Sinan ÇULUK
Sultan Vahideddin sarayda istihdam olunmak üzere getirilen bir çocuğa
bazı dini meselelere dair sorular sorar. Tatmin edici cevaplar
alamayınca bunun sebebini okuduğu okulda gerektiği gibi din eğitiminin
verilmediğine bağlar. Lakayd bulduğu bu vaziyetin ileride kötü sonuçlara
yol açacağına hükmeder. Çocuk ve gençlerin hayatlarını hüsranla
neticelendirecek bu gibi durumlardan
kurtarmak için işin başı olarak ilkokullardan itibaren din eğitim ve
öğretiminin ciddiyetle verilmesini ilgililere emreder.
Bu
belgenin muhtevasına göre dini eğitime önem veren bir padişahın varlığı
bazılarımızı sevindirecektir. Böyle bir padişaha laf söyletilmez. Ancak
belgenin tarihini dikkate alırsanız hükmünüzü gözden geçirmelisiniz. Her
ne kadar belgenin yazıldığı günün Hicri tarihi yanlış tespit edilip
yazılmışsa da Rumi tarih şaşmadığı için ona itibar ediyoruz. 10 Eylül
1338 Rumi tarihi 10 Eylül 1922’ye tekabül eder, yani Türk Milleti’nin
topyekün İstiklal Harbi bir gün önce İzmir’de Yunan’ın denize dökülmesi
ile sonuçlanmıştır. Bu tarihten elli gün sonra saltanat kaldırılacak,
altmış yedi gün sonra da kendisi Türkiye’den kaçacaktır. Başına neler
geleceğini anlayamamış, akıbetini görememiştir, kendinde bir güç
olduğunu vehmedip sağa sola emirler verebileceğini zannetmektedir.
İkinci Abdülhamid sonrası Sultan Reşad ve Vahdeddin'in durumu güncel
tabirle masadaki tuzluktan farklı değildir. Eğer ki sarayında yanına
gelen hizmetçiyle ilgilenip sorular sormasaydı ülkenin eğitim durumundan
da bir haberi olmayacaktı. Bir gün önceki zaferden haberi ne zaman
oldu, ciddi olarak araştırma ihtiyacı hissetmeye başladım.
Tek belgeyle tarihte hüküm verilmez de iyi değerlendirilirse bir ipucu olabilir.
Belge Metni:
Bihi
Mabeyn-i Hümâyûn-ı Mülûkâne
Başkitabeti
48
Saray-ı Hümâyûn-ı Cenâb-ı Mülûkâne’de istihdam olunmak üzere getürülen
on beş on altı yaşlarında ve oldukça okur yazar bir çocuğa irâd
buyurulan baʽzı esʼile-i esâsiyye-i diniyyeye cevâb-ı kâfî alınamaması
kendisinin devâm etmiş olduğu mektepde lüzûm-ı vechile ulûm-ı diniyyenin
taʽlîm edilmemiş olmasından neşʼet eylediği anlaşılarak bâdîʼ-i
teʼessüf olan bu lâkaydînin devâmına müʼessirât-ı sâʼire-i hâzıranın
dahi inzımâmı hâlinde âtiyen ne muzır avâkıb ve netâyic tevellüd
eyleyeceği ve ebnâ ve şebbân-ı müslimîni bu gibi mezâlik-ı hüsrândan
vikâye ve muhâfazanın ise akdem-i umûr olduğu bedîhî olmasıyla mekâtib-i
ibtidâʼiyyeden iʽtibâren talebe ve tâlibâta ferâʼiz-i diniyye ve usûl
ve erkân-ı ibâdetin ve iʽtikâdât ve îmân-ı İslâm’ın ale’d-derecât lüzûm u
iktizâsı vechile hüsn-i taʽlîm ve tefhîmine fevkalâde iʽtinâ ve dikkat
kılınmasının îcâb edenlere serîʽan tenbîh ve işʼârı şeref-efzâ-yı sünûh
ve sudûr buyurulan emr u fermân-ı hümâyûn-ı cenâb-ı hilâfet-penâhî
mantûk-ı münîfinden olmağla ol bâbda emr u fermân hazret-i
veliyyü’l-emrindir.
Fî 17 Muharrem sene 1341 Fî 10 Eylül sene 1338.
Ser-Kâtib-i Hazret-i Şehriyârî
bende
Rif’at
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder