20 Ocak 2015 Salı

EFENDİNİN NUMARASINI ALINIZ LÜTFEN


Ebül’ula Mardin, Mekteb-i Hukuk yani Hukuk Fakültesi’nde 1899-1903 yılları arasında okumuş, Osmanlı döneminde yani. Köken olarak molla, müderris bir aileden geliyor. Yıllarca Medeni Hukuk Ordinaryüs Profesörü olarak yüzlerce hukukçu yetiştirmiş. Kendine asistan seçerken tamamen liyakate önem vermiş. Sonradan asistanı olacak İsmet Sungurbey’i daha talebeliğinde keşfetmiş. Hukuk Fakültesi’nde Eşya Hukuku dersini takrir eden Ebül’ula Mardin, talebe Sungurbey’in bir soruya verdiği cevaptan memnun kalınca yanındaki asistanlarına dönerek “Efendinin numarasını alınız lütfen” demiş. Bundan sonra da ilgi ve teşviklerini esirgemeyerek kendi kürsüsüne asistan olarak almış.
Şimdi ne var bunda diyebilirsiniz. İsmet Sungurbey, Türkiye İşçi Partisi’nin kurucu ve önderlerinden biri. 1961-1971 arası aktif olarak TİP hareketinde rolü var ve 12 Mart’ta bu yüzden hapis yatıyor. İşte sonradan TİP’çi olacak İsmet Sungurbey’i Ebul’ula hoca hiç çekinmeden kürsüsüne asistan seçebiliyor. Öğrencilğinde en azından rengini belli etmiştir muhakkak, buna rağmen liyakat açısından değerlendiriliyor, siyasi görüşü geri planda kalıyor.

Talebesi de hocasının en büyük eserlerinden “Huzur Dersleri”ne ilave iki cilt hazırlıyor ki kitaba aşina olanlar ne kadar emek harcandığını yakından bilirler. İsmet Sungurbey'i tanımayıp da Huzur Dersleri’ni eline alan biri, hocayı “mollanın teki” olarak rahatlıkla değerlendirebilir. Daha sonra aynı kürsüde Hüseyin Hatemi’nin de yer alması, üniversitede nasıl bir kadrolaşma! olduğunun en müthiş örneği galiba.
Hatemi, içinde bulunduğu “Hareket” ekolü çerçevesinde, “İslam Açısından Sosyalizm” kitabı bile yazabiliyordu. Hatemi de o tarihlerde Sungurbey’in asistanı mıdır, Ebul’ula’nın bayrağını o mu devralmıştır bilemiyorum ama en azından Sungurbey’in kedilerini devraldı.
1960-80 arası kutuplaşmaların had safhada bulunduğu bir zaman diliminde böyle hoşlukları yaşamayı nasıl başardı bu insanlar. 12 Eylül her şeyin üzerinden silindir gibi geçerken burayı da ıskalamamıştı haliyle…Iskalasaydı şaşardım zaten, yoksa Cumhurbaşkanı eli öpmek için iki büklüm kıvranan Hukuk dekanları başka türlü nasıl yetiştirilecekti…


Hiç yorum yok: