29 Kasım 2014 Cumartesi

DÖRDÜNCÜ MURAD'IN TOPKAPI SARAYI'NDAKİ "ÇANKAYA SOFRASI"



Evliya Çelebi'ye itimadım çoktur. Bazı hikayeleri akıl almaz gelse de vardır bir hikmeti der geçerim. Kendinin Sultan Dördüncü Murad'a takdim edilmesini anlattığı bir bahis var ki vuku bulduğundan zerre kadar şüphe etmem. Hasoda denilen yerde padişaha takdim edilmiş ve orada geçen saatleri sayfalarca anlatmıştır. Mekânın yan tarafında "Kutsal Emanetler" saklanmaktadır. İç tarafta tahtında oturan Dördüncü Murad'ın yanında onu sefahat alemlerine alıştırdığı söylenen Emirguneoğlu bulunmaktadır. Evliya bu meclise musahip olarak katılmıştır yani padişahın dost meclisinin neşe kaynağı "Cem Yılmaz" vaziyetindedir. Çeşitli fasıllar geçilir, Evliya bunlara Hüseyin Baykara faslı demektedir. Müzik ve şamata tam gaz sürerken padişah yeri geldikçe Evliya'ya bir yandan ezan, diğer yandan da Kuran okutur. Günümüzün kafasıyla asla bir yere oturtamayacağımız eylem bu aralarda olur. Arada sırada "çakır getirin" diye emreder. "Çakır" bunların dilinde "bâde"ye yani içkiye denmektedir.Vaktiyle içkiye çakır denildiği günümüzde unutulmuş, sadece "çakırkeyf olmak" deyimi kalmıştır. Dördüncü Murad bâdesini içer, az sonra Evliya'ya Kuran okumasını emreder, o da okur. 

Aynı meclis altında içki, bâde, şarkı, türkü, ezan, Kuran hepsini birden cem etmek bugünün kafa yapısıyla Çankaya Sofralarının kaynağını bilmeden dillerine dolayanlara tarihten gelen iyi bir ders olur. 

«"Hey şâhım Perverdigâr seni ıslâh eyleye. Pes munlar belî benî âdem değillerdir. Ohum zemînden mantar kimi çıharlar" dedi. "Anın içün senin askerinin cânları acıyup yoldaşları kanın anlar dahi Revân kal‘asında menden alup yedi günde Îrân-zemîn askerinin kökün kesdiler" deyü cevâb etdikde bu hoş-âmed kelâmdan pâdişâh haz edüp "Çakır" deyüp bir kâse nûş etdi ve ba‘de'l-asr sohbet tamâmında hakîre, 

"Bir aşr-ı Kur’ân-ı azîm tilâvet eyle" 

deyü hitâb etdikde üstâdımız Evliyâ Efendi'den gördüğümüz üzre leyle-i Kadir'de Ayasofya-i Kebîr'de sûre-i En‘âm âhirinde kalup Bismillah ile sûre-i A‘râf'ın ibtidâsından bed’ edüp iki yüz altı aded âyet-i şerîfi savt-ı a‘lâ ile on iki makâm yirmi dörd şube ve kırk sekiz terkîb üzre itmâm edüp ba‘de'd-du‘â Sultân Osmân'ı ve pederi Sultân Ahmed'i ve Âl-i Osmâniyân'ın selâtîn-i seleflerinin rûh-ı şerîflerin yâd edüp savâb-ı Kur’ân-ı azîmi rûhlarına hibe eyleyüp Fâtihatü'l-kitâb ile hatm-i kelâm edüp dest-i şerîflerinde yek-pâre mücevher balık dişinden bir arka kaşağısı var idi, hakîre ihsân etdi. 

Andan Mîr'e hitâb edüp eydir: 

"Ya Mîr, Acem'de böyle Kur’ân-ı azîm okunur mu?" buyurdular.»

Hiç yorum yok: