24 Ağustos 2014 Pazar

YALI DERDİNE DÜŞEN KAZASKERİ NASIL SÜRGÜNE GÖNDERDİLER


Sultan Birinci Abdülhamid’in şehzadeliğinde doğan kızı Dürrüşehvar Sultan, Üsküdar’da kütüphanesi olan Hacı Selim Ağa’nın oğlu Ahmed Nazif Efendi ile evliydi. Sadrazam Halil Hamid Paşa ve Reisülküttap Ebubekir Ratib Efendi, Birinci Abdülhamid’i tahttan indirip Şehzade Selim’i tahta çıkarmak için darbe tezgahladıklarında, Damad Ahmed Nazif Efendi, padişahın kız kardeşi Esma Sultan ve Hacı Selim Ağa buna mani olarak darbe teşebbüsünü boşa çıkardılar. Bu olayı hiç unutmayan Üçüncü Selim tahta çıktığında ilk iş olarak baba-oğul Selim Ağa ve Ahmed Nazif Efendi’yi katlettirdi. Günümüzde Üsküdar’da Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nin avlusunda medfundurlar. 

Ahmed Nazif Ağa’nın ölümünden sonra ortaya çıkan büyük miktardaki borcu, mallarının tasfiyesi ile kapatılmak istendi. Rumeli Kazaskeri İvaz Paşazade Mustafa Bey kendine ait Beylerbeyi’ndeki yalıyı satmak isteyip, Ahmed Nazif’in Kuleli’deki yalısına talip olduğunu Sadrazama bildirdi. Sadrazam da meseleyi özetleyip Sultan Üçüncü Selim’den satış için izin istedi. Kendi ekibini kurmak derdindeki yeni padişah bu duruma öyle öfkelendi ki kısaca sadeleştirip aktardığım aşağıdaki hatt-ı hümayunu sadrazamın telhisi üzerine yazdı.

Bu belgede günümüz için ibret dolu, devlet geleneğimiz ve dayandığı ahlaki, felsefi, tarihi kurallara dair bir dizi ipucunu bulabiliyoruz.

“Kendi yalısı başına mı yıkıldı ki eşi benzeri olmayan Beylerbeyi'ndeki yalısını terk ederek bu dile düşmüş Kuleli’deki yalıya talip olarak dedikoduya sebep vermek, bizi Hristiyan devletleri arasında rezil etmek istiyor. Devletimin rezalet ve zararını düşünmeyen, hayır ve şerre dikkat etmeyen bu adamın devlet adamlığı ve devletin sırlarına vakıf olması asla caiz olmadığından diğerlerine ibret için görevinden azledip Kıbrıs’a sürülsün. Şeyhülislam Efendi de onun yerine münasip birini seçip bana bildirsin. Allah bunun gibi mecnun ve işe yaramazların cümlesini devletimden kaldırsın.”

Beylerbeyi'ndeki dillere destan yalısında keyif sürerken hırsına mağlup olup Kuleli'deki daha büyük ve şaşaalı yalıya kavuşmayı düşünürken gözünü Kıbrıs'ta açan kazasker bir sene sonra orada öldü ve dünya defterini dürdü...

[Üçüncü Selim’in sinirinden olsa gerek, hatt-ı hümayununu yazarken yaptığı bir kaç hatayı köşeli parantezle düzelttim.]

METİN

Kaimmakam Paşa

Kendinin İstavroz’da olan yalının [yalısının] hiç nâzırı [nazîri] yoğiken böyle lisana gelmiş yalıyı kendi yalısını terkile devletimin böyle gâle [gâile] vakt-i seferde bu misillü malum ve müteayyin adamın alması havadis ve kîl u kâli mucib olduğundan gayri Düvel-i Nasârâ beynlerinde devletimize rezâleti mucib olduğunda şüphe olmayup yalısı başına mı yıkıldı böyle devletimin rezâlet ve zararını mülahaza etmeyüp hayr u şerrine dikkat etmeyen adamın kadıaskerliği ve devletimin esrârına vâkıf olması bir vechile caiz olmadığından ma’dâ şer’an ve aklen te’dîbi vacip olmağla sâirlerine ibret içün şimdi kadıaskerlikden azl ve Kıbrıs’a nefy olunmasını Efendi dâimiz işâret eylemelerini ve münasip kim ise kadıasker nasb olunmasını Efendi dâimize şimdi haber gönderüp bu vechile icrâsı kat’î emr-i hümâyûnumdur. Cenâb-ı Hakk bu misillü mecnûn ve işe yaramazların cümlesini devletimden ref’ eyleye. Âmîn.






Hiç yorum yok: