1 Nisan 2013 Pazartesi

SEDAD SİMAVİ VE ARGO DERLEMELERİ



Sinan ÇULUK





Güleryüz Mizah Gazetesi - İlk Sayı Kapağı
Sedad Simavi’nin 1921 senesinde çıkardığı Güleryüz mizah gazetesinde Türk Argo lügati’ne ilave edilebilecek bazı derlemelere rastladım. Devrinin Kuva-yı Milliye ve Milli Mücadele karşıtı kalem erbabını, aynı zamanda İttihatçılar ve İtilafçıları taşlamada kullandığı bazı argo kelimeleri bir sözlük gibi derlemiştir. Muharrirleri (İstanbulun en maruf külhanbeyleri) ve Türkçe Kamüsü'l-Argo başlığı ile yayınlanmıştır.

Bu sahanın rakipsiz ismi Hulki Aktunç’un “Büyük Argo Sözlüğü” isimli eserinde burada mevcut birçok kelimeyi bulamadım. Aynı zamanda bibliyografyasında da bu gazeteye özellikle yer verilmeyince bende Sayın Aktunç’un Güleryüz gazetesindeki bu yazıyı görmediği kanaati uyandı. Türk Argo külliyatına bir katkı olması hasebiyle yazının yeni harflere çevrimini sunuyorum…

 TÜRKÇE KAMUSÜ'L -ARGO

“Güleryüz bu nüshasından itibaren Türkçe’deki argo kelimat ve tabirat ve ıstılahat ve ramûzât ve kinâyâtı mânâlarıyla beraber neşr edecektir. O kadar ki bu gün değil yalnız külhanbeyle, ipsiz sapsızlar avam ve havastan birçokları dahi argodan birçok kelimat kullanmaktadırlar; ezcümle Ali Kemal Bey üstadımız her gün her makalesinde yüzlerce argo kelimelerle yazılarını tezyin etmektedirler biz umumun istifadesi içün bir argo lugatı tertibe karar verdik ve bu işin mütehassısı olan Ali Kemal Bey’in riyaseti tahtında bir encümene havale ettik. Yazdıkları kısmı bugün derc ettiğimiz gibi diğer kısımları da her hafta muntazaman neşr edeceğiz. Şu kadar ki işbu tertipte huruf-ı heca sırası gözetilmemiştir. Bundan dolayı karilerimizin bizi mazur görmelerini ve lugatin hitamında bu tasnifi kendilerinin yapmalarını rica ederiz.

KILKUYRUK: Her ne kadar evvelce eşek köpek gibi hayvanlara ıtlak olunur idi ise de el-yevm makam-ı tezyifde ipsiz, sapsız, zıpır ve zibidi kesana kılkuyruk tabir olunur. İttihatçılar için bu tabir biçilmiş kaftandır.

MANGİZ: Para, mangizi bol=parası çok mesela: Mihran mangiz tutar=Para yok mangiz tutuyor musun?=Paran var mı? Mânâlarınadır.

MANGIR: Bu dahi mangizin aynıdır.

TAŞ: Bu dahi para mânâsına olup yalnız ola[ra]k istimal edilmediği gibi ancak tutmak fiiliyle birlikte kullanılır, taş tutar mısın? denildiği zaman, ne gerza[? Ne gezer demek istenmiş olabilir] diye cevap verilir.

TIRIL: Parasız demektir. Mesela biri diğerine sorar. Taş tutuyor musun? Ne gezer tırılım vallah! İtilafçıların hepsinin birer tırıl olduğu gibi. 

KÜL YUTMAK: Aldanmak, mantara basmak. Kül yutmaz=Aldanmaz, açıkgöz mânâsınadır. İtilafçılar mangal mangal kül yuttukları halde İttihatçılar bir zerre yutmazlar.

FAKA BASMAK: Keza… Falan faka bastı, filan faka basmaz diye kullanılır.

PİYASTOS: Yakayı ele vermek, enselenmek, bozulmak… Falan piyastos olmuş...Nitekim muhaliflerin her zaman meydan-ı siyasette piyastos oldukları gibi.

TEREYAĞI: Medh yollu zemdir. Ekseriya tabiati biraz limoni ve dalavereci kimseler hakkında kullanılır. Ama ne tereyağıdır mübarek! Bırak şu tereyağını sen de!

SÜZME BALI: Bu dahi aynıdır. 

SAPI SİLİK: Zıpır, sözü sapı silik şimdi rakımü’l-huruf bu tabiri şehbender-i mersûm içün bir defa kullanmıştır.

MADİK: Oyun, dalavere, şaşırtma, atlama, madik etmek, madik etti tarzında kullanılır. Madikçi=Oyuncu dalavereci, şaşırtıp atlatmacı… Şehbender-i mersumun geçen sene abd-i acize yaptığı gibi.

CAVALACOZ: Kıvır, zıvır, enti püften kimse… çoluk çocuk makulesi… kıymetsiz, itibarsız, höt desen kaçan kesan… finolar ve emsali gibi.

MÂRİZ: Dayak, darb…Mârizine kaymak, döğmek. Marizlemek: keza. İttihad kabadayıları her vakit bu kelimeyi kullanırlar: “Ah şu Ali Kemal’in bir marizine kaysak” ve “şu Refik Halid’i bir marizlesek” diye.

HAVLAMAK: Gazeteci argosu olup münakaşa-i kalemiye demektir. Her gün yaptığımız gibi... Şehir uşağının bana, benim ona havlamamız. “Haberin var mı? Akşam bugün havlıyor.” Yahud “Alemdar bugün amma kıyak havlamış haa!” İlh.

TÜYÜ BOZUK: Alem olarak çok sarı olan kesana ıtlak olunur. Turuncu, kırmızı saçlı olanlar dahi bu meyanda dahildir. 

PAPEL: Tabirat-ı cedideden olup kağıt para, lira mânâsınadır. Son günlerde hayli taammüm etmiş, herkesin diline düşmüştür. İki papel=İki lira. Tam beş buçuk papel verdim. Beş buçuk lira verdim.

PAPELCİ: Bir nev’i kağıttan kumar oyuncusu.-Ekseriya yollarda bir şemsiye açıp şemsiyenin dıl’ları üzerinde üç adet iskambil kağıdı ile bazı safdilleri iğfal ederek paralarını dolandıranlar. İsmail Faik bu güruha dahil değildir.

ERKETE: Rumca geliyor mânâsına olup Türkçeleşmiştir. Bütün kumarbazlar, hırsızlar, yankesiciler ve sair ashab-ı ceraim esna-yı cürümlerinde polis veya sair zabıta-i manianın vürudunu birbirlerine bu kelime ile ihbar ederler. Fakat el-yevm modası geçmiş bir halde olup onun yerine şimdi “Dayı geliyor” cümlesi kullanılmaktadır.

DAYI: Tabirat-ı cedidedendir. Ekseriya papelciler, tavcılar, manitacılar, mantarcılar, istimal ederler. Polis, zabtiye , taharri memuru demektir.

AKREP: Bu dahi ashab-ı ceraimin polis ve sair memurin-i maniaya verdikleri isim olup tabirat-ı kadimeden olduğu içün el-yevm istimalden sakıt gibidir.

BİTİRİM YERİ: Kumarhane… Kumarbazların toplanıp oyun oynadıkları mahal…Daha doğrusu bir kısım usta kumarbazların acemileri boğdukları kahve, dükkan veya hane.

BOĞMAK: Türlü dalavere ile bir kimsenin para veya sairesini almak. Ekseriya kumarda kullanılır, falanı öyle bir boğduk ki… Avalı amma boğmuşlar haa.

BOĞUNTU: Boğulacak kimsenin para ve sairesi. Bu iki kelime hakkında fazla tafsilat almak isteyenler sabık Alemdar sermuharriri Refi’i Cevad Bey’in cep defterlerine müracaat etsinler.

KÖTÜYE BOĞMAK: Bir kimseyi ziyafet eğlence ve saire kasdıyla bir yere davet edip sarhoş ettikten sonra üzerine çullanarak öldürmek veya bir kimseyi münazaa esnasında kim vurduya getirip diyar-ı ademe yollamak.

ÇIZDAM ETMEK: Savuşmak, kaçmak. Bir cürm veya kavga esnasında aradan sıvışmak. Bu işin en ehli Alemdarcı Kadri Pehlivan’dır. 

DİKİZ ETMEK: Birine bakmak, süzmek, yan gözle tedkik, kollamak.

DİKİZ GEÇMEK: Be-mânâ eyzan.

ŞIP DİYE: Hemen, çabucak, ani bir surette, kaşla göz arasında.

ŞIPIN İŞİ: Bu dahi aynı mânâyadır.

ENSELEMEK: Yakalamak, tutmak.

ENSELENMEK: Yakalanmak, “Geçen akşam Con Mustafa gece işinde enselenmiş” gibi.

GECE İŞİ: Gece vakti yapılan hırsızlık ve yankesicilik misillü vukuat.

İŞ: Hırsızlık, yankesicilik, tavcılık gibi vukuata beynelesnaf iş tabir olunur.

İŞÇİ: Yankesicilerin birbirlerine ıtlak eyledikleri sanat.

ÇULLANMAK: Birkaç kişi tarafından birinin üzerine hücum ile döğmek, soymak. İtilafçıların âdetleri vechile.

AL AŞAĞI ETMEK: Be-mânâ eyzan

AVAL: Enayi, aptal, bir şeyden çakmaz hödük mânâlarınadır. Hürriyet ve İtilaf’çıların ekserisi gibi.

HIRT: Be-mânâ eyzan. (Aynı mânâda)

HIRBO: Bu dahi öyle olup asıl orta oyunu tabiratındandır. Oyunda Kürt taklidine çıkan sanatkâra da hırbo denir.

HIŞIR: Bu dahi aval, hırt, hırbo gibi kullanılır. “Bırak şu hışırı”

KODES: Hapishane, tevkifhane gibi mahaller. Kodese girmek=Hapse girmek, tevkif olunup bir yerde kalmak. “Nerede idin oğlan, bir aydır meydanda yoktun. “Kodeste idim be”… Feylesof Rıza Tevfik Bey hocamız bundan on sene evvel hapishane-i umumide yatıp çıktıktan sonra Çemberlitaş’ta ilk rastgeldiği bir dostuna şöyle demiştir. “Yirmi gündür kodeste imanım gevredi”.

ÇİVİ: Hasis, para vermez, muktesit, peyniri kavanozun dışından yalayan adam.

KİBRİTÇİ: Be-mânâ eyzan… Bu kibritçi tabiri şundan ötürü kullanılır ki cigara yakmak içün cebindeki bir kibriti yakmağa kıyamayıp başkasından yakan veya hiç kibrit taşımayan kesanın hüsn-i tab’ını anlayın demektir.

DEMİRDÖĞEN: Bu dahi aynı mânâyadır.

MIH SIÇTI: Bu dahi öyle.

SIZDIRMAK: Türlü yalan ve dolanla aldatarak veya yalvarıp yakararak veyahud tehdid ve tahvif ederek her hangi bir kimseden para koparmak.

MORUK: Baba, peder, eb, ihtiyar adem. Alem olarak Hürriyet ve İtilaf heyet-i idaresinden Karahisar-ı Şarki mebusu Ömer Feyzi Efendi’ye dahi fırka efradı tarafından (moruk) ıtlak olunur. Rakımü’l-huruf mezkur fırka efradından birinin ağzından geçen sene şu cümleyi aynen istima’ eylemiştim: “imanına yandığımın moruğu! Çivi mi çivi, akşam o kadar asıldım da metelik onluğu sızdıramadım”

BABA: Yalnız olarak kullanıldığı takdirde gemicilerin kaptanı… Alelumum bahriyeliler ve denizciler kaptana baba derler. Beybaba suretinde dahi istimal edilir. “Baba adam” suretinde söylenince maiyetini koruyan, çıraklarını hoşça idare eden, görmüş, geçirmiş usta veya amir mânâsına gelir.

KOCAKARI: Anne, valide. “Kocakarıyı bir kafese koyabilsem, yarın akşam Abanoz’dayım”. [Abanoz Sokağı]

LAPACI: Ağır, lağar, battal kimse. Oturduğu yerden kalkmağa üşenen tembel, kof adam. Şişman, aptalca, çok yemek yiyen.

ALESTA: Hazır, geliyor, şimdi, baş üstüne, emr edersiniz mânâlarınadır. “Gemi alesta duruyor”, “kahveci bir ateş! Alesta efendim” Alesta durmak: Fırsat kollar bir vaziyet almak mânâsına da gelir. Misal aranırsa: İttihatçıların her vakitki vaziyeti gibi.

ŞAVAL: Muayyebattan olan bir takım ef’al. Zina, livata ve emsali.

HANIM EVLADI: Züppe, hoppa, haşarı. Münasebetsiz çocuk, terbiyesiz, edepsiz delikanlı. Orospu çocuğu. İlh.

SÜNBÜL BEBEK TOHUMU: Be-mânâ eyzan.

FERYADI VERMEK: Çok sarhoş olmak, kendinden geçinceye kadar içip cıvıtmak. “ Akşam Balat’ta Camgöz’ün meyhanesinde öyle feryadı vermişiz ki”



Hiç yorum yok: