5 Aralık 2014 Cuma

ON MADDEDE OSMANLICA MEFHUMU VE EĞİTİMİ


1-Osmanlıca diye bir dil yoktur.

2-Olmayan bir dilin talim ve terbiyesi olamaz.

3-Osmanlıca dediğiniz sadeleştire sadeleştire kadit hale getirdiğiniz dil, Türkçe'nin 1950'lere kadar yaşayan Anadolu ve Rumeli şubesidir. 

4-1950'lere kadar Latin Alfabesi ile yazılmış kitap ve gazeteleri günümüzün nesilleri okuyup anlayabiliyor mu? Asla anlayamıyorlar.

5-Siz Osmanlıca adı altında ELİFBA eğitimi vermek isteyebilirsiniz ancak buna Osmanlıca kılıfı uydurmak açıkgözlülük değildir. 

6-Osmanlıca denen dilin yazısı bir nevi hiyeroglif gibidir. Günümüzün Türkçe yazısında olduğu gibi her sesin bir harfi yoktur. Okunduğu gibi yazılmaz. Resimlerden oluşur ve resim olarak, kalıp olarak yazılan kelime okuyanın dağarcığında biliniyorsa doğru okunur. Birçok kelime okuyanın belleğinde resim olarak yer almıyorsa, beyin yazıyla sesi bir araya getiremiyorsa asla okunamaz.

7-Arşiv vesikalarımızı, kütüphane kaynaklarımızı okuyabilmek ise tamamen uzmanlık işidir. Öyle her önüne gelen okuyabilseydi şimdiye kadar milyonlarca imam-hatipli, ilahiyatlı ve Kuran kurslunun okudukları ile üst düzey kültür birikimimiz topluma yansırdı.

8-Harf Devrimi ile Cumhuriyet nesillerinin Osmanlı ile kültürel bağlarının koparıldığı tezi bir safsatadır. Dilde sadeleştirme olmasaydı bu kopukluğu kimse başaramazdı. Esas zararlı olan dilde sadeleştirme adı altında yapılan züppelikler ve toplumun emperyalizm gönüllülerinin eski dili kullananlara karşı gösterdiği aşağılık tepkidir. Hedefi doğru belirleyemezseniz ok menzilinden sapıp bir kazaya sebep olur. İbraniler Kudüs'ten kovulduktan sonra bir devlet çatısı altında bulunmamalarına rağmen iki bin sene harflerini yaşatmışlar, 1918'de kurdukları İbrani Üniversitesi dünyanın her yerine dağılıp Kudüs'te toplanmaya başlayan Yahudilerin ortak bir dile kavuşmalarını amaçlamıştır. Bizde de yazıya sahip çıkılıp yaşatılabilirdi. Bu da toplumun sınırlı bir kesimi tarafından uygulanmıştır. Millet sahip çıksaydı derler adama. 

9-Dilimiz üzerindeki ecnebi lisanların baskısından, toplum nezdinde Türkçe'nin sevimli mahalli ağızlarına, şivelerine olan düşmanlıktan, yeni nesillerin eski kelimelerle tanışmasını sağlamaktan bahsetmeden sadece yazıyı öne alırsanız avucunuzu yalarsınız.

10-Emperyalist vahşiler Afrika'da okuma-yazma seferberliği başlattıklarında ince ince dalgalarını da geçerlermiş. "Yamyamlara okuma-yazma öğretirseniz ne olur?" sorusunu beş çayı tilki avından sonra briç masalarında sorup "okuma-yazma bilen yamyamlarımız olur" cevabıyla kahkahalar atarlarmış. Bizimki de o hesap.

Hiç yorum yok: