstanbul’a gönderiliyordu. Ekte, Konya’dan Manisa’ya gelip Mevlevi tarikatine giren 18 yaşındaki Toros adlı Ermeni gencinin hiçbir tarafın baskı ve zorlaması olmadan, aklı başındayken, Hıristiyan cemaat başlarının da hazır bulundukları bir oturumda Hıristiyanlığı terk ile Müslümanlığı kabul edip Ahmed Sadık ismini aldığını belgeleyen mazbatayı görüyorsunuz.

BELGE METNİ:

Medine-i Konya’da vaki Saray Sokağı Mahallesi mütemekkinlerinden ve Ermeni milletinden olup bundan dört mah mukaddem Manisa’ya gelerek Mevlevi Şeyhi Reşadetlü Mustafa Efendi’nin hizmetinde bulunan tahminen on sekiz yaşında Toros veled-i Ohannes metrepolid vekili ve reaya kocabaşıları hazır olduğu halde akd olunan meclis-i şer’-i şerifde bir taraftan cebr u ikrâh olunmayarak mücerred kendi hüsn ü rızâsıyla merkûm âyin-i Mesîha’yı terk ile dîn-i beyzâ-i Muhammediyye’yi kabul eylediğin tekrâr ale’t-tekrâr ikrâr u itirâf etmiş ve merkûm tâmü’l-âkil olarak ol vechile kabul-i İslâmiyeti hususunda bir taraftan icbâr u iğfâl misillü hâlât vukû’a gelmediği tahakkuk ve tebeyyün eylemiş olduğundan merkûm telkîn-i dîn-i mübîn olunarak rızasıyla ismi Ahmed Sadık tesmiye olunmuş olmağla ol bâbda emr u ferman hazret-i men lehü’l-emrindir. Fî 19 [Ramaza]N. Sene [12]66 [29 Temmuz 1850]

Saruhan Livasının Kaymakamı, Şer’iye Hâkimi, Mal Müdürü, Müftü, Liva Meclisi Azaları, Ziraat Müdürü, Rum-Ermeni ve Musevi Cemaat Kocabaşılarının mühürleri.

Hiç yorum yok: