12 Nisan 2014 Cumartesi

SULTAN VAHİDEDDİN’İN DİN EĞİTİMİ EMRİ

Sinan ÇULUK




Sultan Vahideddin sarayda istihdam olunmak üzere getirilen bir çocuğa bazı dini meselelere dair sorular sorar. Tatmin edici cevaplar alamayınca bunun sebebini okuduğu okulda gerektiği gibi din eğitiminin verilmediğine bağlar. Lakayd bulduğu bu vaziyetin ileride kötü sonuçlara yol açacağına hükmeder. Çocuk ve gençlerin hayatlarını hüsranla neticelendirecek bu gibi durumlardan kurtarmak için işin başı olarak ilkokullardan itibaren din eğitim ve öğretiminin ciddiyetle verilmesini ilgililere emreder.

Bu belgenin muhtevasına göre dini eğitime önem veren bir padişahın varlığı bazılarımızı sevindirecektir. Böyle bir padişaha laf söyletilmez. Ancak belgenin tarihini dikkate alırsanız hükmünüzü gözden geçirmelisiniz. Her ne kadar belgenin yazıldığı günün Hicri tarihi yanlış tespit edilip yazılmışsa da Rumi tarih şaşmadığı için ona itibar ediyoruz. 10 Eylül 1338 Rumi tarihi 10 Eylül 1922’ye tekabül eder, yani Türk Milleti’nin topyekün İstiklal Harbi bir gün önce İzmir’de Yunan’ın denize dökülmesi ile sonuçlanmıştır. Bu tarihten elli gün sonra saltanat kaldırılacak, altmış yedi gün sonra da kendisi Türkiye’den kaçacaktır. Başına neler geleceğini anlayamamış, akıbetini görememiştir, kendinde bir güç olduğunu vehmedip sağa sola emirler verebileceğini zannetmektedir. İkinci Abdülhamid sonrası Sultan Reşad ve Vahdeddin'in durumu güncel tabirle masadaki tuzluktan farklı değildir. Eğer ki sarayında yanına gelen hizmetçiyle ilgilenip sorular sormasaydı ülkenin eğitim durumundan da bir haberi olmayacaktı. Bir gün önceki zaferden haberi ne zaman oldu, ciddi olarak araştırma ihtiyacı hissetmeye başladım.

Tek belgeyle tarihte hüküm verilmez de iyi değerlendirilirse bir ipucu olabilir.

Belge Metni:

Bihi
Mabeyn-i Hümâyûn-ı Mülûkâne
Başkitabeti
48

Saray-ı Hümâyûn-ı Cenâb-ı Mülûkâne’de istihdam olunmak üzere getürülen on beş on altı yaşlarında ve oldukça okur yazar bir çocuğa irâd buyurulan baʽzı esʼile-i esâsiyye-i diniyyeye cevâb-ı kâfî alınamaması kendisinin devâm etmiş olduğu mektepde lüzûm-ı vechile ulûm-ı diniyyenin taʽlîm edilmemiş olmasından neşʼet eylediği anlaşılarak bâdîʼ-i teʼessüf olan bu lâkaydînin devâmına müʼessirât-ı sâʼire-i hâzıranın dahi inzımâmı hâlinde âtiyen ne muzır avâkıb ve netâyic tevellüd eyleyeceği ve ebnâ ve şebbân-ı müslimîni bu gibi mezâlik-ı hüsrândan vikâye ve muhâfazanın ise akdem-i umûr olduğu bedîhî olmasıyla mekâtib-i ibtidâʼiyyeden iʽtibâren talebe ve tâlibâta ferâʼiz-i diniyye ve usûl ve erkân-ı ibâdetin ve iʽtikâdât ve îmân-ı İslâm’ın ale’d-derecât lüzûm u iktizâsı vechile hüsn-i taʽlîm ve tefhîmine fevkalâde iʽtinâ ve dikkat kılınmasının îcâb edenlere serîʽan tenbîh ve işʼârı şeref-efzâ-yı sünûh ve sudûr buyurulan emr u fermân-ı hümâyûn-ı cenâb-ı hilâfet-penâhî mantûk-ı münîfinden olmağla ol bâbda emr u fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir.
Fî 17 Muharrem sene 1341 Fî 10 Eylül sene 1338.

Ser-Kâtib-i Hazret-i Şehriyârî
bende
Rif’at


Hiç yorum yok: