31 Ağustos 2015 Pazartesi

TÜRK DEVLETİNDE “PARALELE HÜCUM” GELENEĞİ


Sultan Dördüncü Murad, Bağdat Seferinden dönerken uğradığı Diyarbekir’de o devrin en önemli mutasavvıflarından biri sayılan Urmiye Şeyhi Mahmud Efendi’yi idam ettirmiştir. 

Kırk bine yakın müridi olan, Azerbaycan’dan Bağdat’a kadar geniş bir coğrafyayı Diyarbekir’deki tekkesinden etkisi altına alan bu şeyhin, müridleri nezdindeki itibarı padişahlardan fazlaydı. Haliyle vücudu devletin bekası için muzır addedilerek ortadan kaldırılmasına karar verilerek idam edildi.

O yıllarda gerek devlet erkânı, gerekse halk nezdinde lehte ve aleyhte çok farklı tepkilere maruz kalan bu olay Tarih-i Naima’da ve muasır diğer kaynaklarda da anlatılmaktadır. Naima Mustafa Efendi’nin, Kâtip Çelebi’nin “Fezleke”sinden naklettiği ve aşağıdaki satırlarda yer alan idam gerekçesi o devirden günümüze kadar devletin zaman zaman tarikatler ve cemaatler üzerine saldığı tedhiş ve korkunun da ortak gerekçesidir.

Dördüncü Mehmed, Dördüncü Murad, İkinci Mahmud, İkinci Abdülhamid, Mustafa Kemal Atatürk ve şimdilerde Recep Tayyip Erdoğan’ın politikaları genellikle bu gerekçe ile yürütülmüştür.

METİN:

“Meşâyıhın bu makule ifrât üzre cemiyeti, hubb-ı riyâsete bâdî ve giderek saltanat davasına müeddî olagelmiştir. Tarika-i tasavvuf ile halkı devşirüp sülûk ve irşâd vesilesiyle hâss u âmmı başına üşürenlerden nicesinin tarikı, zuhur-ı devlete mütehavvil ve meşîhati hükûmet ve saltanata mütebeddil olduğu eslâfta defaatle vukû’ bulmuştur.”



Hiç yorum yok: