11 Haziran 2017 Pazar

KÂBE’DE İŞLENEN VAHŞİ CİNAYET


1827 yılında Kâbe’nin içinde vahşi bir cinayet işlenir. Yavuz Sultan Selim’in Mekke ve Medine’yi fethinden itibaren bir anlamda özerk kılınan bu bölgeye Osmanlılar vali, beylerbeyi tayin etmekle birlikte, mahalli aşiretlerden Mekke Emiri namıyla yerel yönetici de tayin ediyordu.
 
Bunlardan Mekke Emiri Şerif Yahya b. Sürûr, düşmanı olduğu Şerif Şenber b. Mübarek el-Mün’im’i Kâbe’nin direkleri altında akşam namazını kılarken cenbiye adı verilen hançerle karnından, sırtından ve başından yirmiden fazla darbe ile katletti. Belgede “başını kesr etti” tabiri kullanıldığından “başını kırdı” anlamı çıksa da biraz ileride “mezbah-ı hayvanat” kelimelerinin geçmesi “boğazlandığına” yani başının da kesildiğine dair yorumlanabilmeye açıktır. Mekke Emiri Şerif Yahya, işlediği cinayete rağmen hırsını alamayıp Şerif Şenber’in Kâbe’nin kumları üzerinde yatan cesedine defalarca sopa ile vurup oradan adamlarıyla birlikte ayrılıp konağına gitmiştir. En güvenli yer olması gereken Beytullah’ın yani Kâbe’nin etrafında vahşice cinayet işlenip kan akıtılması, orada bulunan hacıları, Kâbe’ye komşu olmak için Mekke’ye yerleşenleri çok korkutmuştur. 
 
O sırada Mekke Muhafızı bulunan Ahmed Paşa, Mekke ve Medine üzerindeki nüfuzu Osmanlı tarafından tanınmış olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa’ya yazdığı bu mektupla olayı tüm tafsilatıyla anlatıyor. Katilin suçunu kabul ettiği, maktulün ailesinin intikam alma dürtüsüyle hareketinin Mekke’de büyük karışıklıklara yol açacağı, işe bedevi aşiretlerinin de dâhil olmasından korkulduğu, bu sebeplerden dolayı katil Emir Şerif Yahya’nın 45 adamıyla birlikte Kavalalı nezdine gönderildiği belirtiliyor.Emir Şerif Yahya bu olaydan sonra emirlikten azledilmiş ama herhangi bir ceza almadan hayatını sürdürmüştür.

Şerif unvanı alan bu aşiret reisleri iddialarına göre Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hasan’ın soyundan gelmekte olup, dolayısıyla birbirlerine akrabadırlar. Şerif oldukları iddiasını kabul etmesek bile “Müminler Kardeştir” kaidesince birbirlerine vahşice saldırmamaları gerekirdi. Üstelik en güvenli ve mukaddes olması gereken Kâbe’de böylesine vahşi bir cinayeti bizzat işleyen emirlerin olduğu bir topluma ne demeli bilmem ki…
 


 
 
BELGE METNİ


Devletlü, inayetlü, merhametlü, veliyyünniam vüfûru'l-lütf-i ve’l-kerem efendim sultanım tâle bekâhu hazretleri

/1/ Marûz-ı bendegânemizdir ki; İşbu mâh-ı Şaban-ı Şerîf’in yirmi sekizinci yevmü’l-isneyn vakte’l-mağrib siyâdetlü Şerîf Yahya hazretleri Mekke civarı Abdiyye nam mahalden Mekke-i Mükerreme’ye vürûd ve konağına /2/ duhûl etmeksizin on beş yirmi nefer miktarı abdleriyle Harem-i Beytullah’ın Veda Kapısı’ndan içerü duhûl ve derûn-ı Harem-i Şerîf’in bir köşesinde ihtifa edip vücûh-ı eşrâftan Şerîf Şenber /3/ hazretlerini sırrâne tecessüs ve ne tarafta edâ-yı salât ettiğini teftiş ve nezaret ettiğinde Şerîf Şenber dahi şerîf-i müşarunileyhin suikastinden bî-haber olmakla Harem-i Şerîf’in Bâb-ı Safâ /4/ tarafında amûdların beyninde cemaat ile edâ-yı salât-i mağrib edip Beytullah’a karşı seccâdesi üzerinde kuûd üzere iken nısf saat mürûrunda bi’n-nefs Şerîf Yahya Hazretleri /5/ ma’lûmü’l-miktar avene-i abdleriyle alenen sell-i cenbiye ederek an-gafletin Şerîf Şenber’in üzerine hücûm ve Şerîf Şenber’in batnından ve zahrından ve re’sinden cenbiye ta’birleri /6/ sikkîn ile darp ve batnına idhâl ve başını kesr ederek yirmiden ziyâde cerh ile Şerîf Şenber’i yere düşürüp mezbah-ı hayvanât gibi ittisâl-i Beytullah olan derûn-ı Harem-i Şerîf’te /7/ Şerîf Şenber’in demini cereyân ve katletmiş iken kanâat etmeyip hırsından tekrar Şerîf Şenber’in düşmüş vücûduna matrak ile vâfir darp edip konağına avdet etmeğin /8/ Şerîf Şenber’in asla rûhu kalmamış ise de cerh olunan mahallerin demi inkıta’ olmayarak meyyiten Harem-i Şerîf’ten ihrâç ve Bâb-ı Safâ’da olan konağına irsâl ile maktûl-i mumaileyhin evlâd /9/ u ıyâlleri sayha ve bükâ ve efgânlarından ve gerek Şerîf Yahya hazretlerinin mekân-ı me’men olan Harem-i Şerîf’te bi-gayr-i hak seccâdesi üzerinde Şerîf Şenber gibi âdemin katline cesâretinden /10/ ahâli-i Mekke-i Mükerreme ve mücâvirîn ve huccâc-ı Müslimîn havfa tâbi’ olup cemî’an inkısâr-ı kulûb olarak ra’yleri husûlünden ve gerek şerîf-i müşarunileyhin taşradan gelip bu fi’il-i şenî’aya /11/ cesâreti etrâf-ı urbân ve bedevîlerden istimdâd ederek etmiştir mülahazasıyla tez elden kable’l-ışâ’ dâire-i bendegânemiz halkını ve piyâde ve gerek muâyede tarafında ku’ûd üzere olan /12/ Asker-i Cihâdiye Ortası’nı nezd-i bendegânemize celb ve şerîf-i müşarunileyhe Şîbî Mehmed Efendi hazretlerini irsâl ve Harem-i Şerîf’te kendi hâlinde olan Şerîf Şenber’i bi-gayr-i hak katline ne vech ile cesâret /13/ etmiştir ve sebebi nedir ve Harem-i Şerîf’te şerâfetin lâyıkı böyle midir suâl olundukda şerîf-i müşarunileyh cevabında Şerîf Şenber’i kendi yedim ve kendi cenbiyem ile darp ve katlettim /14/ diyerek ikrar ve ettiğimi inkâr etmem deyü izhâr-ı şecâat edip nihâyet işte şeytana ittibâ’ ile bir şey oldu Mısır’a gidip vukû’-ı hâli lisânen ifâde ederim ne ki re’y /15/ ederler ise razıyım ve lâkin el-hâletü hâzihi yedimden sâdır olan cünhamın iktizâsı üzre Mısır’a gitmeğe Ahmed Paşa’dan ve askerinden ve Şerîf Şenber’in cemâatinden ve sâirden havf ederim /16/ bana emân kâğıdı versin Mısır’a azîmet ederim deyü haberi geldikde bendeniz dahı müşarunileyhin iltimâsı üzre bir varaka yazıp ve temhîr edip gönderdim dilhâh üzre yazılmamış /17/ diyerek kendisi bir tesvîd edip aynı üzere bir varaka matlûbuyla tekrar yazılıp gönderilmiştir bu halde iken Şerîf Şenber’in oğlu ve karındaşı ve cemâati taraf-ı bendegânemize /18/ gelip Şerîf Şenber’in yerine Şerîf Yahya hazretlerini şer’an kısâs ederiz bize izin ver ve yahud tutup ihkâk-ı hak edesiz deyü dava ve niza ve nihayet derûn-ı /19/ Mekke-i Mükerreme’de büyük fitne zuhur edeceğinden başka Harem-i Şerîf’te alenen bu misillü âdem katli sebkat etmediğinden cümle ahâli ve mücâvir ve huccâcdan külliyen emniyet meslûb olup /20/ ve etrafta bulunan Şeddâtî bedevîlerin tarafeyne i’ânet ile kısâs ederiz davasıyla tatvîl olacak bir madde etmeleriyle taraf-ı bendegânemizden sükût olunsa bir büyük /21/ fitne olacağı azher-i min eş-şems olmağın def’-i fitne içün beher halde şerîf-i müşarunileyhin Mekke’den kıyâm ve Mısır’a azîmeti müstahsen görülmekle şerîf-i müşarunileyh hazretlerine /22/ tekrar âdem irsâl Mısır’a gidecek ise hemen tedârükünü görüp azimet etsin Mekke’de tevkîf eder ise elbette bir fitne zuhûru derkâriyle bir an akdem azîmet ile herkes âsûde olsun /23/ deyü haberimiz vusûlünde pek güzel yarın vaktü’z-zuhra kadar tedârükümü görüp azimet ederim demekle asâkir kullarını sabaha kadar nezd-i bendegânemizde tevkîf ve ba’de’s-subh Cihâdiye Ortası’nı /24/ Mekke Kalesi tarafına tayin ve şerîf-i müşarunileyhin konağına ecânibden bedevî askeri gelir ise men’ etmek içün tenbih olunarak irsâlde şerîf-i müşarunileyh hazretleri /25/ kırk beş enfâr hüddâm ve kırk beş re’s hayvanâtın Yenbu’dan Mısır’a varınca kadar kalelerden iktiza eden peksimet ve yemleri verilmek içün kale nâzırlarına taraf-ı bendegânemizden /26/ mekâtib iltimasıyla matlûbu üzere varakalar tahrîr ve i’tâ olundukda Şerîf Şenber’in akraba ve cemâati tekrar ihkâk-ı hak içün dava ve niza etmişler ise de Şerîf Yahya hazretleri /27/ Mısır’a azimet üzeredir bu sûretle Mekke-i Mükerreme’de fitne çıkarılmasına kat’an rıza olmaz deyü cevap verilerek Şerîf Şenber’in tarafını iskât ve intifâ’-ı fitne def’inde /28/ olunarak şerîf-i müşarunileyh ol gün ba‘de’z-zuhr Mekke-i Mükerreme’den kıyâm ve cânib-i Mısr’a azîmet etmeğin kıblegâh-ı ins ü cân olan Beytullahi’l-Haram’ın derûnunda zuhûr edecek fitne /29/ bertarâf olmağla ahâli-i ve mücâvirîn ve huccâc-ı Beytullah-i Müslimîn havf ve inkısâr-ı kulûblerini emniyet ve istirâhat ve âsûdeliğe tebdîl ve bu hususda evvelen şevketlü padişah-ı /30/ rûy-i zemîn efendimiz hazretlerine ve sâniyen devletlü efendimize hayır dua ile yâd ve mesrûrü’l-bâl olarak muvâcehe-i Beytullah’da tizkâr üzre oldukları ifade ma’razında arîza-i bendegâneye /31/ mücâseret kılınmıştır. Bi-mennihi teâlâ bu bâbda ve her hâlde emr u fermân devletlü inâyetlü merhametlü veliyyünniam vüfûru’l-lutf-i ve’l-kerem efendim sultanım hazretlerinindir. Fî Gâye-i Ş[aban] sene [1]242 [28 Mart 1827]


Bende
Ahmed
Muhafız-ı Mekke-i Mükerreme


Hiç yorum yok: