İÇKİ MESELESİ
Sinan ÇULUK
Hükümetin son atağıyla içki aleyhtarları ve taraftarları gibi iki
keskin uç ortaya çıktı. Referansını İslam’dan almayan, Laik hukuk ve
anayasaya bağlı bir hükümetin, yaptığı icraatı İslam’ın gereği olarak
değerlendirdiğini Başbakan’ın bugünkü (28 Mayıs 2013) konuşmasından
anlıyoruz. Hükümet açısından bağlayıcılığı olacak bu sözlerin
Başbakan’ın dilinin ucundan savrulmadığını, İslami hassasiyetleri ağır
basan toplumsal cephenin taleplerine (aslında o cephenin öncelikli
talepleri her ne kadar içki olmasa da) bir karşılık verildiğini
rahatlıkla söylemek mümkündür. O cephenin söz sahipleri domuz etinin
kesimlik hayvanlar arasından çıkarılmasını, GDO ve helal gıda
denetimini, faizin kaldırılmasını, başörtüsünün serbest kullanımını
talep ederken cılız sesler çıkarsalar da hiç beklemedikleri yerden bir
ikramla sarhoş olmuş durumdalar.
İçki haramdır, bütün
kötülüklerin anasıdır. Bu kaziyye itikadımca doğrudur, iman ederim.
Domuz eti de haramdır. Nas ile yasaklanmıştır. Bu coğrafyanın insanları
yüzyıllar içinde oluşturdukları “haram” algısını gayet isabetli yerlere
konuşlandırmışlardır. İçkinin haram olduğunu bile bile rahatlıkla
içenlerin kahır ekseriyetine asla domuz eti yediremezsiniz.
Yememelerinin gerekçesini de haram olmasında gösterirler. Aynı
hassasiyeti ve haramlık algısını içkiye yöneltememesinin sebebini
kendileri de bilmez. Yüzyıllara dayanan geleneğimizin oluşturduğu
toplumsal alışkanlıklarımızı günümüzde sorgulayıp yeni sentezlere
ulaştıramıyoruz. Geleneksel zincirin halkaları birer birer koparıldı.
Binbir emekle inşa edilmiş ve ışıl ışıl parlayan bir medeniyetin enkazı
altından paslı bir kültür iklimi çıkıyor. İddialar ortada gezerken lehte
veya aleyhte olmak bir marifet sayılıyor. Akl-ı selim sahibi
değerlendirmeleri olanlar da maalesef bu ortamda pek seslerini
çıkaramıyorlar.
Bu topraklardaki İslam Tarihi’nin her devrinde
yaygın olmasa da içki içilmiştir. Haram olduğuna şüphe duyulmamış ancak
kulun günah işleme hürriyeti gibi ele alınmıştır. Cari olan Fıkıh Usulü
bile bu hususu göz ardı etmemiştir. Kesin olarak haram kılınan
“hamr-şarap” kelimesinin haricinde kalan alkollü içkilerin haramlığını
inkâr edenleri “küfür” isnadı ile itham etmemiş, sadece tazir cezasıyla
kurtulmalarını sağlamıştır. Zannederim ki bu yumuşak üslup yüzünden
alkollü içkilerde ki haramlık derecesi algısı yeterince üst düzeyde
olmamıştır. Zira kan içme, nesep bağı içerisindeki ilişki, putlara tapma
gibi kesin haram ve itikadı zedeleyen günahlar seviyesinde
düşünülmemektedir. Sürekli fetihlerle İslam dinine yeni dâhil olan gayet
kalabalık bir nüfusun alışkanlıklarını aniden terk edememesi de bunda
etkili olmuştur. Zaten Kuran bile üç aşamalı bir süreçten sonra “hamr”ı
yasaklamıştır.
Dün “Tarih Yazıları” sayfasında yayınladığım
mektupta İbnülemin Mahmud Kemal İnal “kaideye faide feda edilemez” gibi
eskilerde kalmış güzel bir tabiri kullanıyordu. Bu anlayış bilhassa
Osmanlı devrinde pragmatik ve toplumcu faydaya yönelik bir çok hususta
değerlendirilmiştir. Nevzuhur tütün on yedinci yüzyılın ortalarında
“haram” ilan edilip yasaklanırken son çeyreğinde bu “kaide” ortadan
kaldırılıyor ve “faidesi” anlaşılan tütün birden bire devletin en önemli
gelir kaynaklarından biri haline geliyordu. Gelir sıkıntısı çekildikçe
bugün olduğu gibi eskiden de içki ilk akla gelen kaynaklardandı.
Referanslarını İslam’dan alan Halifeli bir toplumda Zecriye Muhassılı
içkiden vergi toplayan vergi dairesinin başı olarak görev yapıyordu.
Kaideye karşı gelmemek için de bu muhassılların ihtida etmişler
arasından seçilmesine dikkat ediyorlardı. Toplumun her kademesindeki
Müslüman nüfus arasında içkinin yaygın olmasa da kullanıldığını çeşitli
zamanlarda çıkarılmış buyruldulardan, bilhassa üst kademe arasındaki
yaygınlığını da çeşitli tarihsel kaynaklardan öğreniyoruz.
Ülkemizdeki trafik kazalarında içkinin etkisi gerçekten çok yüksektir.
Masum canlar pisi pisine harcanmaktadır. Alkol tüketim oranları bizden
fersah fersah yüksek batı toplumlarında alkole dayalı trafik kazaları
bizim kadar yüksek değilse evvela buraya dikkat çekilmelidir. Yargı ve
kolluk kuvvetlerinin görevlerini yeterince yerine getirmemelerinin sebep
olduğu bu katliamın teşhisi doğru yerden konulmalıdır.
Bizi
içki tartışmaları ile meşgul ederken, ülkemizin en yüksek vergi geliri
elde edilen kurumlarının vatandaşı yüksek faizlerle soyan bankalar
olmasını nasıl izah edeceksiniz. İzah etmeye çalışırken “bunlara da bu
fırsatı iki tane ayyaşın yaptığı kanun mu verdi” sorusunun cevabını
veremezsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder