8 Temmuz 2014 Salı

TAK-I KİSRA


Sinan ÇULUK



Hazret-i Muhammed dünyaya geldiğinde bazı mucizelerin gerçekleştiği bilinir. Kisra’nın sarayından on dört burcun yıkıldığı kayıtlıdır mesela… İşte, asırlar öncesinden kalma bu saray günümüzde Irak sınırları içinde Medayin yakınlarında Dicle Nehri kenarında bulunuyor. 241-272 yılları arasında Sasani hükümdarı olan Şapur tarafından yaptırılmış. Mecusi olduğu halde Müslümanlar tarafından da çok sevilen Nuşirevan-ı Adil zamanında genişletilmiş. Bugün artık tarih olan haşmetli kemerine de “Tâk-ı Kisra” adı verilmiş. Farsça “tâk” “kemer” anlamına gelir. İslami edebiyatta sevgilinin kaşlarına benzetilen bu kemer münasebetiyle “Tâk-ı Kisra”ya çokça yer verilmiş. Hattâ işi düşen herkesin müracaat edebilmesi için Nuşirevan-ı Adil’in ihtira ettiği “Adalet Zinciri” de bu sarayda bulunduğundan şiirlerde buna da işaret edilmiştir. 

Bugünkü halinde görülemeyen kemer ve ön cephenin sağ tarafı, 19. Yüzyılın sonlarına ait resimlerde olanca zarafet ve azametiyle görülmektedir.

Fatih Sultan Mehmed’in Ayasofya’ya girdiğinde söylediği şiirde geçen Kisra’nın Tâkı işte burasıdır.

Perde-dârî mî küned der tâk-ı kisrâ ankebût
Bûm nevbet mî zened der kal’a-ı Efrâsiyâb
[Örümcek, Kisrâ’nın Kemeri’nde perdedarlık yapıyor,
Baykuş, Efrasiyab’ın kalesinde nevbet vuruyor.]





Hiç yorum yok: