6 Kasım 2014 Perşembe

ŞERİAT-TARİKAT

Osmanlı Arşivi'nin en büyük üstatlarından Ahmed Hamdi Tanyeli ile Abdülbaki Gölpınarlı'nın bir muhaveresi:
Bir gün, Ahmet Hamdi Tanyeli ile bir tekkeye soru sormaya gittik. Harem kapısını çaldığımda içerden kulak tırmalayan bir kadın sesinin adeta azarlarcasına “Kim o?” dediğini işittik.
Ahmet Hamdi Tanyeli bu herhalde kiracı olsa gerek dedi. Ve şeyhi sorduk.
Kadın yeniden feryat etti: “Onlar binanın öteki tarafında.”
Ahmet Hamdi, “Sana söylemedim mi,” dedi.
Binanın yakın aile fertleri dışındaki insanları karşılamak üzere ayrılmıs olan Selâmlık kısmına gittik. Ana girişten içeri bahçeye doğru yürüyüp, kapıyı çaldık. İçerden tatlı bir kadın sesi kim olduğumuzu sordu, şeyhi aradığımızı söyledik.
“Kendisi Hakka gitti,”diye yanıtladı. Şeyhin oğlunu sorduk. Aynı tatlı ses, “O da gitti,” diye yanıt verdi. Bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sorup, “Lütfen bahçedeki banka oturun, fakir hemen yanınıza gelecek,” dedi.
Oturduk. Birkaç dakika sonra evden orta yaşlı bir kadın çıktı ve bize türk kahvesi ikram etti. Yanımıza oturdu, hatırımızı sordu. Ona ne için orada olduğumuzu anlattık, o da bize elinden geldiğince bilgi verdi.
Biraz daha oturduk ve daha sonra kalkmak için izin istedik. Bize bahçe kapısına kadar eşlik etti ve ayrılırken arkamızdan o tatlı sesiyle, “Güle güle, sağlıcakla kalın. Uğur getirdiniz. İnşallah gene gelirsiniz,” dediğini işittik.
Ahmet Tanyeli bana döndü ve “İlk gittiğimiz yer şeriattı, burası ise tarikat,” dedi.
Yazının tamamı şu bağlantıda.
http://www.usdusunveotesi.net/yazilar2.asp?yno=32&bant=10&katno=10

Hiç yorum yok: