Bu kısa izahı yapıyorum ki bu latife metninde geçen atalarımızın da büyük bir rahatlıkla kullandıkları Türkçe kelimeleri ayıp falan diye yadırgamayın. Bunlar bizim dilimizin, atalarımızın konuştukları lisanın güzelliklerinden, dışlamayın. [Belge sadeleştirilmeden, üslup özelliklerine dokunulmadan yeni yazıya aktarılmıştır]
METİN
Letayif
Sultan Mustafa-yı Sâlis zamanında vuku' bulan seferde Ordu Hekimbaşısı olan hekimi Devlet Kethüdası'na götürmüşler. Hekim:
-İnşallah yarın gelürüm, kazuranızı saklasunlar bakalım.
Demiş. Ertesi gün hekim geldikde abdest leğenini ağzına değin bok ve sidik ile dolu hekimin önüne getürmüşler. Biçare hekim:
-Behey sultanım, bir şişeye kosanız olmaz mıydı ve hem sade bok demiş idik.
Dedikde vezir kethüdası hasta ağa:
-Behey efendi, bu işte, cümlesi içinde. Bak da hastalığım nedendir ve hiç taama isteğim yoktur.
Dedikde hekime infial ârız olup:
-Behey efendim, bir koca leğen bok, bir şey yenmese neden olur.
Deyüp üç dane şaf yapup bırakır ve
-Efendim yavaş yavaş birin sabah ve birin öğleyin ve birin ahşam isti'mâl edin.
Deyüp veda' edüp gider. Ertesi günü geldikde:
-Aman efendim, iki danesini güçle isti'mâl eyledim. Zira gayet tuzlu.
Dedikde hekimin canı başına sıçrayup:
-Ne yapdınız.
Dedikde:
-Sizin re'yiniz üzere ekl eyledim.
Dedikde gayri hekimin sabrı kalmayup:
-Behey efendim, anı götünüze sokun dedim.
Dedikde:
-Ben ne bileyim, isti'mâl eyle dediniz, ben de yedim" demiş.
İşte bu zat ismi yad şimdilerde olmaz ordu-yı hümayunda Devlet Kethüdası'ydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder