30 Kasım 2013 Cumartesi

EMPERYALİZMİN DÜDÜĞÜNÜ ÇALANIN AKIBETİ HAYR OLMAZ

Sinan ÇULUK



Batı Anadolu ve İstanbul’daki Rum nüfusu sanılanın aksine Tanzimat dönemi ve özellikle 1856 Islahat Fermanı’ndan sonra artmıştır. Rumlar, 1780-1830 arasında ve bilhassa Yunan devletinin kurulmasından sonra peşpeşe yaşadıkları sefalet ve kıtlık dönemlerinde açlıktan ölmek üzereyken Yunanistan’dan ve Cezayir-i Bahr-i Sefid (Akdeniz) adalarından akın akın Anadolu'ya göç ettiler. Ucuz bir bedel mukabili askere gitmediler. Zaten cizye vergisi de kaldırılmıştı. Savaşlarda kırılan Türk nüfusuna nispetle sayıları sürekli arttı. İki nesillik bir zaman diliminde eğitim ve sağlık sistemine alternatif politikalar ortaya koydular ve ticari gelişim düzeylerine yetişemeyen Türk milletine dünyayı dar ettiler. Rumları ağırlayan, etini ekmeğini suyunu paylaşan binlerce masum Türk'ün mallarını mülklerini emperyalist politikalar sayesinde ellerinden aldılar.

İstanbul'u işgal kuvvetleri teslim aldığında Rum komşularımız İstanbul'da mavi-beyaz kumaş bırakmadılar, karaborsaya düştü. Bu bezlerden diktikleri bayrakları evlerine gururla asıp yıllarca komşuluk yaptıkları Türklere camdan dışarı bakma hakkı bile tanımadılar. Evine Türk bayrağı asanı, işgal aleyhinde konuşanı anında işgal kuvvetlerine gammazladılar. Zindanlar binlerce masum Türk ile dolduruldu. Batı Anadolu'da da durum farklı değildi. Yunan işgal ordusunun önüne geçip rehberliğini yaptılar, ordusunda bilfiil silahlı asker oldular. Kendi komşularına karşı en vahşi katliamları gerçekleştirdiler.

Durum kötüye gidip Yunan ordusu Türkiye’den kovulunca kendilerini koruyacak bir güç de kalmadığından bir kısmı Yunan ordusu ile birlikte kaçtı. Geride kalanların da akıbetlerinden endişe eden emperyalist cephenin Lozan’da ilk dayattıkları anlaşma Türk-Yunan nüfus mübadelesi oldu. Bazı kibar akıllılar bu mübadeleyi Türkler istedi ve zorladı diyorlar. Batı Avrupa ile Türklerin arasında Ortodoks Rumlardan ibaret tampon bir Yunan Devleti’nin mevcudiyeti her zaman emperyalist dünya için önemlidir. Bu devletin nüfusu da onlar için önemlidir. Bu yüzden Milli Mücadele’ye taraftar ve işgalci Yunan ordusuna destek vermeyen Anadolu’nun Türkçe konuşan ortodokslarını da mübadeleye dahil ettiler. Zorla bu topraklardan götürdüler.

Zaman içerisinde gelinen nokta bu topraklara halen derin bir hasret duyan ve atalarının günahını torunlarının çektiği bir Yunan milletinin varlığıdır. Batı dünyası Osmanlıya karşı kışkırttığı Yunanlılara zorla bir devlet inşa etti. Üstelik bu devletin başına bir Yunanı değil, Alman kraliyet ailelerinden birini getirdi. Günümüzde de AB, zor günler geçiren Yunanistan ile dalgasını geçmekte. Kışkırtmalarıyla hayatını kararttığı bir toplumun kaderi onu hiç enterese etmemektedir. İstanbul’da koruma altında olacağını sandıkları Rumların da buraları terke mecbur bırakılması ile günümüze kalan iki bin civarında Rum’un İstanbul’da yaşadığı sanılmaktadır.

Emperyalizmin arabasına binip onun düdüğünü çalanlar ilk durakta işleri bitince indirilir. Bu günlerin ayrılıkçı Kürtleri yaşanmış geçmişi yok sayarlar ibret almazlarsa şu anda çaldıkları düdükleri ellerine tutuşturanlar tarafından ilk durakta indirileceklerdir. Sonrası Allah Kerim…

Hiç yorum yok: