29 Mart 2015 Pazar

TÜRK TİPİ BAŞKANIN CEP HARÇLIĞI


“Osmanlı Padişahlık Sistemi” kuruluştan yıkılışa kadar değişik şekiller alsa da “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” diye referans gösterildiğine göre bu padişahlığın bir iki özelliğinden bahsetmek lazım. Evvela padişahların miras bırakma diye bir dertleri yoktur efendim. Bu yüzden olsa gerek matem kısa tutulur, hemen yeni padişahın tahta çıkışı törenlerine başlanır. Yeni padişahın, babasının, amcasının veya ağabeyinin ardından üzülmesine zaman bırakılmaz. Ölen padişah öldüğüyle kalır, çoluk çocuğu, yerine gelen padişahın merhametine muhtaçtır. İslam Hukuku’nda büyük yeri olan miras bırakma hakkı örfen padişahların elinden alınmıştır. 1912’de “Hanedan-ı Saltanat Kanunu” çıkarılıncaya kadar böyledir. Bu tarihe kadar yeni padişahın insafına terk edilen şehzade, hanım sultan ve padişah hanımları ilk defa bir kanunla haklarını kazanmışlardır. Ne acıdır ki, hanedan düşmanı olmakla suçlanan İttihad ve Terakki bu düzenlemeyi yapmış, o şehzadelere yine de yaranamamıştır.

İkinci olarak padişahlar öyle istedikleri gibi, kafalarına göre para harcayamazlar, örtülü ödenekleri yoktur. Paranın geldiği yerler ve harcandığı yerler aşikârdır, gizli saklı olmaz. Bunların da tahsisatları vardır. Mısır Hazinesi padişaha cep harçlığı olarak tahsis edilmiştir. Kafasına göre bu hazineden para çekemez. Hazineden çıkan paraların illa ki kaydı tutulur. İşte buradaki “Teslim Tezkiresi” adı verilen belgede de Sultan Dördüncü Murad en üstüne kendi mührünü basarak, Kapıcılar Kethüdası eliyle teslim aldığı 625 kuruşun tezkiresini hazineye göndermiştir.

Diyelim ki hazinede para kalmadı, o zaman ne oluyordu acaba? İşte bu durumlarda, isyan etmesinden korkulan yeniçerileri susturmak veya aşırı uzun süreli savaşlarda ordu masraflarını karşılayabilmek için saraydaki altın-gümüş evani, o da yetmezse ayrı bir hazine olan “Raht Hazinesi”ndeki mücevherli eğerler bozdurularak kamunun harcamalarına ayrılırdı. Günümüzde Topkapı Sarayı’nda bu mücevherli eğerlerden hiç kalmamış olmalı ki bir tanesi bile teşhirde değildir. Türk Edebiyatı Vakfı’nda bir konferansta o zamanki saray müdürü İlber Hoca’ya niye teşhirde hiç eğer yok diye sorduğumda yarım ağız cevap vermişti de hiç kalmadığına iyice ikna olmuştum. Topkapı Sarayı’ndaki defterleri bilmiyorum ama Osmanlı Arşivi’nde mevcut “Raht Hazinesi Defterleri”nde kayıtlı binlerce eğerin üzerindeki inci, elmas, yakut, zümrüt ve pırlantaları birileri tez yapsa da bu mücevherler bugün nerede diye sorsa…

Metin:


SULTAN DÖRDÜNCÜ MURAD’IN MÜHRÜ

Ruznamçe Defterlerine kaydoluna

Tesli-------------------------------------------m
Be-Hazret-i Padişah-ı alem-penah eyyedallahü teala devletuhu
be-rây-ı harçlık-ı ceyb. El-vaki fî Yirmi Dokuz Receb sene 1038

Guruş-ı Kâmil
Aded
Altı yüz yirmi beş


Teslim be-Kethüda-yı Bevvabîn
Fi 29 B. sene 38

Nukilet [sağ taraftaki helezonik yazı]

Hiç yorum yok: